Ak koyun, kara koyun belli: DEM ile CHP’nin eş parti ilânı

Bu vatan topraklarında hiçbir etnik ayrımın olmadığı aşikârdır. Bugün Devlet’in kasasının emanet edildiği Hazine ve Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek, Batmanlı bir Kürt’tür. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Bingöllü bir Kürt’tür. Hangi Türk çıkıp da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Sen bunlara nasıl bu görevleri verirsin?” dedi? Numune yok. Çünkü Türk milletinin böyle bir derdi yok.

KONU ne Kürt, ne Türk, ne şu, ne bu… Konu, Türkiye... Sınırları mıncıklanan, kenar ülke hâline getirilmek ve bölüp parçalayarak müstemleke memleketi yapılmak istenen bir devlet ve buna alet hâldeki içerideki bedhahlar… Acı olan, bu oyunun bir parçası hâlindeki PKK’nın siyâsî kanadı DEM Parti ile “eş parti” düzeyine kadar inen CHP’nin ibretlik gerçeği…

CHP bir kez daha göstermiştir ki, bu millete ait değildir ve adeta küresel aktörlerin, baronların, terör örgütlerinin siyâsî geçiş alanıdır.

Farkında mısınız, ülke CHP ve DEM Parti birlikteliğiyle hızla farklı ve ürkütücü bir kutuplaşmaya gidiyor. Ne Kürt-Türk, ne Alevi-Sünni, ne Sağ-Sol… Ülkemiz “terör örgütü ve bileşenleriyle aynı safta konumlananlar” ile “terör örgütü ve bileşenlerine karşı duranlar” olarak ayrıştırılıyor. Bu nedenle Türk milletinin karşısında koltuk için bu büyük devlete kimlerin ihanet edebileceği hususundaki gerçeğini göstermek, artık millî görev olsa gerektir. 

Mesele, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sahip çıkmanın çok ötesinde, Türk Devleti’ne sahip çıkmamız gerektiğine kadar uzanabilmek meselesidir. Çünkü her şey alenen ve ibretlik bir şekilde yaşanıyor.

Öyle ya, Eren Bülbül için adliye önüne toplandılar mı? Hayır… Fırat Yılmaz Çakıroğlu için adliye önüne toplandılar mı? Hayır… Fethi Sekin için adliye önüne toplandılar mı? Hayır... Yasin Börü için adliye önüne toplandılar mı? Hayır… Şenay Aybüke Yalçın için adliye önüne toplandılar mı? Hayır... Beşiktaş’taki kaçak eğlence merkezinde yanarak ölen 29 kişi için adliye önüne toplandılar mı? Hayır… Savcı Mehmet Selim Kiraz için adliye önüne toplandılar mı? Hayır… Şehit Kaymakam Muhammed Fatih Safitürk için toplandılar mı? Hayır… Ama PKK destekçisi Ahmet Özer için adliye önünde toplandılar. PKK’yı savunmak için Devlet’in savcısını tehdit ettiler. PKK’ya sahip çıkmak için halkın seçtiği Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiler. PKK’ya diyet ödemek için ayaklanma çığırtkanlığı yaptılar. PKK’nin sesi olmak için Mardin ve Batman’a koşarak DEM Parti ile miting yaptılar.


Esenyurt’ta bir grup, “Hırsız kayyum, Kürdistan’dan defol!” sloganları atmış, CHP’ye oy verenlere soruyoruz “Kanınıza dokunmuyor mu?”diye, ne ses var, ne de sâdâ. Anıtkabir’e ayak basmayan Ahmet Türk’ün ayağına giden CHP’li yöneticilerin varlığından da mı utanmıyorsunuz? Ey CHP’liler, dizinin dibindeki TUSAŞ’a gitmeyen Genel Başkanınız Özgür Özel’in Mardin’e giderek DEM’lilerle birlikte PKK bayrakları altında, adeta Türk Devleti’ne meydan okumasından utanmıyor musunuz?

