Aile ve iletişim

Büyük ve kalabalık aileler, insan olmanın, özellikle de iyi insan olmanın anıt örneklerinin yetiştirildiği yegâne yerler olarak tarihin sayfalarında yerlerini alırlar. İnsan olmanın harcı, insanların içinde atılır. İnsanın insana olan ihtiyacı her devirde bakidir.

AİLE, zamanla normalleşen, sıradanlaşan, sessizleşen, diğer yandan hayatî önem taşıyan bazı insanî ve ahlâkî kurallar silsilesini içinde barındırır. Birçok şeyin konuşulması veya öğretilmesi gerekmez. Bir bakış ile bazen ciltler dolusu kitabın özeti geçilmiş olunur. Sevginin, sarılmanın, diz dize oturmanın, üzülmelerin ve hatta ağlamaların onarıcı yönü tarifsizdir. Birlikte olmanın ve aynı havayı solumanın ötesinde bir hâl vardır. Yaşam alanının ortak olmasının dışında, paylaşılan duygu ve dualar bütünüdür sanki. Zaman, bireylerin değişimini gözle görünür derecede hızla yapar. Hız, çoğunlukla tüm bireylerin tartışma ve huzursuzlanma meselesi hâline gelir. İlgisizlik, anlaşılamama, değişen ve takibi gittikçe imkânsızlaşan meseleler, yenilenememe ve yetişememe krizleri...

İnsanların toplum içinde görmezden geldiği ya da onaylamadığı birçok olgu için aile, doğal bir filtre vazifesi görür. Kişiler birbirinden bağımsız olarak bu filtreleme işlemine katkı sağlarlar. En küçüğünden en büyüğüne kadar muazzam bir yazılım kullanılmış gibi, aile bireyleri birbirine yaslanmaya, onarmaya ve beslenmeye -farkında olarak ya da olmayarak- devam ederler. Bu ailenin halkalarında bir sorun yaşanır veya eksilme olursa, bütün bireyler etkilenir. Sonrasında neredeyse fark edilemeyecek bir hızla roller yeniden paylaşılır ve yaşam devam eder.

Anne babanın hiyerarşideki üstünlüğü tartışmasızdır. Sahip olduğumuz kültürel kodlar, nesilden nesle azalarak ya da kısmen değişerek de olsa aktarılmaya devam etmektedir. Bu sebeple aile büyükleri, bu öğretinin isimsiz kahramanları olmuşlar ve insanlık var olduğu sürece de olmaya devam edecektirler. Özellikle kendi anne ve babasıyla beraber ailesindeki anne ya da baba olma vazifesini üstlenen kişiler, bu konuda büyük bir üstünlük elde ederler. Günlük yaşamda bazı zorlukları beraberinde getirse de, esasen paha biçilmez bir kültürel aktarım sahası açar. Sağduyulu, merhametli ve güçlü bireyler inşa edebilmenin bilinen en eski yolu, anne ve babanın, annesi ve babasıyla desteklenmesidir.

Büyük ve kalabalık aileler, insan olmanın, özellikle de iyi insan olmanın anıt örneklerinin yetiştirildiği yegâne yerler olarak tarihin sayfalarında yerlerini alırlar. İnsan olmanın harcı, insanların içinde atılır. İnsanın insana olan ihtiyacı her devirde bakidir. Onun için aile, herhangi bir dış etken ile değiştirilemeyecek kadar güçlü bir içyapıya sahiptir. Yaşanan zamana, mekâna, döneme, hatta ülkeye göre farklılıklar gösteren özellikleri bulunabilir. İlk koku ile başlayan, karşılıksız sevgi ve özveri ile devam eden, yıllarca bitmek bilmeyen hoşgörü, tahammül, sabır ve erdem ile ilmek ilmek inşa edilen zorlu bir yolun adıdır aile. Emektir, duadır…

