Ağulu aşı bala çevirme sanatı

Herkesin bizden kaçtığı değil, bize doğru koştuğu, arayıp sorduğu bir insan olmak istiyorsak, dilimize sahip olmalı, onu iyi kullanmalıyız. Düşünmeden söyleyeceğimiz bir söz, yanlış bir benzetme, anlamsız bir cümle bizi kötü duruma düşürebilir. İstemediğimiz hâlde bir çuval inciri berbat edebiliriz. Sözlerimiz aleyhimizde delil olabilir, hakkımızda olumsuz bir kanaat oluşturabilir.

“SÖZ ola, kese savaşı/ Söz ola, kestire başı/ Söz ola, ağulu aşı/ Yağ ile bal ede bir söz!” (Yûnus Emre)

Yûnus Emre’nin şiirlerinin belirgin iki özelliğini yukarıdaki dörtlükte de görüyoruz. Nedir bu özellikler? Birincisi, kullanılan dilin yalın ve duru olması; ikincisi ise, az sözle çok duygu ve düşüncenin ifade edilmesidir.

Yûnus Emre’nin de açık seçik beyan ettiği gibi, söz vardır, öyle etkilidir ki bir savaşı sona erdirir. Tarihte bunun örnekleri vardır. Yine söz vardır, gereksizdir veya zamansız söylenmiştir, söyleyen kişinin başının kesilmesine sebep olur. Bunun da örnekleri mevcuttur. 17’nci yüzyılın en başarılı şairlerinden biri olan Nef’î, dönemin veziri Bayram Paşa’ya hakaretler içeren şiir yazdığı için sarayın odunluğunda boğularak öldürülmüş, cesedi Sarayburnu’ndan denize atılmıştır. Bu nedenle (Dîvan edebiyatında kaside üstadı olarak bilinen) Nef’î’nin kabri yoktur.

Söz vardır, zehir gibi olan çorbayı bal gibi tatlı hâle getirir. Buradan çıkarmamız gereken; sözün yerinde, zamanında ve güzel söyleneninin makbul oluşudur.

En güzel kıvamda yaratılan insanoğlunun önemli özelliklerinden biri de konuşma kabiliyetinin olmasıdır. Allah (cc) insanın bu özelliğine dikkatimizi çekerek şöyle buyurmuştur: “Çok merhametli olan (Allah) Kur’ân öğretti. İnsanı yaratı ve ona beyanı öğretti.” (Rahman Sûresi, 1-4)

Ayette geçen beyandan maksat, insanların duygu ve düşüncelerini konuşarak ifade etmeleridir.

Dilimiz güzelliklere aracı olabildiği gibi, kötülüklere de aracı olabilir. Bize düşen görev, dilimizi güzel kullanmak ve kötülüklere sebebiyet vermemektir. Bu konuda Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Allah, her söz söyleyenin dilinin yanındadır. Kul, Allah’tan korksun ve söylediği sözlere dikkat etsin.”

Öyle ise insan diline sahip olmalı, kendine dünya ve ahirette zararı dokunacak çirkin sözlerden kaçınmalıdır.

İnsanların başlarına gelen geçimsizliklerin ve huzursuzlukların başlıca sebeplerinden biri, dillerine sahip olmamalarıdır. Peygamber Efendimiz bir hadisinde, “Allah’a ve Resulü’ne inanan kimse güzel ve yararlı söz söylesin veya sükût etsin” buyurmuştur.

İnsan, neyi ne zaman söyleyeceğini bilmelidir. Her söz her yerde söylenmez. Nitekim İman Mâverdi bu konuda şunları söylemiştir: “Söz söylemenin birtakım şartları vardır. Konuşan kimse bunlara dikkat etmezse hatadan kurtulamaz. Bunlar dört tanedir: (1) Sözü ya bir fayda elde etmek ya da bir zararı def etmek gibi gerektiğinde söylemek. (2) Sözü, fırsatını kollayıp yerinde söylemek. (3) Uzatmadan, ihtiyacı kadar kısa ve öz söylemek. (4) Ne söyleyeceğine dikkat edip, seçerek söylemek.” (Mâverdi, Edebü’d-Dünya ve’d-Din, sh. 248)

Hepimiz toplum içinde yaşayan kişileriz. Yaşantımızı sürdürebilmek ve ihtiyaçlarımızı karşılayabilmek için birçok insanla iletişim kurmak zorundayız. Bunu kurarken ilk başvurduğumuz yol “konuşmak” oluyor. Bizim en çok kullandığımız anlaşma aracı “konuşmak” olduğu için, insanı “konuşan varlık” diye de tarif etmişlerdir.

Dünyada her şeyin olduğu gibi konuşmanın da güzeli (başarılı yapılanı) ve kötüsü (beğenilmeyeni) mevcuttur. İnsanoğlu eski çağlardan beri sözün güzeline önem vermiş, bu özelliğe ve yeteneğe sahip kişileri dikkate değer bulmuş ve onların arkasından gitmiştir. İyi yapılmış bir konuşmanın dinleyenler üzerindeki etkisini hepimiz biliyoruz.