Yani terör örgütü PKK’ya şirin görünmek için hiç çekinmeden vatanı tehlikeye atıyorlar. “Ahmet Özer yalnız değildir” diyorlar. Tabiî ki değil. Yanında kırmızı bültenle aranan, terör örgütü PKK’nın sözde yöneticilerinden Remzi Kartal var. 965 kez görüştüğü PKK’lılar var. CHP’li Ekrem İmamoğlu var. CHP Genel Başkanı Özgür Özel var. DEM Parti var…

Baksanıza, PKK/ KCK terör örgütünün sözde yürütme konseyinin Eşbaşkanı Bese Hozat, CHP’li Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atanmasına gösterdiği tepkinin şiddetini nasıl eleştirmiş, yani fırçalamış. Diyor ki: “CHP, önder Apo’yu muhatap alacak. Önder Apo muhataplığını reddederek olmaz. Bu konuda CHP eğer samimi ise cesur olacak. Esenyurt’a kayyum atandığında çok güçlü bir toplumsal direniş ortaya çıksaydı şu anda CHP Türkiye’nin birinci partisiydi. CHP halkı harekete geçirseydi, sokaklara dökseydi Ahmet Özer ertesi gün tekrar Esenyurt Belediyesi’nin başına gelecekti. Ama yani CHP çok ciddi bir irade ortaya koymadı…”

Haydi Özgür Özel, bir cevap versene! Baksana, PKK’nın sınavından geçemezmişsiniz. Bence çıkıp özür dileyin PKK’lı ablanızdan. Yakışır… 

***

31 Mart Seçimleri’nden önce sosyal medya hesabımdan uyarmış ve demiştim ki, “‘Cumhur İttifakı’na şu sebepten, bu sebepten dolayı oy vermeyeceğim’ veya ‘Sandığa gitmeyeceğim’ diyen vatan sevdalısı dostlarım! CHP ve açık ortakları terör örgütü PKK’nın siyâsî uzantısı DEM’in belediyelere kendi örgüt üyelerini yerleştirdiklerinde rahat uyuyabilecek misiniz? Apo’nun heykelini dikeceğini söyleyen partiye oy veren kişilerle beraber, aynı safta mı olacaksınız? Sırtını PKK’ya dayadığını söyleyen partiye oy verenlerle beraber mi sevineceksiniz? Kürdistan’ı kuracağını söyleyen partiye oy veren kişilerle mi beraber yürüyeceksiniz? 100 yıllık Cumhuriyet’i yıkacağını söyleyen partiyle ittifak yapan kişi olarak Mehmetçiğe bir kurşun da siz mi sıkacaksınız? Aman dikkat! Başka Türkiye yok!”.Peki, ne oldu? AK Parti’yi yerel seçimlerde cezalandırmak yerine kimi cezalandırdınız? Devletimizi… Lafıma geldiniz mi?

Sosyal medyada vatandaş, bir konuda basın açıklaması yapan TÜSİAD’a soruyor: “Birçoğunuzun yatırımları veya iş bağlantıları olan ABD’de, meselâ ‘Yaşasın lider Bin Ladin’ diyen ve açıkça El-Kaide’ye destek veren bir senatör, belediye başkanı, vali veya herhangi bir siyasetçi olur ise, sonuçları ne olur? Veya AB ülkelerinde, meselâ Fransa’da ‘Yaşasın IŞİD’ diyerek sokakta polise saldırırsanız, sonuçları nasıl olur?”

Hâlâ sırça köşklerden ayar çekme sevdası görünüyor. Geçti o günler beyler, geçti! Millet iradesine parmak sallamak, yasama organına, TBMM’ye istikamet çizmek devri çoktan geçti. Anlaşılan, vesayet düzeninin yerle yeksan edildiği dönemde derin uykuya dalıp komadan yeni uyanmış hastalıklı ruh hâline bürünmüşsünüz yine, haddinizi bilin! Hâlâ kafanız basmıyor; bu millet hainlere geçit vermez. Hainliğin geçiş kod adı “özgürlük ve demokrasi” olamaz. Biz “Devletimizin yanındayız” diyoruz, sizse “DEM’in yanındayız”diyorsunuz. Biz “Askerimizin, polisimizin yanındayız” diyoruz, sizse “PKK’lı teröristlerin yanındayız” diyorsunuz. Biz vatanını, bayrağını savunan vekilleri savunuyoruz; sizse vatana, bayrağa düşman olan vekilleri savunuyorsunuz. Biz “ABD’nin, İsrail’in karşısındayız” diyoruz, siz ABD’nin, İsrail'in kucağına oturuyorsunuz.

