DÜNYA
her ne kadar Covid-19 salgını ile alâkadar görünüyor olsa da, birileri bir
yerlerde kaosun hâkimiyeti için elinden geleni ardına bırakmıyor.
Sözü arsayı dolaştırmadan bir çırpıda söyleyeyim evvelâ: Bir Türkiye-Rusya
savaşı peşinde koşanlar, hâlâ bu heveslerinden vazgeçmediler!
***
Covid-19, yaşamı doğrudan etkileyerek, içinde bulunduğumuz sürecin
yönetiminin ağırlık merkezi olmuştur. Ancak hayat bütünüyle dinamik şekilde
farklı mecralarda devam etmektedir. Edecek de…
Devlet ve millet, birbiriyle bütün olan çok dinamik bir güçtür.
Bir konuya yoğunlaşırken, diğer konular da gündemdeki yerin korur. Hayat
böyledir…
Yapılması gerekenlerin hiçbirini ihmâl edemezsiniz. Hele
büyük devletlerin devamlılığında böyle bir dikkat dağınıklığına asla yer
yoktur! Büyük devletlerde işler rastlantıya bırakılmaz, bırakılamaz…
Günümüz yönetimlerinde öncelik, devletin âli menfaatleri
üzerine inşâ edilmektedir.
Bu anlamda ülkemiz her yönüyle dinamik bir süreç yönetimiyle
seyretmektedir. Tabiî bu yönetimi kesintiye uğratmak isteyenler de aynı
süreklilikle plânlarını yürütmektedirler.
Salgın sürecini kendi hesaplarınca fırsata çevirmenin peşinde
olanlara karşı bu açıdan çok dikkatli olmalı, yaptıklarını fark ederek hamleler
geliştirmenin yollarını bulmalıyız.
Bugün tarih, yeniden yazılmaktadır.
Son dönemde tüm tehdit ve saldırılar Batı’dan geldi. Ve Batı ısrarla,
tıpkı 1939 sonrası yaptığı gibi, Türkiye’mizi etkisizleştirip güçsüz bırakarak,
kontrolü üstlenmek için müthiş hamleler gerçekleştiriyor. Bunun dünkü ismi
Marshall Yardımları idi. Ya şimdi?
Görünürdeki algı, Batı’dan bir yardımın gelmediği gibi,
ülkemizin Batı’yı da insanî anlamda gözettiği bir dönemi resmediyor.
Oysa Afrin’de yaşanan terör hâdisesi, bunun hiç de öyle
olmadığını gösteriyor.
Yahut her gün sosyal medyada kaynayan fitne kazanında
çınlayan fokurdama sesi hiç de Anadolu’ya aitmiş gibi gelmiyor kulaklarımıza…
PKK, FETÖ ve DHKP-C gibi terör örgütlerine, her alanda Türkiye’mize
saldırmasını emreden, içinde bulunulan kritik kriz döneminde bile canlara
kıymaya azmettirmekten çekinmeyen kim?
Batı hem saldırıyor, hem de ısrarla kontrolü altında kalmamızı
arzuluyor. Kendisine rağmen millî ve bağımsız politikalar izlemememiz, bölgemizde
ve dünyada hür bir olmamamız için diretiyor.
***
Batı’nın açık yüzünü darbeler tarihi, dayatılmış ekonomik
siyâsî krizler, Gezi Kalkışması ve sonu 15 Temmuz alçak ve hain işgalci darbe
girişimi olan özellikle son 10 yıllık süreçteki tüm saldırılar, bu kontrol
iştahının birer çıktısı…
15 Temmuz’da başarılı olamayan akıl, ısrarla bir Türk-Rus çatışması
ve hattâ savaşı peşinde türlü oyunlar kurdu.
İnatla S-400 HSS alımına direnerek türlü algılar üzerinden
kaos denemeleri gerçekleştirdi.
İstediği “mağlûp Erdoğan” veya “Erdoğan’sız Türkiye”
fotoğrafını vermeyen bu necip millete solundan yaklaşmak tutmayınca sağından
yanaşmaya yeltendi.
1939 sonrası teslim alınmış Türkiye senaryosunun aynının
gerçekleşmesi için sadece Türkiye’yi değil, Rusya’yı da alenen hedef almaktan
çekinmediler.
Regaib Kandili’nde şehit edilen Mehmetçiklerimizi unutmuş
değiliz! Hiçbir şehidimizi asla unutmayacağız elbette, ancak o gece hangi
sonların heeflendiğinin de farkındaydık. Bugün de farkındayız!
***
Putin’i bir sanal kafese alarak kuşatan yapı, ona hayâllerinin
ötesinde bir Rusya vaat etti.
Ancak karşılığında istediği teminat, bizzat varlığı…
Zaman zaman söz konusu vaat karşısında soğukkanlılığını
kaybeden Putin, Çin-Hindistan hattındaki gelişmeler karşısında ülkesini ancak
güçlü bir Türkiye ile koruyabileceğini anlamaz olursa, devletinin kaç parça
olacağını da bilemez hâle gelir.
***
Covid-19 ile meşgul olurken dünya, birileri Libya hattını
yarmak için Sudan’da üçüncü bir cephe açıyor.
İçeride ise sokağı hareketlendirme, ayrımcılık ve bölücülük
faaliyetleri içerisinde bulunarak “yerel hükûmet” söylemi şeklindeki alçaklığa
bürünenler, PKK’nın siyâsî kanadı ile kolkola girerek Batı’nın çıkarlarını
gözeten cumhurbaşkanı adayı girişimini hızlandırmaya kalkışıyor.
IMF’ye teslim olma çağrısı yapanları, S-400’den vazgeçme
yaygarası koparanları, Türkiye ile Rusya’yı tekrar karşı karşıya getirme
adımları atanları, hele Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a yeni
tuzaklar kurmuş hâlde fırsat kollayanları tarih kaydetti, biz de kaydettik!
Ancak hangi tuzağı kurarlarsa kursunlar, kaybedecekler!