Ailede sağlıklı iletişim

Ailede eşlerin birbiriyle, ebeveynlerin çocuklarıyla ve de kardeşlerin birbiriyle olan ilişkileri, o ailenin iletişim becerisinin bir göstergesidir. Bireyler arasındaki ilişkiler ne kadar sağlıklı ve ne kadar az sorunlu ise aile içi iletişim o kadar güçlüdür.

Aile nedir?

TDK Sözlüğü’ne göre aile; “Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik, aynı soydan gelen veya aralarında akrabalık ilişkileri bulunan kimselerin tümü; birlikte oturan hısım ve yakınların tümü; aynı gaye üzerinde anlaşan ve birlikte çalışan kimselerin bütünü”[i] olarak tanımlanmış.

Şamil İslâm Ansiklopedisi’nde ise aile, “Neseb veya evlilikle bir araya gelmiş, ana-baba ve çocuklardan oluşan topluluk; büyük baba, nine, torunlar da aile tanımı içine girdiğinden, onlar da ailenin bir parçasıdırlar”[ii] şeklinde tarif edilmiştir.

Aileyle ilgili farklı tanımlar da vardır. Genellikle bu tanımlar ailenin yapısı ile ilgilidir. Örneğin anne, baba ve evlenmemiş çocukların birlikte yaşadığı aileye “çekirdek aile”, çekirdek ailenin evlenmiş çocukları ve onların kendi ailelerinin bir arada yaşadığı aileye de “geniş aile” denir.

Anayasa’nın 41’inci maddesi de aile ile ilgilidir: “Madde 41: Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile plânlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar. Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.”[iii]

Türklerde aile

Eski Türk ailesinin, çağdaşı birçok toplumdaki gibi ataerkil bir yapıda olduğu görülmektedir. Yalnız bu ataerkil aile yapısı Yahudilerde veya Roma toplumunda olduğu gibi aile reisine geniş yetkiler veren, eş ve çocukları adeta bir mülkiyet ilişkisiyle babaya bağlayan bir aile değildir. İlk zamanlarda göçebe ve genellikle savaşçı bir toplum olmanın gereği olarak erkeğin aile ve toplum içerisindeki yeri kadına göre daha önemlidir. Hatta Yakut Türkleri gibi anaerkil bir aile yapısının görüldüğü ve akrabalık ilişkisinin ana vasıtasıyla kurulduğu boylarda bile ailenin reisi kadın değil, erkektir. Fakat artık bu erkek baba değil, annenin kardeşi olan dayıdır. Akrabalık ilişkilerinin baba kanalıyla kurulduğu ve bu sebeple ataerkil denilen eski Türk ailesine bazı araştırıcılar babanın yetkilerinin diğer ataerkil ailelerdeki kadar geniş olmamasını göz önüne alarak pederşâhî değil, “pederî aile” ismini vermektedirler.[iv]

İslâm’da aile

İlk aileyi ilk insan Hazreti Âdem (as) ile Hazreti Havva kurmuştur. O zamandan beri aile müessesesi olgunlaşmış ve gelişmiştir. Bununla beraber, toplumların, ekonomik durumun, iklimin etkisiyle çeşitli aile tipleri meydana gelmiştir.[v]

İslâm’da aile, Hıristiyanlıkta olduğu gibi tamamen dinî bir kurum değilse bile yine de bu birliğe büyük önem verilmiş ve insanların aile kurmaları muhtelif ayet ve hadislerle teşvik edilmiştir. Çünkü aile hem kişinin huzur bulduğu bir ortam, hem neslin devamı için bir vesile, hem de kişiyi dince günah sayılan çeşitli kötülüklerden alıkoyan bir vasıtadır.

“İçinizden kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp aranızda muhabbet ve rahmet var etmesi O’nun varlığının belgelerindendir. Bunda düşünen insanlar için dersler vardır.” (Rûm, 21; ayrıca bakınız Nahl 72, Nûr 32)

“Nikâh benim sünnetimdendir. Kim benim sünnetimi uygulamazsa benden değildir. Evleniniz, ben diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar ederim...” (İbn Mâce, “Nikâḥ”, 1; ayrıca bakınız Miftâḥu künûzi’s-sünne, “Nikâḥ” maddesi)

Bunun yanı sıra İslâm hukukçuları evlenmenin dinî hükmünün çeşitli durumlara göre farz, sünnet, mubah, mekruh ve haram olduğunu belirtmişlerdir.[vi] 