Hrant Dink’in Kürtlere dost tavsiyesi idi, “Dikkat edin, emperyalizm tıpkı Ermeniler gibi Kürtleri de kullanır gider” demişti. Bölge Kürtleri bu noktada ya yegâne devletleri olan Türkiye’ye sahip çıkacaklar ya da Amerika ve İsrail gibilerinin peşine takılarak elde olanı da kaybedecekler. Siyonistlerin Nuh Nebi zamanından kalma vâdedilmiş toprakları varmış. Öyleyse bizim de 100 yıl önce kaybedilmiş topraklarımız var, ne olacak!? Anlaşıldı ki, kaybedilmiş topraklarımızı geri almadan bu vahşet ve soykırım son bulmayacak.



Terör örgütü PKK’ya şirin görünmek için hiç çekinmeden vatanı tehlikeye atıyorlar. “Ahmet Özer yalnız değildir” diyorlar. Tabiî ki değil. Yanında kırmızı bültenle aranan, terör örgütü PKK’nın sözde yöneticilerinden Remzi Kartal var.


CHP’nin navigasyonu bozulmuş

Yazacak çok şey var… Tabeladan “TC” kaldırılınca ayağa kalkanlara bakıyorum da, bugün TC’yi haritadan silmek isteyenlerle ittifak hâlindeler. İktidar olmak için bu vatanı satacak zihniyetlere sahibiz, ne yazık!

CHP zihniyetine soralım: PKK/ YPG şiddet için yaşayan, Türk Devleti’ni bölüp parçalamaya çalışan terör örgütü değil mi? PKK/YPG CENTCOM’un (Amerika Birleşik Devletleri Merkez Komutanlığı) paralı askerleri, DEM de PKK/YPG’ye sırtını dayayan, Kandil ve Kobani’den gelen talimatları uygulayan siyaset (cinayet) bürosu değil mi? Bunları koruyup kollayanlar kimler? Ey CHP, size soruyorum!

DEM Parti Mardin İl Başkanı Mehdi Tunç, küstahça demiş ki, “Kendi mahkemelerimizi kurup kayyumları yargılayacağız”. Paralel mahkemeden bahsediyor. Bunlara bu rahatlığı veren kim? İmamoğlu ve CHP! Peki, Devlet sizin yakanızı bırakır mı? Devlet’i tanıyacaksınız. Yanlış navigasyonla doğru adresi bulamazsınız. CHP’nin navigasyonu bozulmuş. CHP, Suriye’ye dönmüş. Partide 50 tane bayrak dalgalanıyor. Bu gidişle üçe değil, 33’e bölünecek.

DEM Parti Kandil ile Kobani’nin, CHP ise İmamoğlu ile DEM’in vesayeti altında. Açık ve net. Var mı itirazı olan? 

Esenyurt’ta bir grup, “Hırsız kayyum Kürdistan’dan defol” sloganları atmış, CHP’ye oy verenlere soruyoruz “Kanınıza dokunmuyor mu?” diye, ne ses var, ne de sâdâ. Anıtkabir’e ayak basmayan Ahmet Türk’ün ayağına giden CHP’li yöneticilerin varlığından da mı utanmıyorsunuz? Ey CHP’liler, dizinin dibindeki TUSAŞ’a gitmeyen Genel Başkanınız Özgür Özel’in Mardin’e giderek DEM’lilerle birlikte PKK bayrakları altında, adeta Türk Devleti’ne meydan okumasından utanmıyor musunuz?

