Adına aldanmak

Altılı Masa’nın baskın üyesi İyi Parti, devrik başkan Kılıçdaroğlu’na karşı çıkarken, İmamoğlu isminde direnirken, masadan kalkarken, masaya geri dönerken, İmamoğlu ve Yavaş’ı masaya dâhil ederken, ittifaktan yana tavır koyarken, tek başına aday çıkarmaya karar verirken hem içeriden, hem seçmen tabanından tepki aldı ve tavada eriyen tereyağı gibi güç kaybetmeye başladı.

DÜNYANIN gelip geçici bir durak olduğunu bilmeyen yok. Bu bilgiye rağmen, dünyaya meyletme ve dört elle sarılmaya devam ediyoruz. Zira dünya nimetlerine dokunduğumuzdan olsa gerek, öteki âleme ait nimetler bize gerçekçi gelmiyor. Aslında iman akidesi tam da burada devreye giriyor ve bize bahşedilenlere şeksiz ve şüphesiz inanma vazifesi düşüyor. Ki biz, buna kulluk gereği “kurbiyet” diyoruz.

Bugün 20 bini aşkın masum insanın şehadetiyle inim inim inletilen mübârek beldede, o beldenin bekçileri Gazzeli kardeşlerimize reva görülen zulme “sessiz” kalan çoğunluk, hangi dine mensup olursa olsun, hak ve adaletten, iyilik ve güzellikten, merhamet ve sevgiden beslenen aklî melekelerini yitirmeyen azınlığa mağlûp olmak üzere.

Evet, Gazze’yi yazmak borcumuzdu. Bunu sıklıkla vurguluyoruz. Tıpkı kalıcı barıştan ve iki devletli çözüm arayışımızdan bahsettiğimiz gibi…

Filistin’in geleceği elbet şekillenecek ve zafere illâ ulaşacak. Bundan öyle eminiz ki… Ama bu vaade bizden daha çok inanan şuurlu bir kitle var: Zalim İsrail’in önüne canlarını korkusuzca set çeken Gazzeliler… Tarih onların bu şanlı direnişini yazmaya başladı bile. Hakeza korkakları da…

Önümüzdeki yeni yılın ilk üç ayı seçim maratonu ile geçecek ülkemize dönelim.

Yerel seçimlerde aday adaylık başvurusu yapanların heyecanı adaylıkla, en nihayet mazbatayla taçlanacak.

Sene başında asrın felâketini yaşayan ülkemiz, “asrın seçimleri” ile Cumhurbaşkanını, yeni hükümeti ve 600 vekili belirledi. Belirlenen bir şey daha vardı: İktidar ve muhalefet.

“Muhalefet” denilince iktidarın dışında kalan, hükümet çalışmalarını yakından takip eden, olumlu politikaları destekleyen; başta ekonomi, eğitim, sağlık gibi alanlardaki eksiği gediği kamuoyu ile paylaşan, memleketi için çırpınan, bayrak sevgisi taşıyan, demokrasi hassasiyetine sahip dinamikler aklımıza gelir. Bu anlamda CHP’ye bahşedilen ana muhalefet rolü, bugünlerde bir eksen kaymasına sahip.

Seçim sonrası baş gösteren ve giderek derinleşen liderlik krizini şimdilik Özgür Özel formülü ile çözmüş olsalar da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ikbâl için ona “Eş Başkan” statüsünde “emanetçilik” vazifesini takdim ettiğini dillendiriyor kamuoyu. Bunun yansımalarını da 1 Nisan sabahı çok net bir şekilde görmüş olacağız.

Yedi ayı geride bırakan seçimlerde TBMM’ye yerleşen vekillerin yaklaşık yüzde 10’u partilerinden istifa etmiş durumda. Sayı ürkütücü gelebilir ama bunda en önemli etken, başka parti listelerinde seçime giren vekillerin grup kurma ya da partilerini Meclis’te kendi adıyla temsil etmesi için istifa etmiş olmaları. Yine de dikkat çekici bir rakam.

Yeni kurulan partilerin başında MHP’den ayrılarak yeni bir yola giren İyi Parti gelmekte. Onu Gelecek ve DEVA Partileri takip ederken Memleket, Zafer, Millet ve SES Partileri ile bu sayı artmış oldu.  

Siyâsî partilerin isimleri bende merak uyandırmıştır. İktidarda ya da muhalefette oldukları zaman adları ile örtüşen politika üreteceklerini ve söylemlerinin bu çizgide olacağı kanaati oluşmuştur. Ama hakikat bunun tersi istikametinde; iyi ve güzel olan, her zaman olduğu gibi refleks göstermiyor.

Altılı Masa’nın baskın üyesi İyi Parti, devrik başkan Kılıçdaroğlu’na karşı çıkarken, İmamoğlu isminde direnirken, masadan kalkarken, masaya geri dönerken, İmamoğlu ve Yavaş’ı masaya dâhil ederken, ittifaktan yana tavır koyarken, tek başına aday çıkarmaya karar verirken hem içeriden, hem seçmen tabanından tepki aldı ve tavada eriyen tereyağı gibi güç kaybetmeye başladı. Aslına bakılırsa, ona umut besleyen seçmenler ile demokrasi adına üzücü bir durum bu. Kaldı ki Akşener, liderlik arenasında kadın profiliyle hemcinsleri için umut kaynağıydı. “Bu erimeyi durdurmaları mümkün mü?” derseniz, bu tabloya bakarak rahatlıkla “Hayır” diyebiliriz. Dolayısıyla CHP’ye bir numara büyük gelen muhalefet, İyi Parti’yi de teğet geçeceğe benziyor.

İktidarın belirlendiği geçen Mayıs ayında gerçek muhalefet ortaya çıkmazken, gelecek Mart ayında yapılacak seçimlerde iktidar perçinlenmek ve kaybettiği büyükşehir anahtarlarını geri almak için olabildiğince zayıflayan muhalefetin üzerine gidecekken, muhalefetin birleşme yerine “tek başına” formülü üzerine güç denemesi, akıllara soru işaretlerini getiriyor.

Aslına bakılırsa, 15 Temmuz’dan bugüne hem muhalefette yer alan ama Cumhur İttifakı bileşeni içinde ülke menfaatleri doğrultusunda bir politika üreten Milliyetçi Hareket Partisi’nin devlet aklının gereğini yerine getirdiğini de çok rahat görebilmekteyiz.

Velhasıl, iktidardan muhalefete varıncaya kadar umut bağlanan, adına aldandığımız partilerin de, liderlerin de dünya gibi muvakkat bir kaftana sahip olduğunu hatırdan çıkarmadan, adıyla müsemma bir ömrü yaşama arzusundan uzak olunmaması temennimizdir.