
ZAMANIN kendisini her geçen gün daha da haklı çıkardığı, Türk Devleti’nin karşılaştığı siyâsî zorluklarda adeta “çilingir” görevi gören, Türk milliyetçiliğinin bütün yükünü omuzlarında taşıyan bir devlet aklı…
Çin Seddi’ndeki Kürşat’ın, Malazgirt’teki Sultan Alparslan’ın, Söğüt’teki Ertuğrul Gazi’nin, İstanbul’daki Fatih Sultan Mehmet’in, Çanakkale’deki Mustafa Kemal Atatürk’ün ve Başbuğ Türkeş’in ruhunun ve ülkülerinin yaşatıldığı kutlu ocağın yani hepsinin buluştuğu bir devlet adamı olarak karşımızda.
Geçmişine baktığımızda örnek bir adanmışlık var. Devlet her sıkıştığında çilingir görevi gören, yüzde yüz yerli ve millî bir lider gerçeği… Bir siyasetçiden çok daha fazlası! Allah uzun ömürler versin, Türk tarihi onu altın harflerle mutlaka yazacaktır.
Hani telefonlarımız kilitlendiğinde açılması için “PUK kodu” gireriz ya, o, adeta Türk Devleti’nin PUK kodu görevini üstlenen, kilitlenen sistemi her zaman açan bir devlet aklı. Çünkü her daim “Önce Türkiye” diyerek siyaset yapar.
Bilge lider, Türkmen Beyi Devlet Bahçeli, bu ayki portre yazımızın konuğu.
Çok ama çok özel bir devlet adamıdır Devlet Bahçeli. Bilenler bilir, ama bilmeyenlere anlatmak gerekmez mi? Çünkü tarihe not düşen, Türk Devleti’nin bekâsı üzerine eyvallahı olmayan bir devlet aklından bahsediyoruz. Dedik ya, çok özel bir devlet adamı!
Türkmen Beyi
“Kimdir Devlet Bahçeli?” sorusuna cevap bularak başlayalım mı?
Devlet Bahçeli, 1 Ocak 1948 tarihinde, Osmaniye’nin Bahçe ilçesinde doğdu. Babası Salih Bahçeli, Osmaniye’nin tanınmış çiftçi ve tüccarlarındandır. Annesinin adı Samiye’dir. “Fettahoğulları” olarak bilinen geniş ve köklü bir Türkmen sülâlesine mensup olan Bahçeli, ailesinin 4 çocuğundan biridir.
Salih Bahçeli’nin ilk evliliğinden iki çocuğu var. İlk eşi vefat edince Samiye Hanım’la evlenmiş. Ondan da 4 çocuğu olmuş. Oğullarına, gördüğü bir rüyâdan isimler koymuş: Turan, Servet ve Devlet.
Ferdi Tayfur hayranı Devlet Bahçeli’nin Osmaniye 7 Ocak İlkokulu’ndaki diploma derecesi “Pekiyi”. Bahçeli’nin yavru kurtken çekilmiş bir fotoğrafı da var.
Ağabeyi Servet Bahçeli, Duranoğlu’na Bahçeli’nin çok iyi halay çektiğini anlatıyor. “Öğrenciliğinde, okul müsamerelerinde ben mandolin çalardım, Devlet harmandalı oynardı” diyor.
Dünden bugüne, asla ütüsüz pantolon ve kravatsız elbise giymeyen, karşısında kim olursa olsun ceketi her daim ilikli olan, çocukken de, akademisyenken de, Türkeş’in yanındayken de hep şimdiki gibi ketum, mesafeli ve gösterişsiz... Ama bu özelliği, onun sessiz ve derinden tırmanışını engellemedi.
İlkokulu tamamladıktan sonra ortaokulu kendisinden üç yaş büyük Servet ağabeyiyle Adana’da, Özel Çukurova Koleji’nde yatılı olarak okudu. Lise eğitimi için İstanbul’daki akrabalarının yanına gitti ve Emirgan Akgün Koleji’ne yazıldı. Lise ikinci sınıfta Etiler’deki Özel Ata Koleji’ne geçti ve lise diplomasını da yine bu okuldan aldı. 1967 yılında Ankara İktisadî ve Ticarî İlimler Akademisi’ni kazandı ve Dış Ticaret Bölümü’nü 1971’de bitirerek mezun oldu.
