“NEYİN ahengi bu?”, “Ahenk de nedir?”, “Ahenk olsa ne, olmasa ne Allah aşkına!”, “Renklerin ahengi mi, dansın müzikle ahengi mi, iç dünyamla dış dünyamın ahengi mi, toplumsal ahenk mi?”, “Ahenk var, ahenk var; kasıt ne?” ve cevap veriyorum: Hepsi!
Evet, bir kitaplık konuyu ortaya serdiğimin farkındayım. E cesaret de, meydan okuma da bu işte!
İsterseniz dışarıdan başlayalım, içimize doğru gidelim. Ahenk meselesi, o kadar da karışık bir mesele değil. Hafif gizemi de olmakla beraber asıl belirlenmiş kaideye uyma meselesi… Çift sayıları sayarken “2, 4, 6, 9, 10, 12” gibi bir şey ahenkli olmaz. Hem çift sayı diyorsun, hem de 9’un ne işi var orada? “Ben Fenerbahçe renklerini kullanırım” diyorsun ama bakıyoruz ki elindeki kalem sarı-kırmızı. Başta söylediğin kurala uymayınca olmuyor.
Bakalım şu ifadelerdeki ahenk havasını veren kaideye ne diyeceksiniz: Kiraz, muz, elma, armut, çilek, incir, şeftali, kayısı, kavun, karpuz, alıç, malta eriği, muşmula, keçi boynuzu… Ahengi beğendiniz mi? Bana biri böyle bir liste verseydi, “Bu ne biçim ahenk?” derdim. Siz de derseniz bir şey demem. Bu listenin mantığı, benim sevdiğim meyvelerden oluşması. Ve sevdiğim meyveler de bir ahenk oluşturmuyor gördüğünüz gibi.
Müzik ile dansın da bir ahengi olduğu malûm. Müziğin ritmiyle örneğin bir oyuncunun ayağını yere vurması aynı ana denk gelmeliyse ve bunu oyuncu yapabiliyorsa, al sana ahenkli bir durum daha. Toplumsal ahenk de buna benziyor. Hani orkestra ritme vurduğunda oyuncu ayağını yere vuruyor veya elini havaya kaldırma hareketi yapıyor ya, diyelim ki toplum kesimlerden biri kendileri için önemli bir günde insanları rahatsız etmeyecek şekilde faaliyet ve merasimlerini organize ediyor, diğerleri de aynı şekilde yapıyorsa müthiş bir ahenk olmaz mı?
İç dünyanızla dış dünyanızın ahengi bence en kritik meselelerden biri. Eğer sizin içiniz ile dışınız birbirine zıt olsa veya çatışma hâlinde bulunsa, şu güzelim hayat size zehir olur. Meselâ, babanız vefat etti, anneniz de 40-45 yaşlarında. Eminim ki annenizin evlenmesine karşı çıkarsınız. Hele bir de anneniz evlenmeye istekli görünürse bütün dünyanız kararır. Belli ki, içinizle dışınızda yaşadıklarınız farklı. Sizin mutlu veya huzurlu olabilmeniz için içinizin ve dışınızın birbiriyle ahenkli olması lâzım. Yani ya annenizin evlenmeyi düşünmediğini ve bundan mutsuz olmadığını görmelisiniz veya içinizde şu süreci yaşamalısınız: “Annem bugün böyle, yaşlanınca ne olacak? Benim eşim beraber oturmak istemeyince annemin durumu ne olacak? Evet, babam olsaydı süper olurdu. Hâlbuki şimdi nikâhları bile yok doğal olarak” gibi tezlerle içinizin dönüşmesini sağlamanız gerekiyor.
Burada hem özelliğim, hem de sonuçları itibarıyla dış dünyam sayılabilecek körlüğümle içimin tüm ahengini anlatmayı aslında çok isterdim. Fakat yazacaklarım mevzuyu başka bir tarafa taşıyacağı için bu isteğimi başka bir zamana erteleyip bugünlerin kritik konusu olan ekonomik ve toplumsal ahenge geçeyim…
AK Parti Genel Merkezi’nden bir yakın arkadaşımla uzun telefon sohbetlerimizden birini yapıyorduk. Harika bir teşhiste bulundu:
“Ahenk bozuldu ve onun yeniden sağlanması lâzım. Nasıl? Düşük kredilerle sayısı hiç de az olmayan bir kısım insan doğal olarak ev, araba, altın, döviz aldı. Bir kısmımız da tüketime yüklendik. Çılgınca bir tüketim gören bazı kurnaz esnaf fiyatlara yüklendi. Ucuz ürün satmasıyla meşhur bir market zincirinde yarım litre su 4 buçuk lira. Buna karşılık bir kuruyemişçide aynı su 2 buçuk lira. Enflasyon fırlayınca, bu sefer Hükümet, enflasyonun altında olmayacak şekilde maaşlara yüksek zam yaptı. Bizler yüksek zamlara göre tüketmeye devam ettik. Maaşlara yapılan yüksek zamları sadece biz duymadık, kurnaz tüccar da duydu. Zamlar yapılmadan hazırlıklarını yaptı. Ürünlere zam gelmeden biraz aldıysak kendimizi şanslı gördük. O zaman da gelsin ardından stokçuluk! Stok yapacak fazla tüketim olduğunu gören kurnaz tüccar, tekrar fiyatlara yüklendi.
Son durum: Toplum-ekonomi-siyaset ahengi bozuldu. İşte bir an evvel, bu ahengin yeniden sağlanması gerekiyor. Hükümet bunu ciddî şekilde sağlayacak tedbirleri aldı ve uyguluyor. Ben de vatandaş olarak bütün tüketimlerimi sınırladım. Gelecek Şubat ayından önce kıyafet almamaya kararlıyım. Eğer ahenk sağlanmazsa gelecek Eylül’e kadar da devam edeceğim. Araba almayı da erteledim. Eskiden de harika bir tüketici değildim, şimdi ‘kötü tüketici’ oldum.”
Dış dünyanın kendi içindeki ahenk de çok önemli, kendi içimizle dışımız arasındaki ahenk de. Küçük bir farkındalık, azıcık dikkat ve birazcık da özen, işimizi görecek kadar ahengi sağlar. Çünkü ahenksiz bir dünya da çok rahatsız edici, ahenksiz bir ülke de. Ahenksiz iç dünya ise kesinlikle rahatsız edici. Rahatsız etmekle kalmıyor; mutsuz ediyor, hasta ediyor, sıkıntılara duçar ediyor. Ahenkli bir hayatı her bireyin kurabileceğine inanıyorum.