İslâm’da ailenin kurulması için ilk şart, mümin bir erkekle mümine bir kadın olması ve birbirleriyle sıhriyetin Kur’ân’da yasaklanan durumlardan birinin olmaması ilkesidir. Kur’an’da anne, baba, kızlar, oğullar, kardeşler, teyzeler ve yeğenlerle evlenmenin haramlığı ile süt kardeşler arasındaki evliliğin yasak olduğu hükme bağlanmıştır. Yine Kur’ânî hükme göre hala ve amca ile evlenmek yasaktır.[vii]

Birçok toplumda olduğu gibi İslâm aile yapısı da ataerkildir. Fakat bu aile Yahudilikte, Roma ve Eski Arap toplumunda var olanlardan farklı bir yapıdadır. Aile reisinin onu meydana getiren fertler üzerindeki yetkisi öncekilere nispetle son derece sınırlıdır. Meselâ bir aile reisi olarak babanın, çocuklarının şahısları ve mal varlıkları üzerinde onların yararıyla sınırlı bir velâyet hakkı vardır.[viii]

Aile içi iletişim, gelişimin her döneminde önemlidir; ancak ergenlik dönemi gibi krizlerin ve çatışmaların beklendiği gelişimsel süreçlerde sağlıklı iletişim, bu krizlerin doğru yönetilmesini ve çatışmaların çözümlenmesini sağlar.

Aile içi iletişim

Aile üyelerinin, aile içerisinde bir arada yaşamanın getirdiği her durumda birbirleri ile sözel olan ve sözel olmayan davranışlar ile yaşanan olaylara karşı birbirlerine verdikleri tepkilere ve söylemlere “aile içi iletişim” denir. Ailede iletişimin sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesi birtakım etkenlere bağlıdır. Bunlar arasında saygı ve sevgi en başta gelir. Saygı ve sevginin hâkim olduğu aile ortamında diğer tüm etkenler kendiliğinden çözülmüş olacaktır.

Karşısındakine ve fikirlerine değer verme, birbirini gerçek anlamda dinleme ve anlamaya gayret etmek, sağlıklı bir iletişimin en temel şartıdır. Bu fikirler çocuksu, mantıksız, saçma bile olsa sevgi ve saygı çerçevesinde konuşulup tartışıldığında birbirimizi ikna etmemiz mümkün olacaktır. Bu da aile içinde sağlıklı bir iletişimi tesis edecektir.

Sağlıklı bir iletişimin kurulduğu ailelerde aile bireyleri birbirlerine karşı daha anlayışlı, daha saygılı, daha tutkun olacaktır. Bu da o ailedeki bireyler arasında aile bağlarını güçlendiren en büyük etken olacaktır. Bu iletişim doğru bir şekilde sağlandığında, insan, karşısındakinin duygu ve düşüncelerini anlayabilir hâle gelir. Bu nedenle etkili iletişim sadece kendini ifade etmekten değil, aynı zamanda söylenenleri de dinleyebilmekten geçer. Aile içi iletişimin sağlıklı olduğu ailelerde bu durum tüm aile bireylerinin ruh sağlığını olumlu etkilemektedir.[ix]

Ailede eşlerin birbiriyle, ebeveynlerin çocuklarıyla ve de kardeşlerin birbirleriyle olan ilişkileri, o ailenin iletişim becerisinin bir göstergesidir. Bireyler arasındaki ilişkiler ne kadar sağlıklı ve ne kadar az sorunlu ise aile içi iletişim o kadar güçlüdür. Ancak bireylerden herhangi ikisi arasında bir kopukluk ve iletişimsizlik varsa orada bir sorun vardır. Aile içinde beklenen huzur ortamını sağlamak için bu iletişimsizlik sorunu çözülmelidir. 

Sorunlar çözülürken taraflar birbirlerini dinleme ve anlama gayretinde olmalıdır. Bu iletişimsizlik kardeşler arasında ise, ebeveynler önce her iki kardeşle ayrı ayrı konuşarak sorunu tespit etmeli, sonra iki kardeşi yan yana getirip birbirlerini dinlemelerini sağlamalı ve her iki tarafın da haklı ve haksız olduğu hususları lisan-ı münasiple ortaya koymalıdır. Son olarak, sorunun çözülmesi için çözüm önerileri sunmalı, ancak dayatmacı bir tutum içine girmemelidir.