Devlet Bahçeli, siyaseti kişisel ikbâl için değil Devlet’i koruyup kollama refleksi üzerine yapar. O nedenle Türk Devleti’ni istediği gibi kullanamayan küresel güçlerden terör örgütleri ile iç ve dış mihraklara değin tüm gayr-i millî politik manevracıların önündeki en büyük engelin adıdır.
Başlangıcından itibaren Ülkücü Hareket’in her kademesinde görevler üstlenerek Büyük Ülkü Dâvâsı’na hizmet etti.
1967 yılında Ankara İktisadî ve Ticarî İlimler Akademisi’nde öğrenci iken Ülkü Ocağı kurucusu ve yöneticisi olarak görev aldı, 1970-1971 yıllarında Türkiye Millî Talebe Federasyonu Genel Sekreterliği görevinde bulundu.
Bir yandan aktif olarak Ülkücü Hareket’te yer alırken, diğer yandan da ilmî alandaki çalışmalarından geri durmadı. 1972 yılından itibaren Ankara İktisadî ve Ticarî İlimler Akademisi ve bağlı yüksekokullarda “İktisat Bölümü Asistanı” olarak görev yaptı. Akademi hayatı sırasında Ülkücü dâvâya hizmetten hiç geri durmadı. Abdullah Çatlı, öğrencileri arasındaydı.
Öğrencileri ve öğretim elemanları, akademisyen Bahçeli’yi bugünkü gibi ciddî ve ağırbaşlı biri olarak hatırlıyorlar. Yakınları ona “Devlet Abi” diye hitap ediyor.
Okulun yakınlarındaki “Ciğer 52”de yemek yiyor, yanında hesap ödemeye kimse cüret edemiyor. O zaman da alnını ve ensesini açık bırakacak şekilde saç tıraşı oluyor. Nedenini soranlara şöyle diyor: “Alnınız açık olsun ki övülecek bir iş yaptığınızda alnınızdan öpsünler; enseniz açık olsun ki kötü bir şey yaptığınızda şaplağı vursunlar.”
1970’li yıllarda Ülkücü Maliyeciler ve İktisatçılar Derneği’nin (ÜMİD-BİR) kurucularından, Üniversite Akademi ve Yüksekokullar Asistanları Derneği’nin (ÜNAY) kurucularından ve Genel Başkanlarından oldu. Solcuların egemenliğindeki akademide Ülkü Ocaklarını kurdu. Ve 1969’da okulu solcuların elinden kurtarmak için Ülkücülerle birlikte bir işgal eylemine önderlik etti. Henüz 21 yaşındaydı.
Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde iktisat doktorası yaptı ve aynı üniversitenin İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesi İktisat Politikası Ana Bilim Dalı’nda 1987 yılına kadar öğretim üyeliği görevini sürdürdü. O yıllara ait tek vukuatı var mahkeme kayıtlarında.
1978’de beyaz Renault’unu Ülkücü gençlere ödünç verir ve aracın bagajındaki portakal sandığından 2 makineli tüfek çıkar. Konu, Adana MHP Dâvâsı’nda gündeme geliyor ama Bahçeli’nin ifadesi alınmaz. 12 Eylül’de hemen bütün siyâsî dernekler kapatılırken Bahçeli’nin Üniversite Akademi ve Yüksekokullar Asistanları Derneği’ne dokunulmaz. Fakat üniversite, Bahçeli’nin doktora tezine danışman hoca vermeyi geciktirerek engelleme uygular. Bahçeli bu yüzden tezini 10 yılda tamamlayabilir.
Bu süre içerisinde Türk-İslâm âlemi, Türkiye ve dünya ekonomisi, Türk tarihi ve dış politika konularıyla ilgilenen Bahçeli, bu alanlarda çalışmalar yaptı. Yani Türk’ün adının olduğu her yerde kendine görev biçti. Ülkücüler onun evladı, onun kardeşi oldu hep.
