Aferin sana Alican!

“Bu tez çalışmasını gören Avrupa ‘aferin’ diyecek” diyor Aliciğim. Sadece Avrupa mı? Washington, Pensilvanya, Tel Aviv, Erivan, Kandil de “Aferin” der. Hatta yıldızlı pekiyi bile verirler. Bundan daha iyisini yazacak hâlleri yok ya!

YEDİLİ Masa proje ödevini tamamlamış, sunumu Aliciğime vermişler. Elindeki iki yüz küsur sayfalık tezini gururla sallıyor Aliciğim televizyonda.

Proje ödevleri dolu dolu, Ali zor kaldırıyor. Projenin ismi “Mutabakat Metni”.

Mottoları “Yarının Türkiye’si” lâkin Rifkin’in uzaktan bağlantısını “Millet teknoloji görsün” diye takdim edenlerin yarın ile dünü karıştırmalarına şaşmamak gerektir. Sundukları, aslında epeyce dünün Türkiye’si haddizatında.

Neler yok ki o iki yüz kırk sayfanın içerisinde?

Meselâ belediyelere kayyum ataması uygulamasına son vereceklermiş. Yani belediyeler kamyonları ile şehirden dağa taşımacılık hizmeti verilebilecek. Üstelik beleş!

Belediyelerin iş makineleri terör örgütlerinin altyapı çalışmalarında kullanılabilecek. Artık tünel mi kazarlar, ev mi yıkarlar, mayın mı döşerler, orası onlara kalmış. Biz hizmeti sağlayalım da...

İki yüz kırk sayfalık metinde terörle mücadele konusuna kalpleri kadar temiz sadece bir sayfa ayrılmış. Lâkin hangi terör örgütü ile nasıl mücadele edileceği, hangi araç ve aygıtların ne şekilde kullanılacağı biraz -aslında epeyce- muallâk.

Terör örgütleri ile mücadele parantezi içerisinde KHK ile görevlerinden el çektirilenlerin “mağduriyetlerine son vermek” de var. Sonuçta adamların işi 15 Temmuz’da yarım kaldı. Yarım bir işin kime ne faydası olacak?

Yerel yönetimler -belediyeler yani- üzerindeki idarî vesayeti kaldıracaklarmış. Belediyeler idarî ve malî olarak özerkleştirilecekmiş. Bunu duyan Yozgatlılar ve Manisalılar ne kadar mutlu oldular, inanamazsınız dostlar.

Mutabakat Metni’nde geçen güvenliğin yerel yönetimlere devredilmesi konusuna da Erzurumlular pek sevinmişler.

Siyâsî partilere kapatma dâvâsı açılması Meclis’in onayına bağlı olacakmış. Güçler ayrılığı da bir yere kadar. Ne o öyle ayrı gayrı?

Meselâ savunma sanayimizde dışa bağımlılığımızı azaltacaklarmış ve yüksek katma değerli ihracatı geliştireceklermiş. Tabiî öncesinde, kutsallaştırılan İHA ve SİHA’lara dokunmaları gerekecek. Kusura bakmayalım.

Savunma sanayimiz kalmazsa dışa bağımlılığı da kalmaz hâliyle.

Kanal İstanbul’u gelir gelmez iptal edeceklermiş. Aslında “geliyor gelmekte olan” önceki seçimlerde gelebilseydi üçüncü köprü, üçüncü havaalanı, Marmaray, Avrasya Tüneli, Korkuteli Barajı, Şehir Hastaneleri filan da iptal edilebilirdi. Ama gelmekte olan gelemedi bir türlü, biraz rötar yaptı.

Ama olsundu. Gelirlerse tüm bu yapılanları yıkmak iki dozere bakar.

Sevinin ey halkım, F-35 projesine geri dönecekmişiz! F-35 projesine yeniden girebilmemiz için S-400’lerin Rusya’ya iadesi gerekiyor ama proje dosyasında bunu açık açık yazmayı unutmuşlar işte.

S-400’ler gidince yerine Patriotlar gelir mi bilemem. Gerçi buna gerek de yok, YPG bize mi saldıracak? İnsan dostlarına saldırır mı hiç?

Cumhurbaşkanlığı yeniden Çankaya’ya, o da olmazsa Ulus’ta bir pasajda kiralanacak “yazaneye” taşınacakmış. Yanılıp yazılıp bir ülkenin cumhurbaşkanı ziyarete gelecek olursa diyafonla çay ocağından çay söylenecekmiş. Sonuçta misafire ikramda bulunmak gerek.

O iki yüz kırk sayfanın yarısında Dışişleri Bakanlığı bünyesinde Diplomasi Akademisi kurmak, Teknoparklar açmak, beş yıl içerisinde beş milyon istihdam sağlamak, her yıl yüzde beş büyüme gibi zaten var olan ve yapılmışı bulunan şeyleri de yazmışlar ama nereden bilsinler bunların yapıldığını. Ya yapılmadıysa?

Troller tutturmuşlar, “Vay efendim Mutabakat Metni’nin okunduğu salonda Türk bayrağı ve Atatürk posteri yokmuş”. Niye olsun ki, HDP’nin -affedersiniz- CHP’nin binasında var mı ki? Olsa getirirlerdi herhâlde.

Çıkışta eczacı Özgürcüğüm keyifle açıklama yapıyor. Gelmekte olan gelince Hakan Fidan’ı da görevden alacaklarmış.

Daha bir sürü şey…

Aliciğimin elinde salladığı bu iki yüz kırk sayfalık İngilizceden tercüme edilmiş “tez çalışmasının” altında altı parti gelen müdürünün imzası var. Dikkatli bakanlar pekâlâ yedinci imzayı da fark edeceklerdir.

“Bu tez çalışmasını gören Avrupa ‘aferin’ diyecek” diyor Aliciğim. Sadece Avrupa mı? Washington, Pensilvanya, Tel Aviv, Erivan, Kandil de “Aferin” der. Hatta yıldızlı pekiyi bile verirler. Bundan daha iyisini yazacak hâlleri yok ya!

Her şey tamam da, bir de yıpratılacak adayları belli oldu mu bu iş tamamdır. Sonuçta bir cisim yaklaşıyor ama o cismin kaptanı yok.

Çok da şey etmeye gerek yok gerçi. Daha seçime üç ay var.

Kalınız sağlıcakla efendim…