Ebeveynler arasında bir iletişim sorunu varsa, o zaman ebeveynler aile büyüklerinin hakemliğine müracaat etmeli ya da bu konuda psikolojik destek almalıdır.

Anne ile çocuğun iletişimi

Bireyler hayatlarındaki ilk iletişimi anneleri ile kurarlar. Anne-çocuk arasında iletişim anne karnında başlar. Doğumdan sonra bu ilişki güçlenerek devam eder ve bu iletişim biçiminin çocuğun gelişimi üzerinde doğrudan etkisi vardır.

Yeni doğandan itibaren bebekler annelerinin sesini diğer yetişkinlerin sesinden ayırırlar ve anne sesi bebekleri rahatlatır. Aynı şekilde anneler de bebeklerin ağlama stillerinden nasıl bir sorunlarının olduğunu anlayabilirler. Anne-çocuk arasındaki sağlıklı bağlanmanın temelini bebeklik dönemindeki iletişim, ilgi ve bakım oluşturur. Bu iletişimde temas oldukça önem taşımaktadır.[x]

Baba ile çocuğun iletişimi

Baba ile iletişimde oluşacak sorunlar çocuğun davranış ya da uyum problemleri yaşamasına neden olabilmektedir. Baba-çocuk arasında kurulan olumlu iletişim, çocuğun yalnızca sosyal gelişimini değil, bilişsel, hatta akademik gelişimlerini bile olumlu etkileyebilmektedir. Bunun nedeni olarak babaların annelere göre daha bağımsız davranmaları için verdikleri fırsatlar gösterilmektedir. Geleneksel anlayışın tersine, baba ile çocuk arasında kurulan erken dönemdeki iletişim, baba-çocuk arasındaki güvenli bağlanmanın da temelini oluşturmaktadır. [xi]


Bireyler hayatlarındaki ilk iletişimi anneleri ile kurarlar. Anne-çocuk arasında iletişim anne karnında başlar. Doğumdan sonra bu ilişki güçlenerek devam eder ve bu iletişim biçiminin çocuğun gelişimi üzerinde doğrudan etkisi vardır.

Çocukla ebeveyn arasındaki iletişim kanalları

Aile içi iletişim, gelişimin her döneminde önemlidir; ancak ergenlik dönemi gibi krizlerin ve çatışmaların beklendiği gelişimsel süreçlerde sağlıklı iletişim, bu krizlerin doğru yönetilmesini ve çatışmaların çözümlenmesini sağlar. Bu nedenler anne-baba-çocuk arasındaki iletişimin bebeklik döneminden itibaren doğru modellerle kurulması, gelişimin ilerleyen dönemi olan ergenlik sürecinin de daha kolay atlatılmasının zeminini oluşturur. İletişim sayesinde ergen, aile desteğini hisseder ve bu doğrultuda kararlarını alır. [xii]

Ebeveynlerin çocuklarıyla sağlıklı bir iletişim kurmasında bilindik iletişim kanalları vardır. Bunlar dinleme, konuşma ve beden dili olarak üç kısımda incelenebilir.

Dinleme

Ebeveynlerin çocuklarıyla sağlıklı bir iletişim kurmasının ilk şartı, onları ciddiye alıp dinlemekten geçer.

Dinleme, görüntülerin ve seslerin farkında olarak bu uyaranlara dikkati verme ile başlayan, belirli işitsel uyaranların tanınması ile devam eden ve bu işaretlerin anlamlandırılması ile son bulan süreçtir. Dinlemenin içeriğinde ilgi, algı ve tepki verme olarak üç süreç bulunmaktadır. Dinleyici, karşıdan gelecek olan mesaja ilgi göstermeli, mesajı algılamalı ve karşılığında bir tepki vermelidir. Buradaki tepki verme sürecinin olmaması durumunda dinleme süreci tamamlanmaz ve iletişim süreci yalnızca işitme ile sınırlı kalır.[xiii]

İletişim sürecinde iletişimi olumlu veya olumsuz bir şekilde etkileyen farklı dinleme çeşitleri vardır. İletişimi olumlu etkileyen dinleme biçimleri; etkin bedensel dinleme, edilgin (pasif) dinleme ve aktif (etkin) dinleme şeklinde sınıflandırılır.

