Ahlâk ve insan

Toplumdan topluma, kültürden kültüre, kişiden kişiye ahlâk kuralları değişkenlik göstermektedir. Bunlardan hangisi doğru olabilir? Kişilerin haram yediği, yalan söylediği, zinâ yaptığı, iftira attığı, adam öldürdüğü, hırsızlık yaptığı bir toplumda kabul görmüş doğrular, tüm bu yanlışları yapan kişileri “ahlâklı” yapar mı?

AHLÂKIN insanı, insanın ahlâkı ve siyasetin ahlâkı... Tüm bunlar, “ahlâk” kavramı içerisinde önemli birer püf noktası olarak bilinirler.

Bazen imkânlar ve imkânsızlıklar, insanların ahlâk dünyalarının şekillenmelerine vesîle olur. Ahlâkı kişiliğine oturmamış insanları frenleyen en önemli etkenlerden birkaçı, “din, önder, lider, anne, baba, kültür, imkânsızlıklar ve el âlem” gibi unsurlardır.

Ahlâk, insanın doğuştan getirdiği ya da sonradan kazandığı birtakım tutum ve davranışların tümüdür. Kişide huy olarak bilinen nitelik, iyi ve güzel olan niteliklerdir.

İslâm dininin kendisi ile gönderildiği Son Peygamber Hazreti Muhammed Efendimizin (sav) Âlemlere Rahmet olarak gönderilmesi ile beraber ön plâna çıkarılan en önemli özelliği, ahlâkıdır. Bir âyette Efendimiz için, “Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin” şeklinde bir tarif kullanılır (Kalem, 4).

Sevgili Peygamberimiz de bir hadîsinde bu hususu şöyle ifade etmiştir: “Ben, güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.”

Peygamberimizin ahlâk ve yaşayışı Hazreti Âişe Vâlidemize sorulduğu zaman, “Siz Kur’ân okumuyor musunuz? O’nun ahlâkı Kur’ân’dan ibaretti” diye cevap vermiştir.

Şimdi soruyorum sizlere… İyilik, iyi davranmak ve güzel söz söylemek, doğruluk, sabır, tevazu, iffetli olmak, infak (yardımlaşmak), sözünde durmak, bağışlamak, adalet, zandan sakınmak, gıybet etmemek ve kusur araştırmamak, iftira etmemek, yalan söylememek, kibirli olmamak, cimrilik ve israf etmemek, cana kıymamak, gösteriş yapmamak, içki içmemek ve kumar oynamamak, zinâdan uzak durmak, bozgunculuk ve fesat çıkaramamak, haset etmemek, alay etmemek, haksız kazanç ve rüşvetten uzak durmak gibi tüm bu güzel davranışları tam mânâsı ile yapabilen bir Müslüman var mı?

İnsan hayatında ahlâk, her şeyden önce gelir. Ahlâk, evrensel bir kavramdır aynı zamanda. Ahlâk olmadan, insanın inançlarının insanı kurtarmayacağı gerçektir. Ahlâk, inanç ile taçlandırılır. Bu da hem birey, hem de toplum açısından kurtuluşun anahtarıdır.

Topluma baktığımızda, üzerinde genel kabul görmüş şeyler, “iyi olan şeyler” biçiminde tanımlanmış ve ahlâk olarak nitelendirilmiştir. Peki, toplumda kabul görmüş ve kültür hâline gelmiş şeyler ahlâk olabilir mi? Bana sorarsanız, hayır! Peki, ahlâk neye göre, kime göre belirlenir? Toplumdan topluma, kültürden kültüre, kişiden kişiye ahlâk kuralları değişkenlik göstermektedir. Bunlardan hangisi doğru olabilir? Kişilerin haram yediği, yalan söylediği, zinâ yaptığı, iftira attığı, adam öldürdüğü, hırsızlık yaptığı bir toplumda kabul görmüş doğrular, tüm bu yanlışları yapan kişileri “ahlâklı” yapar mı?

Ahlâkın evrensel olduğunu savunan insanların sayısı bir hayli fazladır. Evrensel kabul gören ahlâkı, yine evrensel olan Kur’ân ne de güzel anlatıyor. Şimdi Kur’an’da geçen birkaç âyeti sûre isimleri ile vereceğim zahmet edip araştırmanız için:

Bakara 83-84; Âl-i İmran 134-136; Nîsa 36, 40, 114; A’râf 85-86, 199-200; Nahl 4, 90; Rum 38; En’am 151-153... Daha birçok Kur’ân âyetinde ahlâk konusu, kendisine yer bulur. Bense sadece birkaçını sadece okumuşsanız tekrar gözden geçirmeniz, okunmamışsa mutlaka okunması için burada andım.

Kur’ân ahlâkı ile yaşamış ve çok sevilmiş bir Peygamber’in ümmeti olarak, gerçek ahlâkın Kur’ân ahlâkı olduğunu düşünüyorum. Günümüzde hayatımızın merkezine oturmuş ve insanların duygularını, düşüncelerini, yaşam biçimlerini ve toplumsal ilişkilerini önemli ölçüde şekillendiren siyaset ise, ahlâkı olmayan bir toplumda facialara yol açmaktadır.

Peki, siyaset nedir?

Siyaset veya politika, “devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış” anlamına geliyor. “Siyaset” kelimesi, Arapça “seyis” (at bakıcısı) kelimesinden türemiş.

Devlet işlerini düzenlemek, toplumun huzurunu sağlamak, yaşam kalitesini arttırmak ve güveni inşâ etmek, maddî ve mânevî düzen içerisinde toplumun dejenere olmasını engeller. Toplumun kendi öz benliğini ve dinamiklerini ayakta tutan en önemli kurallar, ahlâkî kurallardır. Ahlâk kuralları öncelikle aile, sonra okul ve sonra sosyal alanlarda gelişir. Siyâsî alandaki ahlâk kavramı ise sosyal alana gelmiş ve artık gelişimini tamamlamış bireyin hareket biçimidir.

Ailede oturmamış ahlâk, siyasetin etkisi ile ahlâksız davranışlara yol açmaktadır. Ahlâksız siyaset, toplumsal alanda kontrolsüzlüğün ve kaosun hızlı bir şekilde yayılmasına neden olur. İnsanın kontrolünün sağlaması ise öğretiler, kurallar ve yasaklar çerçevesinde mümkündür. Bunu da din, aile, devlet ve lider sağlayabilir.

İnsan hayatında muhakkak bir kontrol merkezi vardır. Bu kontrol merkezini yöneten bir etken vardır. Bu, kesinlikle siyaset olmamalıdır.

Ahlâk, insana ait bir kavramdır. İnsan siyaseti, ticareti ve benzeri alanlardaki tüm eylemleri ahlâk kurallarına uygun yaparsa ahlâklı insan olur. Böylece ahlâklı siyaset ve ahlâklı ticaret meydana gelebilir.

Kısaca “ahlâk”ın merkezinde insan vardır. Ahlâklı insan ahlâklı toplumu, ahlâklı toplum ise ahlâklı insanı inşâ eder.