***

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim hamlesinin “Devlet Aklı”ndan ziyâde “siyaset aklı”nın bir eseri olduğu yavaş yavaş ortaya çıkıyor. CHP’yi DEM Parti’nin kucağına itmeye matuf bir oyun plânı bu. Başarılı oluyor mu? Hem de mükemmel şekilde! Baksanıza, CHP Genel Başkanı’nın seyahat plânını bile artık iktidar ortakları belirliyor. Esenyurt’tan sonra Mardin, Batman ve Halfeti Belediye Başkanları’nın yerlerine kayyum atanmasının gerekçeleri apaçık ortada. PKK/ KCK siyâsî kanadı DEM Parti’nin seçimde aldığı belediyelere kayyum atadığı, hatta bu kayyum (eş başkanlara) bile PKK’nın denetim olarak komiser atadığı, kasanın dahi bunların kontrolünde olduğu belirlenmiş. Yani seçilmiş belediye başkanlarının her biri PKK’nın sadece birer piyonu. Bu kadar net. Yani Devlet, PKK’nın kayyum olarak atadığı belediye başkanlarını görevden almış. Ve çok ilginçtir, Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’e yakın isimler şöyle bir açıklama yapmışlar: “Belediyeye seçimden hemen sonra seçilen başkanların yerine Kandil tarafından kayyum atanmıştı. Ahmet Türk zaten Ankara’da oturuyordu. Aylardır, gelip sadece imza atıyordu. Kararlarda hiçbir tesiri yoktu. Ahmet Türk’ün bakmayın tepki gösterdiğine, Devlet’in kayyum atamasından kesinlikle rahatsız değil, hatta gizli gizli sevinmiştir. Vallahi kurtardı kendini!”

Çok çarpıcı değil mi bu yorum? Mesele de işte bu! Belediyeleri PKK yönetiyor. Belediyelerin kasası PKK’nın elinde. Çalışanların listesini PKK veriyor. Yani neresinden tutsak elimizde kalıyor. 

“Türk’üm” diyor ama çocuğuna İngilizce isim veriyor. “Çalışkanım” diyor ama 43 yaşında EYT ile emekli olmak istiyor. “Büyüklerimi saymak” diyor ama 70 yaşındaki Cumhurbaşkanı’na hakaret ediyor. “İlkem, yurdumu çok sevmek” diyor ama PKK ile ittifak yapıyor. “Ülküm yükselmek, ileri gitmektir” diyor ama içki içmek ve heykel dikmekten başka bir şey yapmıyor. “Varlığım Türk varlığına armağan olsun” diyor ama Amerika ülkemizi işgal etsin diye Amerika’ya yalvarıyor. Hayatları yalan!

Ne güzel özetlemişler: Rusya’da yaşayıp Rus’a düşmanlık edersen, cesedin bile bulunmaz. İran’da yaşayıp Fars'a düşmanlık edersen, halkın önünde asarlar. Çin’de yaşayıp Çin’e düşmanlık edersen soyunu kuruturlar. Türkiye’de yaşayıp Türk’e düşmanlık edersen ödül bile alırsın! Acı ama gerçek bu. Osmanlı’dan bize kalan şanlı bir tarih ve devlete, millete düşman, bizden gibi görünen ama bizden olmayan Olimpos çocukları var. Pirincin içerisindeki beyaz taş gibidir namussuzlar. “Keşke iki milyon Ermeni bu memleketten göç etmeseydi, keşke Yahudiler bu ülkeyi bırakıp gitmeseydi” diyen Cemal Enginyurt ve onun zihniyetinde olanlar, 7/24, “Araplar ülkemizi terk etsin” diye bir yerlerini yırtıyorlar. Biz bunlara boşuna “bedhah” demiyoruz. Bu ülkede vatan haini olup da küfür yiyen birini görmezsiniz. Bütün küfürleri, ülkesi için çalışan adamlaradır. Hepimiz aynı gemide olsak da gemiyi bölüp parçalamak isteyen DEM-PKK’lılarla, gemiyi CIA adına ele geçirmek isteyen Fetullahcılarla, gemiyi batırmak isteyen Siyonist-Sabetayist-Haçlıların içimizdeki uşaklarıyla asla kardeş değiliz, olamayız. Allah yazmışsa bozsun!