Etkin bedensel dinlemede ebeveyn, çocuğun hem sözlerini, hem de jest ve mimiklerinden oluşan beden dilini dikkate alır. Bu süreçte sadece ona, onu dinlediğini ve anladığını belirten uygun jest ve mimikleriyle cevap verir. Bu sırada ebeveynin beden duruşu da önemlidir. Çocuğa yüzü dönmüş bir şekilde rahat ve doğal bir pozisyon alınır. Onunla göz temasını kesmeden sıcak bir yüz ifadesiyle, baş ile onay hareketleri ve zaman zaman ona dokunarak dinliyor olması, çocukta ebeveynin kendisini dikkatli bir şekilde dinlediği izlenimi verdiği gibi, bu durum çocuğun kendisini daha rahat bir şekilde ifade etmesine de yardımcı olacaktır.

Pasif dinlemede ebeveyn sessiz bir şekilde çocuğunu dinler, ancak daha önce de belirttiğimiz gibi baş sallamak, öne doğru eğilmek, gülümsemek, kaşlarını çatmak gibi bedensel dinleme davranışları ve ara sıra “Ya!”, “Öyle mi?”, “Sonra?” gibi kısa kelimeler ile onu onayladığını göstererek dinlediğini hissettirir. Ebeveyn sessiz kalarak çocuğuna kendini ifade etme imkânı sağlamış olur.

Etkin dinleme, konuşmacıya ilgi ve özen gösterip, sözlü ifadeler kadar sözsüz davranışlara da dikkat etmek, yargılamadan anlamak için dinleyerek, anlaşılan içeriği ve fark edilen duyguları ona tekrar iletmektir.[xiv] Etkin dinlemede ebeveynler çocuklarını dinlerken zaman zaman onların söylediği sözleri onaylar tarzda tekrar edici ve kendi çözümlerini bulmasında yardımcı, sözlerine katkıda bulunan bir şekilde dinlerler. Ona çeşitli sorular sorarak, geri bildirimlerde bulunarak onunla ilgilenildiği, duygularının anlaşıldığı ve sorunlarının anlaşılması için çaba sarf edildiği mesajı verilir. Ona “Demek böyle oldu?”, “Bu durum seni çok üzmüş olmalı?” gibi sorular ile kendisini ifade etmede kapı aralayan, duygularını yansıtıcı sorular sorulabilir.

Aktif dinlemenin en önemli özelliği, karşı tarafın sorununa çözüm bulmak için değil, konuşanı gerçekten yalnızca anlamak için dinlemektir. Burada dinleyici çözüm yolu bulma zorunluluğunda olmadığı için, karşı tarafın duygularına daha fazla odaklanabilir.[xv] Bu sayede çocuk kendisini hem tam olarak ifade eder, hem de özgüven sahibi olur ve kendisinin değerli olduğunu hisseder. Bu şekilde yetişen bir çocuk tüm hayatı boyunca güçlü ve mücadeleci bir birey olur. Kendisi de ebeveyn olduğunda çocuklarını bu şekilde yetiştirir. İş hayatında da herhangi bir üst görev aldığında çalışanlarına karşı anlayışlı olur.

Dinlemedeki bu metotları yeri geldiğinde kullanmak ebeveynin iletişim becerisine kalmıştır. Bunların aksine çocuğu yok sayarak ve/veya onun anlattıklarını reddederek dinlemek olumsuz bir dinleme şeklidir. Anlatılan duruma hemen teşhis koymak, öğüt vermek, yargılamak, etiketlemek, söylediklerini önemsememek gibi birçok ifade, iletişimi olumsuz etkileyen engeller arasında yer almaktadır.[xvi]

Konuşma

Ebeveynlerin çocuklarıyla kuracakları iletişimde ikinci önemli kanal, konuşmadır. Konuşma, insanın zihnindeki duygu, düşünce ve bilgilerin sözcükler yolu ile aktarılması sürecidir. Konuşma, insanların birbirleriyle ilişkilerinde en önemli etkenlerden biridir. “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” atasözü ne kadar da anlamlıdır. 

Ebeveynlerin çocuklarıyla kurdukları iletişimde kullandıkları konuşma üslûbu çok önemlidir. Özellikle “Sen Dili” dediğimiz bir üslûp ile kurulan iletişim dili çocukluktan ergenlik sonuna kadar çocukların ebeveynlerine karşı tepki duymalarına, sürekli savunma durumunda kalmalarına alan açar. Bu, ilerleyen yaşlarda bu sorunun aile içi şiddete sebep olacağı unutulmamalıdır.


