Ağustos’tur ayımız

Ağustos bizim için zafer ayı. Haber Ajanda’nın 189’uncu sayısı olarak 2022’nin Ağustos’una hazırladığımız bu sayının elinize geçtiği demde Türkiye’nin ve dünyanın neyi konuştuğunu elbette bilemeyeceğiz. Ancak zafer ayının hangi yeni zaferlerle donanacağına dair ümitlerimiz var. Fakat bu ümidin gerçeğe dönüşüp yıllar yılı baki kalması için Türkiye’nin yepyeni bir sosyolojiye de ihtiyacı var.

“AYLARDAN Ağustos, günlerden Cuma,/ Gün doğmadan evvel İklîm-i Rum’a/ Bozkurtlar ordusu geçti hücuma./ Yeni bir şevk ile gürledi gökler:/ ‘Ya Allah… Bismillah… Allah-u Ekber!’

Destan şairi Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun “Malazgirt Marşı” adlı bu şiiri, Osmanlı sonrası Mehter marşları repertuvarına girmiş özel eserlerdendir. Adeta Malazgirt’i o günden yansıtarak anlatır. Tekbirlere kulak verir, siz de sesinizi karıştırırsınız.

Yine bir Ağustos’tayız. Malazgirt’ten Büyük Taarruz’a necip milletimizin zafer ayına kavuştuk. Dünyanın yeni bir düzen alıştırması yaptığı son gelişmeler gösteriyor ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yepyeni bir çehreyle yeni binyıla hazırlanırken bu yeni düzenin merkezi hâline geliyor.

Ancak şu soruya cevap vermek çok önemli: Türkiye yeni bir çehre bürünürken, biz bu çehreye ne denli katkıda bulunabileceğiz?

“İnsanın önünde ve arkasında, Allah’ın var ettiği ve koruduğu düzenin gereği olarak, kendisini koruyan kanunlar, korumalar ve davranışlarını zapta geçirmek için nöbet tutan melekler vardır. Bir millet, sahip olduğu ilâhî-insanî değerleri, benliğini, kendilerindeki yüksek hasletleri değiştirmedikçe, Allah o milletin elinde olan nimetleri değiştirmez, sosyal, siyâsî ve ekonomik düzenlerini bozmaz. Allah toplumların başına hak ettikleri bir felâket getirmek, onları cezalandırmak istediği zaman da, artık bu felâketin, bu cezanın geri çevrilme imkânı yoktur. Onların Allah’ın dışında, kulları durumundakilerden velileri, koruyucuları, yardım edenleri de bulunmaz.” (Rad, 11)

Bu işaretle sabittir ki, Allah, iyi olan bir toplum kötülüğü tercih ederek zulme yönelmedikçe o toplumu zalim bir toplum hâline getirmez. Ancak bunun tam tersi daha mühim. Yani Allah, bir toplum iyiliği tercih ederek ahlâka ve erdeme yönelmedikçe, o toplumu kendiliğinden ahlâklı ve erdemli kılmaz.

Dedik ya, Ağustos bizim için zafer ayı. Haber Ajanda’nın 189’uncu sayısı olarak 2022’nin Ağustos’una hazırladığımız bu sayının elinize geçtiği demde Türkiye’nin ve dünyanın neyi konuştuğunu elbette bilemeyeceğiz. Ancak zafer ayının hangi yeni zaferlerle donanacağına dair ümitlerimiz var. Fakat bu ümidin gerçeğe dönüşüp yıllar yılı baki kalması için Türkiye’nin yepyeni bir sosyolojiye de ihtiyacı var.

Bu yeni sosyoloji, evrensel referansları bünyesinde barındırarak yeni bir kültür, yeni bir siyaset, yeni bir hukuk, yeni bir medya, yeni bir sanat, yeni bir üretim anlayışı, yeni bir eğitim, yeni bir sağlık, yeni bir müfredat ve yeni bir mevzuat getirmeli bize. Yeni ve sivil bir anayasayı konuşurken daha ne kadar yargı dilinin sözde hukuk normlarına dayalı kelimeler kullanacağımızı son kez düşünmeliyiz.

Sokaktaki cinnet hâlini tamir etmek için, “Emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker” için daha ne kadar düşüneceğiz?

Aslında yukarıda zikrettiğimiz Rad Suresi’nin 11’inci ayeti, bir müjdeyi yaşatıyor içeriğinde. Zira erdem için mücadele edenlerin iradesini Kendi İradesiyle bütünleyerek tamama erdireceğinden bahsediyor. Öyleyse yeni bir sosyoloji inşâ etmek adına erdemli ilkelerle evrensel bir mesaj verelim ve kulluğun merkezine doğru tüm dünyaya müthiş bir çekim gücü uygulayalım.

İnsanlık, fiber optik kablolar, uydu sistemleri yahut kızılötesi cereyanla çalışmayan fakat kendi elektromanyetik alanını oluşturan bir dinamoya sahip: Ahlâk…

Ahlâkın döndürdüğü motor, milyonlarca beygirlik motorlardan daha kuvvetlidir. Meydanda ve masada kazandığımız tüm zaferler, ancak ahlâk ve adalet merkezli yeni sosyolojiyle zafer olarak kalmaya devam edebilirler.

Türkiye’nin dünyaya sunacağı yeni sosyolojiyi merak ediyoruz. Acaba Avrupa hakkındaki “Tekniğini alacak, ahlâkını bırakacaksın” telkini bizim için de yapılır mı? Yoksa “Türkler gibi olmalıyız! Hem tekniklerini, hem ahlâklarını almalıyız” mı denilecek?

Yeni sosyoloji ile yeni zaferlere inşallah!