Türkiye’yi sevmeyenlerle, Türkiye’nin düşmanlarını dost görmekten vazgeçmeyenlerle, Türk’e kurşun sıkanlarla, İngiliz-Fransız-Amerikalıya ajanlık yapma görevi üstlenenlerle, küresel baronların oyuncağı olanlarla, FETÖ-PKK, DHKP-C, DAEŞ ya da PYD’ye kin tutmayanlarla, kirli emelleri olanlarla mücadele etmeye cesareti olmayanlarla, iktidar nimetlerinden yararlanıp “Yarın ne olur, ne olmaz” diye her tarafa oynayanlarla, monşer zihniyetlilerle, millete tepeden bakanlarla, millete rağmen siyaset yapanlarla, milletle bağını koparanlarla, sahada kibirle dolaşanlarla, devlete ve millete zarar verenlerle mücadelemiz mahşere kadar sürecek.



Şunu iyi bilsinler ki, bu vatan topraklarının bedeli Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da, Afyon ovalarında şehitlerimizin kanlarıyla ödenen Millî Mücadele ile taçlanmıştır, dokunamazsınız, dokundurtmayız. Nokta. 


Kürtlere çağrı

Bugünkü kavganın meselesi Recep Tayyip Erdoğan’a düşmanlık değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne düşmanlıktır. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde her alanda güçlü ve bağımsız, Türk devletlerine liderlik yapan bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti inşâ ediliyor. İşte bunun önünü kesmeye çalışıyorlar. Bugünden sonra Türkiye’mizde artık hiçbir şey eskisi gibi olmamalı. Bölücü terör örgütleriyle bağlantılı devlet memurları derhâl ihraç edilmeli, Türk milletinin ödediği vergiler milletin düşmanlarına maaş olarak verilmemelidir. Bölücü terör örgütlerine yardım eden iş adamlarının mal varlıkları dondurulmalı, gerekirse el konulmalıdır. Konuyorsa dala bölücü leş kargaları, o dal kesilmeli. Bölücüler şehre kadar iniyorsa yol kesilmeli. Eğer askerime kurşun sıkıyorsa o kol kesilmeli. Bu vatana ihanet eden baş ise, baş kesilmeli. Boşuna denilmemiş “Ya devlet başa, ya kuzgun leşe!” diye. İşin özü artık budur! 

Rahmetli Abdulhamid Han’ın ifade ettiği gibi, devlet Türk, insanlarımız Müslüman olmadığı sürece işimiz her zaman zor olacak. Bu yüzden insanlarımızın Müslüman bir hayat sürebilmesi ve Devletimizin Türk olması yani millî bürokrasinin devlete hâkim olması elzem. Bu kısır döngüyü yenmek zorundayız. Millet esaslı bir millî devlet ile bu mümkündür. İngiliz, Amerikan, Alman yahut Rus ekollerinin hâkim olduğu bir devlette yapılan hiçbir şey, devlet aklı olamaz. Devlet ve kararlar bizimse bu mümkün olabilir. Ki aksi durumda bugün ne Kürt, ne de Türk açılımından bahsediyor olurduk. Kürt kardeşlerimiz, Kürt vatandaşlarımız da kendilerine kurulan Taşnak tuzağını bir gün göreceklerdir ama iş işten geçmiş olmamalıdır. Bugün son şanslarını oynamaktadırlar. Devlet’e sadakat duygularını yeniden gözden geçirmeliler bu anlamda. Terör örgütlerinin, küresel ajanların oyununa gelmemeliler.