Etkin bedensel dinlemede ebeveyn, çocuğun hem sözlerini, hem de jest ve mimiklerinden oluşan beden dilini dikkate alır. Bu süreçte sadece ona, onu dinlediğini ve anladığını belirten uygun jest ve mimikleriyle cevap verir. Bu sırada ebeveynin beden duruşu da önemlidir.

Sen dili

Sen dili, karşı tarafı suçlayıcı bir konuşma tarzıdır. Sen dilini kullanan kişiler genellikle karşı tarafı eleştiren bir söylemde bulunurlar. Dolayısıyla iletişim içerisinde suçlanan kişi, kendini savunmaya geçer. Savunma ve suçlamanın olduğu bir iletişim, sağlıklı bir iletişim olmaktan uzaklaşır.[xvii] Erdoğan Boz, Türk Dili dergisinde yayınlanan bir makalesinde “sen dili”nin özelliklerini şöyle sıralar:

“Sen dilinde kurulan cümlelerde özne ‘sen’ olurken, yüklemler ikinci tekil kişidedir. Örnek: ‘Sen bu işte çok yanlış yapıyorsun.’

Sen dili kişiyi, kişiliği hedef alır. Bu hâliyle sen dili, kişiyi yıpratarak sindirme ve korkutmayla sorunu çöz(me)me yolundadır. Örnek: ‘Sen çok tembelsin ve sınıfını geçmeyeceksin.’

Sen dili suçlayıcıdır. Suçlayıcı ve itham edici bir söylem, daha işin başında iletişimi koparır ve bütün çözüm yollarını tıkar. Suçlanan kişi, savunmaya geçer ve diyalog sen-ben çatışmasına döner. Örnek: ‘Bütün bu olaylarda bir numaralı suçlu sensin.’

Sen dilinin suçlayıcı söylemi, özgüveni yok eder. İletişimde asıl amaç iletişim kanallarını açık tutmak olduğu için iletişimin taraflarını rencide etmemek gerekir. Suçlayıcı söylem, özgüveni yok ettiği için kişilik bozukluğuna yol açar. Hem kişisel huzuru bozar, hem de toplumsal barışı tehdit eder. Örnek: ‘İşe geç geldiğin için mal sevkiyatını yapamadık ve zarara uğradık.’

Sen dili tahrik edicidir. Sen dili şiddet taraflısıdır ve öfkeyi kabartır. Öfkesine kapılan kişinin sağlıklı düşünmesi ve öyle hareket etmesi beklenemez. Öfke, nefret duygularını körükler ve kişiyi suça iter. Örnek: ‘Çöpleri zamanında toplamadın, bu pis kokuyla insanları rahatsız ediyorsun, olay çıkaracaksın.’

Sen dili genellemeler yaparak küçüğü büyük, büyüğü küçük gösterir. Örnek: ‘Hiçbir zaman gayretli olmadın, hep işi başkalarına bıraktın.’

Sen dili denetler, hüküm verir ve üstünlük kurarak insanları incitir. İletişimde denetleyici, hüküm verici ve üstünlük kurucu bir dil, kişileri incittiği gibi iletişimi koparır ve ilişkiyi bitirir. Örnek: ‘Gördüğüm kadarıyla sağlığına dikkat etmiyorsun, belli ki düşünceli biri değilsin. Dolayısıyla seni hiç beğenmiyorum.’ [xviii]

Görüldüğü gibi sen dili itici, yıkıcı ve iletişim kanallarını tıkayıcı bir özelliğe sahiptir. Ebeveynler bu dil ile çocuklarına hitap ettiklerinde çocuklar bu dile karşılık vererek kendilerini savunmaya kalkacaktır. Bunu yaparken de zaman zaman saygı ve sevgi sınırını aşacak ve sürekli kendilerini değersiz hissedeceklerdir.

Ben dili

Ben dili, bireyin karşısına çıkan durum ve davranışların kendi üzerinde bıraktığı somut etki ile o duyum ya da davranışa yönelik duygu ve düşüncelerini karşı tarafa iletme biçimidir. [xix]

Sağlıklı bir aile içi iletişim kurabilmek için sen dili yerine “ben dili” kullanılmalıdır. Ben dilinde kişi iletişim kurarken, “Ben ne hissediyorum? Ben ne düşünüyorum? Bunu karşımdaki kişiye en iyi nasıl aktarabilirim?” diye düşünür. Karşımızdaki kişiye kendimizi anlatmanın en iyi yolu ben dilini kullanmaktır. İletişimde ben dili, yaşanan bir durumun kişiye ne düşündürdüğünü ve ne hissettirdiğini karşı tarafa aktarır. Örneğin, sürekli bağırarak konuşan birine “Çok kabasın” demek, iletişimde sen dilini kullanmaya örnektir. “Bağırarak konuşuyor olmamız beni incitiyor, kaygı ve korku duyuyorum” demek ise ben diline örnektir. Burada kişi duygu ve düşüncelerini karşı tarafa yansıtmaktadır.