Öyle bir “ülkü” sevdalısı ki, Ülkücü kadroların yetişmesinde önemli görevler de üstlenirken, Başbuğ Alparslan Türkeş tarafından göreve çağrılması üzerine 17 Nisan 1987 tarihinde üniversitedeki öğretim üyeliği görevinden istifa ederek dâvâdaki vazifesine başladı.
MHP’nin Bahçeli’si
12 Eylül 1980 Darbesi’nden sonra cezaevlerine doldurulan MHP ve Ülkücü kuruluşların yöneticileri ile mensuplarının haklı dâvâlarının her platformda savunulmasında takdirle karşılanan çalışmalarda bulunmaktan geri durmadı. Öyle bir ülkü sevdalısı ki, Ülkücü kadroların yetişmesinde önemli görevler de üstlenirken, Başbuğ Alparslan Türkeş tarafından göreve çağrılması üzerine 17 Nisan 1987 tarihinde üniversitedeki öğretim üyeliği görevinden istifa ederek dâvâdaki vazifesine başladı.
İşte bu noktada size önemli bir anekdot anlatmak isterim…
Devlet Bahçeli neden profesör olmadı?
Başbuğ Alparslan Türkeş’in kara kutusu Muzaffer Şahin anlatıyor:
“Hapisten yeni çıkan Alparslan Türkeş ise kapatılan partisini yeniden toparlama çabasındaydı. Devlet Bey o günlerde Gazi Üniversitesi’nde öğretim görevlisiydi. Rektör Şakir Akça, Devlet Bey’in MHP’ye geleceğini duymuş. Bana Devlet Bey’in partiye götürülmemesi, ilk önce profesör unvanı alması gerektiğini söyledi. Benden bu isteğini Türkeş’e iletmemi rica etti. Ben bu isteğini Başbuğ’a iletemeyeceğimi söyledim. Şakir Akça, Bahçeli’ye de aynı düşüncelerini aktarmış fakat Bahçeli de onun bu isteğine, ‘Efendim, benim arkadaşlarımın yarısı cezaevinde, yarısı da aç, susuz ve mağdur. Başbuğ yalnız bırakıldı. Dâvâmız da yerde sürünüyor. Ben profesör olsam ne olacak?’ deyip Başbuğ’un yanındaki yerini aldı.”
Bahçeli, 19 Nisan 1987 tarihinde yapılan Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) Büyük Kurultay’ında parti yönetimine seçilerek Genel Sekreterlik görevine getirildi. MÇP ve (ardından yeniden ismini alan) MHP’nin yönetim kadrolarındaki görevini günümüze kadar kesintisiz olarak sürdürdü. Çeşitli zamanlarda Genel Sekreterlik, Genel Başkan Yardımcılığı, Merkez Yürütme Kurulu Üyeliği, Merkez Karar Kurulu Üyeliği, Genel Başkan Başdanışmanlığı görevlerinde bulundu.
6 Temmuz 1997 tarihli 5’inci Olağanüstü Kongre sonrasında MHP Genel Başkanı görevini üstlendi. 21, 23, 24, 25, 26 ve 27’nci dönemde Osmaniye Milletvekili seçildi. 57’nci Hükümet’te Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcılığı görevini yürüttü.
5 Kasım 2000, 12 Ekim 2003, 19 Kasım 2006, 8 Kasım 2009, 4 Kasım 2012, 21 Mart 2015, 18 Mart 2018 ve 18 Mart 2021 tarihlerindeki MHP Olağan Büyük Kongrelerinde tekrar Genel Başkan seçildi.
Ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yolları 2016’daki FETÖ darbe girişimi sonrası net bir şekilde kesişti. Çünkü “Önce Türkiye’nin bekâsı” söz konusuydu. Türkiye’ye damgasını vuran Cumhur İttifakı’nı inşâ ettiler.
Ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yolları 2016’daki FETÖ darbe girişimi sonrası net bir şekilde kesişti. Çünkü “Önce Türkiye’nin bekâsı” söz konusuydu. Türkiye’ye damgasını vuran Cumhur İttifakı’nı inşâ ettiler.