Bizler, yaşadığımız asrın nimetlerinden faydalanırken, menfî yönlerinden de zarar görüyoruz. Ailenin temel değerleri sabittir. Hangi lisanda yazılırsa yazılsın, güvene, sevgiye, adalete, hoşgörüye, merhamete çıkar yollar. Kişiler kendi karakterlerine ve eğitim durumlarına göre bunu kendilerince yorumlayıp örneklendirirler. Kendi ailelilerini kurarlar. Birey, çocukluğunda eksikliğini duyduğu şeyleri kendi çocuğunda telâfi etme şansı ile baş başadır. Ya da ailesinde tanık olduğu birçok konu, artık kendi meselesi olarak onu beklemektedir. Seçim yapma hakkına sahiptir. Önce kendiyle helâlleşip geçmişini unutmadan bir kenara bırakarak, şimdiye, bugüne, hayatına, ailesine dâhil olma vakti gelmiştir. Ve bu, zannedildiğinden çok daha zordur.

Benim asıl üzerinde düşündüğüm mesele, aile içi iletişim konusudur. Herhangi bir sınıflandırmaya tâbi tutulamayacak kadar çok değişken özellikler mevcut. Bazı insanların konuşarak çözmeye çalıştığı meseleler, kimi ailelerde sadece oyun oynayarak hâlledilebilir. Kocaman kocaman sevgi cümleleri içinde filizlenemeyen muhabbet tohumları, umulmadık bir bakış ve gülümseyiş ile ekilebilir. Pahalı hediyelerin göz boyayan albenisine rağmen, gösterişe kanmayan bir yürek, alınamayacak olan hediyenin haber verilisinden daha mutlu olabilir. Göz göze değen sözler, harflere ihtiyaç duymaz. Sözler, havada uçuşan melodiler gibi görünmeden uçuşabilirler. Aynı şekilde, aksi de mümkündür. Kendi karanlık ve mutsuzluk girdabına etrafındakileri dâhil etmek çok kolaydır. Kaygan, geçişken ve değişken binlerce duygu durumunun kesişen noktası… Herkesin aynı anda haklı olabildiği tek yer… Hem haklı olmak, hem de bunun hiçbir değerinin bulunmadığının kabul edilmesi hâli… Farklı yaşta ve farklı cinsiyette olan bireylerin koşulsuz sevgiyi kabul edip yaşama hâlleri… Sevgi beklemede arsız, vermede ise cimri... Ya da hiç karşılık beklemeden gözlerini kapatırcasına, derin bir nefes alırcasına, bazen yüksek bir dağın zirvesinden, bazen uçsuz bucaksız çöllerin ortasından gelircesine, susarak, gülümseyerek, affederek, sonsuz kadar sonsuz vermeler… Sormamalar, unutmalar, ama hep sevmeler...

Hangi tanım yapılırsa yapılsın, bir yanının eksik olduğunu bilirim. Konu aile ise, bir de aile içinde iletişim ise, gördüğümü söyleyeyim size, yüreğimdeki resmi anlatayım…

“İlkokul öğrencisiyim, sınıfımda yakın akrabalardan yaşıtlarım var. Öğlen zili çalar ve yemek vaktidir. Çantamızı kaptığımız gibi koşmaya baslarız. Düşünmeyiz, annemize sormayız, ‘Babaannem evde mi, müsait mi?’ soruları henüz öğrenilmemiştir. Yüreğimizle düşünür ve koşarız. Kalaylanmış bir tavanın içinde kızarmış tereyağı ile höşmerim, sanki bizi hazır beklemektedir. Düşünüyorum ve babaannemlere ilk gittiğimizde kapıda karşılandığımızı, sırtımız sıvazlanarak, hayır dualar edilerek, güzel sözler duyarak içeriye alındığımızı hatırlıyorum. Gönül defterimde başka hiçbir kayıt yok. Eski büyük taş ev, kapıda beyaz başörtüsü ile devasa bir kadın, yüzünde bir memnuniyet, karanlık ama sevgi dolu bir oda, tereyağı kokusu ve hep söylenen güzel sözler, hayır dualar…”

Kırk senelik geçmişimin bir karesi bu; mutluluğun ve aile olmanın ne olduğuyla ilgili bir hatıra sadece! Şimdi düşününce, kendimi ve kendi ailemi üzerine inşa ettiğim, etmeye çalıştığım kodlar buralardan başlıyor.

Takip ettiğim ayak izleri, beni kadim bir geleneğe, hakikate ve selâmete ulaştırır duasıyla...