Yargılamadan veya suçlamadan duygu ve düşüncenin paylaşılmış olması, karşı tarafın daha kolay empati kurmasını sağlayacaktır. “Saat kaç, niye geç kaldın?” sorusu, kişinin gardını almasına ve kendini savunmaya geçmesine neden olacak bir sorudur. Sağlıklı iletişimi engelleyecektir. “Geç kalman beni oldukça endişelendirdi, kötü bir şey olmuş olabileceğini düşündüm. Gecikmen söz konusu olduğunda bana haber verebilir misin?” ifadesi çok daha yapıcı bir iletişimi başlatacaktır.[xx]

Erdoğan Boz, daha önce bahsettiğimiz makalesinde “ben dili”nin özelliklerini de şöyle sıralar:

“Ben dili ile kurulan cümlelerde özne ‘ben’ olurken yüklemler birinci tekil kişidedir. Örnek: ‘Ben bu hareketin insanları çok rahatsız ettiğini düşünüyorum.’

Ben dili davranışı ve sorunu hedef alır. Bu hâliyle ben dili kişiyi çok önemseyerek kişiliği zedelemeden daha çok davranış ve soruna odaklanarak sorunu çözmek ister. Örnek: ‘Ben senin biraz daha çalışarak sınıfını geçebileceğine inanıyorum.’

Ben dili, empati yaparak kişiyi anlamaya çalışır ve diyalogu sonuna kadar devam ettirir. Örnek: ‘Nasıl olup da bu olayların seni bulduğuna inanamıyorum.’

Ben dili, sorun ne kadar büyük olursa olsun çözüme odaklandığından kişiye yardımı düşünür. Böylece sorunun çözümünde, sorunun bir parçası olan kişiyi de çözüme ortak eder. Örnek: ‘İnsanlar bu pis kokudan rahatsız oluyor, bir sorun çıkmaması için ne yapabiliriz?’

Ben dili genellemeden kaçınır, sorunu kendi özelinde çözmeye çalışır. Asla küçüğü büyük büyüğü küçük göstermez. Örnek: ‘Sanırım kimi zaman motivasyonumuzu kaybediyoruz ve başkalarını zahmete sokuyoruz.’

Ben dili anlar, güvenir ve değer vererek insanları onurlandırır. Bu durumda ben dili, hüküm vermeden sorunu anlamaya çalışarak kişileri incitmekten kaçınır. Kişilere güvenerek onlara değerli olduğunu hissettirir. Böylece kişiler incinmez dolayısıyla iletişim sekteye uğramaz ve ilişkiler gelişir. Örnek: ‘Gördüğüm kadarıyla sağlık sorunların var ama bunların üstesinden gelebileceğine inancım sonsuz ve seni gönülden destekliyorum.’ [xxi]

Görüldüğü gibi “ben dili” kullanımında birey, başkalarıyla ilgili yorumlamalarını ya da değerlendirmelerini değil, kendini rahatsız eden durumu objektif bir şekilde, karşıdakini suçlamadan, eleştirmeden, yargılamadan, durumun ya da davranışın tanımını ve yaşattığı somut etkiye ve duyguya odaklanır. [xxii]

Anlatılan duruma hemen teşhis koymak, öğüt vermek, yargılamak, etiketlemek, söylediklerini önemsememek gibi birçok ifade, iletişimi olumsuz etkileyen engeller arasında yer almaktadır.

