AK Parti’de karar verilmiş

22 Mayıs’ta olağan kongre tarihi açıklanacakken, hem tarihin açıklanmadığını görüyoruz, hem de parti kampa giriyor. Bu ne demek? Bu, şu demek: Kiminle kampa girersiniz? Geleceğinizi birlikte plândıklarınızla… Neden? Geleceğinizi plânlamak için…

31 Mart sonrasında AK Parti hakkında herhangi bir değerlendirme yapmak yerine 22 Mayıs tarihli AK Parti MKYK toplantısını beklemiştim.

Elbette yorumlarda bulunmuştum fakat Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın mücadelesine haksızlık etmemek maksadıyla derinlemesine bir yola girmemiştim.

22 Mayıs’ta AK Parti MKYK’sı toplandı. Aslında konuşulması gereken olağan kongre tarihiyken, AK Parti o gün güya Gazze konusunu konuştuğunu deklare etti.

Neden “güya” diyorum? Çünkü AK Parti’nin Gazze konusunu konuşmak için bir MKYK toplantısı tarihi beklemesine gerek yoktur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Gazze’deki soykırım konusunda İslâm İşbirliği Teşkilatı’nı 7 Ekim sonrasında derhâl toplanmaya çağırmış bir devlettir. Türkiye’nin iktidar partisi, MKYK’sını bu konu hakkında toplamaz. Zira bu konu, doğrudan ve her an aksiyon isteyen bir konudur ve sekiz aydır maalesef soykırım devam etmektedir.

AK Parti MKYK’sı her ay toplanıyor. 31 Mart’tan sonra da üç kez toplandı. Doğrusu herhangi bir partinin herhangi bir toplantısı; bünyesinde üretilecek şey, ülkenin gidişatına partinin gidişatını adapte etmek. Ancak 22 Mayıs, ciddî bir eşikti ve AK Parti bunu bir oldubittiye getirdi.

AK Parti’ye destek veren seçmene CHP ve kitlesi yıllarca “makarnacı-kömürcü” diyordu. Bu aşağılık kategorizasyonu asla kabul etmedik, edemeyiz.

Ancak 31 Mart’tan sonra AK Parti cenahında yerel seçimlerde neden yenilgiye uğrandığı sorulduğunda genel kanaat, emeklilerin yaşadıkları düşük maaş nedeniyle desteklerini çekmesi oldu.

Ne kadar enteresandır ki, AK Parti, kendisine destek veren seçmene “makarnacı” diyenlerle aynı düzleme böyle düştü. Evet, AK Parti, emeklinin sadece aldığı para için kendisine destek verdiğine kanaat getirdi.

Siyasetin böylesine yazıklar olsun!

“Emeklinin adil maaş beklentisini karşılayamadığımız için bununla karşılaşabiliriz. Ancak bunu çözmek yine bizim elimizde. Ev ev dolaşıp ikna etmek ve güçlü Türkiye’yi diri tutmanın yolunun AK Parti’den geçtiğini göstermek bizim vazifemizdir” demek yerine, ne ev ev dolaşan, ne de seçim sandığında övünülen 14 milyon üyeden müşahit bulabilen bir AK Parti var önümüzde.

22 Mayıs’ta olağan kongre hakkında hiçbir açıklama yapmadı AK Parti Sözcülüğü. Ve bir de baktım ki, AK Parti, geleneksel Kızılcahamam kampına girmiş.

Koskoca iki seçim geçti; AK Parti iktidarındaki Türkiye’de kemer sıkma konusu hiçbir gün konuşulmadı da AK Parti’nin kampa girdiği gün, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, kemer sıkma politikalarından bahsetti.

Her yıl Hazinemiz, TBMM seçimlerinde barajı aşarak grup sahibi olan siyâsî partilere finansal destek yatırıyor. Seçim olduğu yıl bu yardım genel seçimler bazında üç katına, yerel seçim bazında iki katına çıkıyor. Biz “Türkiye’nin bütçesi için bu paralar kesilsin artık!” derken partiler için konuşulmayan kemer sıkma politikası, işçi için, memur için, ayakta durmaya çalışan esnaf ve pek çok şirket için kolaylıkla konuşuluyor.

Ancak bunlar olurken, AK Parti bütün vekillerini, MKYK üyelerini, il başkanlarını alıp günlerce kampa girebiliyor. Yetmiyor mu parti binasında yapmak bu toplantıları?

Derdim tasarruf tedbirlerinden bahsedildiği sırada lüks otellere fahiş fiyatlarla para gömülmesi değil. İsteyen istediği yere istediğini gömsün. Zaten en yüksek Hazine yardımını alan AK Parti, otel paralarını kuvvetle muhtemel o kampa çağırdığı davetlilerden alıyordur. Bana ne!

Ama böyle paraların daha ciddî, daha özel işler için kullanılması gerektiği taraftarıyım, hepsi bu kadar!

Kaldı ki, kamp meselesine takılmamın asıl yanı şu: 22 Mayıs’ta olağan kongre tarihi açıklanacakken, hem tarihin açıklanmadığını görüyoruz, hem de parti kampa giriyor. Bu ne demek?

Bu, şu demek: Kiminle kampa girersiniz? Geleceğinizi birlikte plândıklarınızla… Neden? Geleceğinizi plânlamak için…

31 Mart’tan sonra “Reis bir sürü kişinin fişini çekecekmiş” diyenlerin ne 22 Mayıs’ta, ne de kamp görüntülerinden sonra konuşmadıklarını gördüm. Hatta ne dediklerine özellikle baktım. Zira siyaseti okumadıklarını, okuyamadıklarını, kendi temennilerini sürekli Sayın Cumhurbaşkanı ile birlikte veya ona yakınmış gibi konuşarak Recep Tayyip Erdoğan’ın isminin ardından iş çevirdiklerini artık çok daha net görüyorum.

Şu bir gerçek ki, AK Parti’de birileri kendi aralarında top çeviriyorlar. Çok affedersiniz, çocukken oynadığımız bir oyunla ifade edersem, onlar top çevirirken o topa dokunmak için ortada gezene de “sıçan” diyorlar. Hani şu fare cinsi hayvan var ya, ondan… Biz o oyuna “ortada sıçan” derdik. Ortadakiyle dalga geçilirdi zira. Ve birileri, ortalarına aldıklarıyla top çevirerek dalga geçiyorlar.

Hani son günlerde Azerbaycan’ın İsrail ile ilişkilerinin ayyuka çıkma seviyesinde pik yaşanırken, İlham Aliyev’in milliyetçilik duyguları kabardı da önce gelecekteki bütün sorunları Türk Devletleri Teşkilatı’nın çözeceğini söyledi, ardından KKTC’yi tanıma hususunda adımlar atılacağını belirtti ya, işte onun gibi bir top çevirmeden bahsediyorum.

Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, bugüne kadar yazdıklarımdan dolayı, görmesi nasip olursa hakkını helâl etmesini istiyorum. Zira Abdullah Gül, Bülent Arınç ve Ahmet Davutoğlu gibi nice isme bu zeminde imkân bırakmayan Sayın Erdoğan’ın, bugün kalibre sahibi dahi olmayan bir zevat tarafından iç siyasette hareketsiz bırakıldığına inanıyor ve buna üzülüyorum.

Belli ki AK Parti, geleceğini beraber kuracağı isimlere karar vermiş. Ve Sayın Erdoğan da bunu onaylamış. Bize sadece uzaktan izlemek düşer. Belki onu da yapmayız artık…