Ah şu yandaş yazarlar yok mu?

Hem CHP kitlesine sorunca, en güçlü adaylar bunlar çıkıyor. O koskoca kitleyi de mi yandaş yazarlar ile anketçiler fiştekledi? Ne alâka? O kitle, bizim yazarları okumaz bile. Hem öyle olsa bile (hani, Varsayalım İsmail hesabı) bakınız, Kemal Bey bir cümlesiyle ikisinin de önünü tıkamadı mı? Bir cümle ile hâlledilebilen bir hususun suçunu niye bizim üstümüze atıyorsun bre densiz?

CANDAN aziz bildiğimiz bu vatana hizmet edenlerin daha fazla hizmet etmesini istediğimiz için biz “yandaş” oluyoruz; karakterler resmedilebilse Cin Ali gibi görünecek olan zevat ise kendilerini hep yukarılara konumlandırıyor.

Demokrat pozları veriyorlar. Aydın oluyorlar. İlerici geçiniyorlar.

Hâlbuki onları yaptıklarıyla ve yapmadıklarıyla, konuştuklarıyla ve konuşmadıklarıyla, görenler görüyor, bilenler biliyor.

Çerden çöpten adamlar bunlar.

Hem “onlar” dedik, hem “bunlar” dedik aynı kitle için. Netice aynı. “Şunlar” da desek fark etmez.

İşte o yandaş olmayanlardan biri, geçenlerde öyle bir yazı kaleme aldı ki evlere şenlik!

Evler yetmez, işyerlerini de dâhil edelim.

Özetle diyor ki…

Çok başarılı belediye başkanları Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş’ın cumhurbaşkanlığı adaylığını, anketçiler ve yandaş yazarlar kendilerine dert edinmiş ve durmadan bu konuyu işliyorlarmış.

Ancak Kemal Bey, bir kahraman gibi çıkıp lisan-ı münasiple onların aday gösterilmeyeceklerini ilân etmiş. İstanbul ve Ankara’da göreve devam etmelerini istemiş. Bir dönem daha, belki de daha fazla…

İşte bu sebeple anketçiler ve yandaş yazarlar (biz oluyoruz) karalar bağlamış!

“Eyvah!” çekmişler de, yandaş olmayan o yazar efendi, duyar gibi olmuş.

Şimdi ne yapacaklarmış? Hangi konuyu işleyeceklermiş?

Haydi bakalım!

Şimdi bunu adam yerine koyup cevap vermek zül müdür, değil midir?

Bu kafadaki adamlarla bir arada olup ilerici, aydın, demokrat pozları vermektense, dağdaki çobanla bir arada olmak şereftir.

Güya okumuş yazmışlar, Avrupa’yı Amerika’yı bilirler, dünyayı gezip görmüşler ama bir taraf noksan kalmış.

O noksan taraf; izan, vicdan, aklıselim, sağduyu, velhasıl insan olmak için gerekli olanların tarafı.

Birçok lisan bilmek neye yarar bu durumda?

“Van minut” demek için lisan bilmek gerekmiyor.

“Dünya beşten büyüktür” demek için de Türkçe bilmek yeter.

Gerçi o çok bilenler bu sözleri de anlamamak, hâttâ tersinden anlamak konusunda ısrarcılar.

Yahu cümle âlem farkında kimin nereye sevdalandığının.

İmamoğlu, seçildiği günden beri kendi görevini yapmak yerine cumhurbaşkanlığına gözünü dikmiş, dört koldan çalışıyor.

Ankara’da irtibat bürosu açtı.

Kendi konumunu aşan ve hiç alâkadar etmeyen mevzulara dalış yapıyor.

Koltuğuna oturmayı bile doğru dürüst başaramadı. Herhâlde “Alışır kalırım” diye endişe içinde…

Yavaş ise sessiz ve derinden gidiyor.

“İstemem yan cebime koy” havasında…

“Ben işimi yapayım, başka koltukta gözüm yok” diyor ama canlı yayında, “Genel başkan aday olmayacaksa ve beni o göreve lâyık görürse ehem, ühüm…” diye konuşur mu?

Bu iki başkan, büyük iş başardılar.

Çeyrek asırdır AK Parti’de olan şehirleri kazandılar.

Erdoğan’a olan hınç yüzünden, bütün muhalefet bir oldu ve Ankara ile İstanbul’u aldılar.

O gazla, gözlerini daha yukarıya diktiler.

Burada bir karikatürden bahsetmek yerinde olacak.

Budist rahibin talebesi, uca dağlar başında oturan hocasına gelerek “Egomu yendim usta” diyor. Aferin aldıktan sonra bir cümle daha ediyor: “Seninkini de yenerim!”

Şimdi nasıl oturursak oturalım, doğru konuşalım.

O başarılı başkanların kafasında bu düşünce bulunduktan sonra, yandaş yazarlar ve anketçiler mi uydurmuştur onların adaylık ihtimâllerini?

CHP’lilerin yarısının gönlünde İmamoğlu yatıyor, yarısının gönlünde Yavaş.

“Kemal Bey aday olsun” diyenlerin toplamı, onlardan az.

Güvenilir devlet adamı ve siyâsetçi anketinde de Kemal Bey daha az destek buluyor.

Kendi partisinde bile…

Öbür tarafa bakıyoruz, Erdoğan’ın aldığı destek oranı, partisinden fazla.

Diğer partilerin seçmenleri dâhil edildiğinde bile!

Aklı başında birini mahcup edecek bir tablo bu.

Ama o yandaş olmayan zavallıya soracak olursak, “gurur tablosu” olarak gördüğünü söyleyebilir.

Gerçeğin zıddını söylemek, olayları tersine çevirmek, marifet onlar için.

İşin garibi, yazdıklarına da inanıyorlar galiba.

İşte o yüzden yirmi yıldır yapılan seçimler, referandumlar hep bir tarafın galibiyetiyle bitiyor.

Ah şu yandaş yazarlar yok mu?

Bütün kabahat onlarda!

Partinin içini karıştırıyorlar hep.

Arkadaş, böyle şikâyet mi olur?

Ateş olmayan yerden duman niye çıksın, nasıl çıksın?

İmamoğlu ile Yavaş’ın cumhurbaşkanlığı koltuğunda zerre kadar gözleri yoktu, öyle bir niyet akıllarından bile geçmiyordu da biz mi itekledik durup dururken?

Hem CHP kitlesine sorunca, en güçlü adaylar bunlar çıkıyor.

O koskoca kitleyi de mi yandaş yazarlar ile anketçiler fiştekledi?

Ne alâka?

O kitle, bizim yazarları okumaz bile.

Hem öyle olsa bile (hani, Varsayalım İsmail hesabı) bakınız, Kemal Bey bir cümlesiyle ikisinin de önünü tıkamadı mı?

Bir cümle ile hâlledilebilen bir hususun suçunu niye bizim üstümüze atıyorsun bre densiz?