Beden dili

İletişim, özellikle de kişilerarası iletişim söz konusu olduğunda beden dilinin öneminin gizli kalanları, sözcüğe dökülmeyen ya da dökülemeyen duyguları, düşünceleri ve ifadeleri yansıtmasında gizli olduğu anlaşılmıştır. Beden dili her türlü kişilerarası iletişimde kullanılan etkili bir yoldur. Beden dilinin kullanımı sayesinde iletişim zenginleşmekle birlikte daha sağlıklı olmakta ve iletişimin devamı sağlanmaktadır. Çünkü sözcüklerle anlamlandırılamayan ya da sözcüklere dökülemeyen pek çok beden hareketi, iletişim için hayatî rol oynamaktadır. Örneğin çok üzgün olduğu için ağlamakta olan birini teselli etmek için söylenen sözcüklerin yetersiz kaldığı bir durumda o kişiye gidip sarılmak ve acısına ortak olmak, söylenebilecek pek çok sözcükten daha değerli olabilmektedir. Bu durum da iletişimin kişilerarasında pekişmesine, değerli ve anlamlı olmasına yol açabilmektedir.[xxiii]

Uğur Kaya’ya göre olumlu izlenim bırakacak beden dili özellikleri şunlardır:

“Göz ilişkisi: İnsanların yüzüne bakanlar bakmayanlardan daha çok hoşa gider. İnsanlarla onları rahatsız etmeyecek ölçüde mümkün olduğu kadar göz ilişkisi kurun.

Yüz ifadesi: Canlı olun, mümkün olduğu kadar sıcak ve dostça tebessüm edin ve gülün. Yüzünüz çevrenize olan ilginizi yansıtsın donuk ve ifadesiz görünmekten kaçının.

Baş hareketleri: Karşınızdaki konuşurken sık sık başınızı hafifçe aşağı yukarı hareket ettirerek onu dinlediğinizi ve anladığınızı hissettirin. Söyleneni kabul edip etmemeniz önemli değildir. Sizinle konuşana ‘Anlaşıldım’ duygusunu yaşatın.

Jestler: Çok aşırıya kaçmadan jestlerinizi kullanın. Ellerinizi cebinizde tutmaktan kollarınızı kavuşturmaktan ellerinizle ağzınızı örtmekten kaçının. Açık ve anlaşılır jestleri tercih edin.

Beden duruşu: Ayaktaysanız dik durun. Oturuyorsanız sandalye ve koltuğunuzu tam olarak doldurun ve arkanıza yaslanın. Biri ile konuşurken ve birisi doğrudan sizinle konuşurken öne eğilin ve ilginizi gösterin.

Yakınlık: insanlara daima onları rahatsız etmeyecek mümkün olan en yakın mesafede durmaya gayret edin.

Yöneliş: Daima konuştuğunuz veya sizinle konuşan insana dönük durun. İkiden fazla insanla bir grup oluşturuyorsanız sizin için önemli olanların dışındakilere merkezinizi kapatmayın. Mümkün olduğu kadar çok kişiye açık olun.

Bedensel temas: İnsanları tedirgin etmeden, mümkün olan her durumda bedensel teması kullanın. Özellikle sizden küçüklere, aynı cinsiyetten olanlara ve sizden daha az statüde olanlarla bedensel temas kurmak için her fırsatı değerlendirin.

Dış görünüş: Toplumsal rol ve statünüze uygun giyinin, giyiminize mümkün olduğunca renk katın. Kadınlar erkeklerden daha çok renk kullanabilirler. Kendinize gösterdiğiniz özen, kendinize verdiğiniz değerin ifadesidir.

Konuşmanın sözel özellikleri: Çok fazla ve hızlı konuşmaktan kaçının. Bir topluluk içinde dinlediğiniz kadar konuşmaya gayret edin. Sesinizin yüksekliğini ve tonunu bulunduğunuz çevreye göre ayarlayın.”[xxiv]

Bu kriterler aile içi iletişimde de göz önünde tutulmalıdır.


İletişim, özellikle de kişilerarası iletişim söz konusu olduğunda beden dilinin öneminin gizli kalanları, sözcüğe dökülmeyen ya da dökülemeyen duyguları, düşünceleri ve ifadeleri yansıtmasında gizli olduğu anlaşılmıştır. Beden dili her türlü kişilerarası iletişimde kullanılan etkili bir yoldur. Beden dilinin kullanımı sayesinde iletişim zenginleşmekle birlikte daha sağlıklı olmakta ve iletişimin devamı sağlanmaktadır.