Bu vatan topraklarında hiçbir etnik ayrımın olmadığı aşikârdır. Bugün Devlet’in kasasının emanet edildiği Hazine ve Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek, Batmanlı bir Kürt’tür. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Bingöllü bir Kürt’tür. Hangi Türk çıkıp da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Sen bunlara nasıl bu görevleri verirsin?” dedi? Numune yok. Çünkü Türk milletinin böyle bir derdi yok. 

Haini bol ülke

Acı olan gerçek şudur ki, Oktay Sinanoğlu merhumun dediği gibi, “Vatan haininin bu kadar bol olduğu bir ülke dünyada yoktur”. Maalesef bu böyle. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’ndaki ne büyük cesaret, değil mi? Dünya siyaset tarihinde bir belediye başkanının ülkesinin cumhurbaşkanına hakaret ettiği, içişleri bakanına saldırdığı, ülkesinin bakanlarını hedef aldığı, ülkesinin yargısını yerden yere vurduğu, ana muhalefet lideri gibi hareket ettiği, ülkesinde terör ile işbirliği yapanları koruduğu görülmemiştir. Bu nasıl belediye başkanlığı özgürlüğüdür? Zorla kaşınmak böyle bir şey olsa gerek. Kimsin sen kardeşim? Senin asıl görevin ne? 

Bu millet sana neden oy vermiş? İstanbul’a hizmet et diye… Eğer “Hayır” diyorsan, istifa et, çık CHP Genel Başkanı ol. Seçilmiş olmak hiç kimseye, hele terör örgütleri ile iltisaklı olma noktasında suç işleme özgürlüğü vermez. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir özgürlük yoktur. “Vardır” diyen buyursun söylesin. 

Bu arada, DEM’i koruyuculuğa soyunan CHP’liler, onurlarıyla bir şeyler yapmak istiyorlarsa CHP’den istifa edip DEM Parti’ye geçmelidirler.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Güneydoğu’ya, Diyarbakır’a ve tüm şehirlerine her türlü yatırımı yapmış. Eksikleri yok. Hastaneler, okullar, muhteşem yollar ve daha ne ararsanız var. Meselâ Yozgat’ta, Diyarbakır’daki imkânlar yok ama Yozgatlı gençler isyan etmiyorlar. 

Sürekli Kürt sorunundan söz ediliyor. Bunun sebebini düşünme vaktimiz gelmedi mi? Hangi el Doğu ve Güneydoğu’dan çekilmiyor? Hangi el tüm devlet imkânlarını kullanıyor ve hâlâ karışıklık yaratıyor? Neden Diyarbakır giderek daha karışık hâle geliyor? Cennet gibi, enerji kaynakları bakımından zengin bölgelerimizi kim bizden uzak tutmaya çalışıyor? Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin özellikle son 20 yıldır Güneydoğu’ya yaptığı yatırımlar inanılmaz boyutlarda. Bu noktada oyuna gelinmemelidir. 

Hüseyin Nihat Atsız ne güzel kaleme alır o kıymetli sözleri: “Gerilir zorlu bir yay/ Oku fırlatmak için/ Gece gökte doğar ay/ Yükselip batmak için/ İnsan büyür beşikte/ Mezarda yatmak için/ Kahramanlar can verir/ Yurdu yaşatmak için…”

Hangi etnik kimliğe sahip olursanız olun, Türk milleti olarak, 85 milyon olarak bizim meselemiz, hep birlikte bu vatanı yaşatmak olmalıdır. Çünkü bizim gidecek başka bir yerimiz yok. 

Mehmetçiklerimizi, polislerimizi, son örneği TUSAŞ’ta masum insanları şehit eden hainlere “terörist” dahi diyemeyen, bölücülere yardım ve yataklık yaptıkları belgelerle tescilli olanlara Türk Devleti’nin yaptığı her uygulama mübahtır.

Şunu iyi bilsinler ki, bu vatan topraklarının bedeli Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da, Afyon ovalarında şehitlerimizin kanlarıyla ödenen Millî Mücadele ile taçlanmıştır, dokunamazsınız, dokundurtmayız. Nokta.