Güzel konuşabilmek, bir insan için gerçekten kayda değer bir meziyettir. Tarihin her döneminde, bu özelliğin önemini kavrayan insanlar bu meziyete sahip olmayı arzu etmişlerdir. Özellikle günümüzde, güzel konuşan insanların birçok alanda başarılı olması, içimizdeki bu arzuyu daha da kamçılamaktadır. Güzel konuşma yeteneği insanlara doğuştan verilmez, çeşitli çalışma yöntemleriyle sonradan kazanılır.

Güzel konuşmanın kurallarını öğrenen ve günlük yaşantısında kullanabilenler toplumda duygu, düşünce ve isteklerini açık, anlaşılır ve beğenilir biçimde ifade edebilirler. Okulda, işyerinde ve çevrede sözleri dinlenir, amaçlarına daha kolay ulaşırlar. Sözlerindeki güzellik ve tatlılık onları bir mıknatıs gibi çekici hâle getirir.

Konuşmadaki letafet ve zarafet, insanların nazarında (âdeta bir sihir gibi) etkili olmaktadır. İfade tarzındaki berraklık ve tatlılık (çoğu zaman) kalpleri fethetmektedir; kilitli kapıları açan bir anahtar gibi… Çözülmesi zor sanılan birçok sorunlu iş, güzel ve yerinde söylenen sözlerin gücüyle kolayca çözümlenmektedir.

Güler yüzlü ve tatlı dilli olmak için davranışlarımıza ve sözlerimize özen göstermeliyiz. Asık suratlı, kaba ve kırıcı insanların kimse tarafından sevilmediğini biliyoruz. Dilimizle insanları yaralayıp incitmeyelim. Hz. Ali’nin güzel bir sözü vardır: “Mızrakların açtığı yara iyi olur fakat dil yarası iyi olmaz.” Buna benzer atasözlerimiz de mevcuttur. Ayrıca Peygamber Efendimiz de “Güzel söz sadakadır” buyurmuştur.

İnsanlarla güzel konuşmamız konusunda Cenab-ı Hakk bizi uyarmaktadır:

“Görmedin mi Allah nasıl bir misâl getirdi? Güzel bir sözü, kökü sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaca benzetti. O ağaç, Rabbinin izni ile her zaman meyvelerini verir. Allah insanlara misâller veriyor ki öğüt alsınlar. Çirkin söz ise, toprağın üstünden sökülüp atılmış, kararsız, kötü bir ağaca benzer.” (İbrahim, 26)

“Kullarıma söyle: Sözün en güzelini konuşsunlar. Sonra şeytan onları bozar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.” (İsrâ, 53) 

“Varın ona (Firavun’a) yumuşak söyleyin. Olur ki nasihat dinler yahut korkar.” (Tâ-hâ, 44)

“İzzet ve şeref isteyen kimse bilsin ki, izzet bütünüyle Allah’ındır. O’na ancak güzel sözler yükselir. Onları da iyi ameller yükseltir.” (Fâtır, 10)

Herkesin bizden kaçtığı değil, bize doğru koştuğu, arayıp sorduğu bir insan olmak istiyorsak, dilimize sahip olmalı, onu iyi kullanmalıyız. Düşünmeden söyleyeceğimiz bir söz, yanlış bir benzetme, anlamsız bir cümle bizi kötü duruma düşürebilir. İstemediğimiz hâlde bir çuval inciri berbat edebiliriz. Sözlerimiz aleyhimizde delil olabilir, hakkımızda olumsuz bir kanaat oluşturabilir.

Bir amir emrindeki memuruna, bir usta yanında çalıştırdığı çırağına yapacağı işleri öğretirken dili olabildiğince iyi kullanmalı, açık ve kolay, anlaşılır şekilde ifade etmelidir.

Konuşmak, kişinin kültür seviyesini belli eder. Bir filozofun şu sözü ne kadar anlamlıdır: “Bana soru soran kişinin, sorduğu sorudan onun zekâ seviyesini anlarım.”

İnsanlarla sağlıklı diyaloglar kurmak ve geliştirmek için dili güzel kullanmak zorundayız. Bunu başarabilirsek eğer, “yanlış anlaşılma” veya “anlaşılmama” gibi olumsuz durumlarla karşılaşmayız.

Güzel konuşan bir öğrenci derslerinde başarılı olur, çünkü onda kendine güven duygusu gelişir, pısırıklıktan kurtulur. Sözlerindeki güzellik ve tutarlılık, onu diğerlerinden farklı konuma getirir. Bu yeteneğe sahip bir insanın iş bulması, diğerlerinden daha kolaydır. Güzel konuşan bir insan, karşısındaki kişiye güven telkin eder. İki lâfı bir araya getiremeyen, isteklerini ifade edemeyen bir kişiyi kimse tercih etmez.

Sözün özü, ağulu aşı bala çevirme sanatına sahip olmak istiyorsak, güzel konuşma gibi etkili bir silahtan faydalanmasını bilmeliyiz.