Kur’ân-ı Kerim’de Hazreti Lokman’ın oğluna nasihatleri

“Lokman, oğluna nasihat ederek, ‘Yavrucuğum, Allah’a ortak koşma! Doğrusu, şirk büyük bir zulümdür (karanlıktır)’ dedi.” (Lokman, 13)

“Yavrucuğum, yaptığın iş (iyilik veya kötülük) bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu (senin karşına) getirir. Doğrusu, Allah en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır. Yavrucuğum, namazını dosdoğru kıl! İyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış! Başına gelenlere sabret! Doğrusu bunlar, azmedilmesi icap eden, (büyük bir azim ve kararlılık gerektiren) işlerdir. Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş, övünüp duran kimseleri asla sevmez. Yürüyüşünde mutedil ol! (Ne çok hızlı, ne de yavaş yürü. Sükûnet ve vakarını muhafaza et.) Sesini alçalt! (Bağırıp çağırarak konuşma.) Unutma ki, seslerin en çirkini, merkep sesidir.” (Lokman, 16-19)

Hazreti Lokman’ın hadis-i şeriflerde yer bulan nasihatleri[xxv]

Ebû Ümâme’nin (ra) rivayetine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Lokmân oğluna dedi ki, ‘Âlimlerin meclislerinde bulun! Hekimlerin sözlerini dinle! Çünkü Allah, yağdırdığı bol yağmurla ölü toprağı dirilttiği gibi ölü kalbi de hikmet nûruyla diriltir’.” (Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, I, 125)

Rasûl-i Ekrem (sav) Lokman Hekim’den haber vererek şöyle buyurdu: “Lokman, oğluna, ‘Allah-u Teâlâ, Kendisine emanet edilen şeyi korur. Ben de seni, malını, dinini ve amelinin sonunu Allah-u Teâlâ’ya emanet ediyorum’ dedi.” (İbn-i Hanbel, II, 87)



[i] https://sozluk.gov.tr/?q=aile&aranan=

[ii] Şâmil İslam Ansiklopedisi: 76-77

[iii] https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.2709.pdf

[iv] Mehmet Âkif AYDIN, Aile, TDV İslâm Ansiklopedisi,  C: 2, S: 196-200, İstanbul 1989

[v] Şâmil İslam Ansiklopedisi: 76-77

[vi] Mehmet Âkif AYDIN, agm.

[vii] Şâmil İslam Ansiklopedisi: 76-77

[viii] Mehmet Âkif AYDIN, agm.

[ix] Nesrin YILDIZ, Aile İçi İletişim, Bursa Teknik Üniversitesi Sağlık, Kültür Ve Spor Daire Başkanlığı Psikolojik Danışma Ve Rehberlik Birimi El Broşürü

[x] Prof. Dr. Figen GÜRSOY, Anne Baba Çocuk İletişimi, https://acikders.ankara.edu.tr/course/view.php?id=9772

[xi] Prof. Dr. Figen GÜRSOY, Anne Baba Çocuk İletişimi, https://acikders.ankara.edu.tr/course/view.php?id=9772

[xii] Prof. Dr. Figen GÜRSOY, Anne baba çocuk iletişimi, https://acikders.ankara.edu.tr/course/view.php?id=9772

[xiii] Prof. Dr. Figen GÜRSOY, İletişimde dinleme ve konuşma, https://acikders.ankara.edu.tr/course/view.php?id=9772

[xiv] Aysu Gül ŞANLI, İletişimde Dinleme,

12 Prof. Dr. Figen GÜRSOY, İletişimde dinleme ve konuşma,

[xvi] Prof. Dr. Figen GÜRSOY, İletişimde dinleme ve konuşma,

[xvii] Sağlıklı Bir Birey Yetiştirebilmek İçin Aile İçi İletişim Nasıl Olmalı?, https://abapsikoloji.com/saglikli-bir-birey-yetistirebilmek-icin-aile-ici-iletisim-nasil-olmali

[xviii] BOZ, agm.

[xix] Prof. Dr. Figen GÜRSOY, İletişimde sen dili ve ben dili, https://acikders.ankara.edu.tr/course/view.php?id=9772

[xx] https://abapsikoloji.com/saglikli-bir-birey-yetistirebilmek-icin-aile-ici-iletisim-nasil-olmali

[xxi] BOZ, agm.

[xxii] Prof. Dr. Figen GÜRSOY, İletişimde sen dili ve ben dili, https://acikders.ankara.edu.tr/course/view.php?id=9772

[xxiii] Gülsüm ÇALIŞIR, Etkili Bir Kişilerası İletişime Beden Dilinin Katkısı, ITICAM Conference 2015 – September 2-4, 2015, St. Petersburg, Rusia

[xxiv] Uğur KAYA, İletişimde Beden Dili ve Önemi, http://www.antalyaozelegitim.com/blog/kisisel-gelisim/iletisimde-beden-dili-ve-onemi.html