Diğerkâm bir yürek
İşte Devlet Bahçeli’nin kısa hayat hikâyesi bu şekilde!
Çok ama çok özel bir devlet adamıdır Devlet Bahçeli. Bilinler bilir, ama bilmeyenlere anlatmak gerekmez mi? Çünkü tarihe not düşen, Türk Devleti’nin bekâsı üzerine eyvallahı olmayan bir devlet aklından bahsediyoruz. Dedik ya, çok özel bir devlet adamı!
Anlatalım…
Siz bilir misiniz, 1999 yılından bu yana milletvekili olarak Devlet’ten aldığı bütün maaşını hayır kurumlarına bağışladığını?
Siz bilir misiniz, onun bugün vali, kaymakam, genel müdür, bürokrat, iş insanı olarak Devlet’e hizmet veren yüzlerce öğrenciye uzun yıllardır burs verdiğini ve bunların asla duyulmasını istemediğini?
Siz bilir misiniz, Azerbaycan’ın efsane lideri Ebulfez Elçibey hayatını kaybettikten sonra çocuklarının bütün eğitim masraflarını üstlenip onları yalnız bırakmadığını?
Siz bilir misiniz, baypas ameliyatı olduktan sonra ameliyat parasını bile Devlet’e ödetmeyip cebinden ödediğini?
Siz bilir misiniz, bütün varlığını memleketi Osmaniye’ye bağışladığını, vakfettiği araziler üzerine şehirde muhteşem bir cami, kütüphane, sağlık merkezi, huzurevi ve park yapıldığını?
Siz bilir misiniz, namaz kılarken fotoğraflarının çekilmesini istemeyip “Neden?” diye soranlara “Ben kameralı namaz bilmiyorum” dediğini?
Siz bilir misiniz bir seçim arefesinde Bursa Yeniköy ziyaretinde köy halkı ile otururken muhtarın köy camisinin bitirilmesi için kendisinden istediği destek talebine karşılık vermeyip not alarak seçim sonrasını beklediğini ve seçimde MHP çok düşük bir oy alsa da Türkmen Beyi’nin caminin bitirilmesi için hatırı sayılır miktarda maddî destek gönderip ibadete açtırdığını ve “Neden seçim sonrasına bıraktınız” diye soranlara “Seçim öncesi verseydim seçim rüşveti olurdu” dediğini?
Türkmen Beyi, bilge lider Devlet Bahçeli, devletine, vatanına, bayrağına ve milletine bağlılığı ile Türk siyaset tarihine adını altın harflerle yazdıran bir devlet adamı gerçeğidir. Ak saçlıdır. Hani o klasik sözle, “Herkes söyler ama gereğini yapmaz”, Bahçeli için söz konusu vatansa gerisi teferruattır.
Öyle bir adam ki, bunların anlatılmasını hiç istemez. Çünkü sevmez. Diyeceğim şu ki, Devlet Bahçeli gerçeği bu topluma anlatılmalıdır!
Öyle bir devlet adamı ki...
Bir miting sonrası dönüşte “Pamukkale’yi görelim” deyince, Pamukkale girişinde, o dönemki FETÖ’cü güvenlik güçlerinin kasıtlı olarak aracını durdurup “Vali Bey’den izin almalısınız” şeklindeki tavrı sonrası hiçbir tepki göstermeden aracını sessizce geri döndürecek kadar Devlet’e saygı duyduğunu bilir misiniz peki?
Siyâsî hayatı boyunca başta ABD olmak üzere yabancı diplomatların randevu talebine “Benim onlarla Türkiye’nin iç meselelerini konuşacak mevzum yok” diyerek daima taleplerine olumsuz cevap verdiğini bilir misiniz?
Devlet Bahçeli, siyaseti kişisel ikbâl için değil Devlet’i koruyup kollama refleksi üzerine yapar. O nedenle Türk Devleti’ni istediği gibi kullanamayan küresel güçlerden terör örgütleri ile iç ve dış mihraklara değin tüm gayr-i millî politik manevracıların önündeki en büyük engelin adıdır.
Devlet Bahçeli, dün ne dediyse, bugün de onu söylüyor. Dün hangi noktalarda iktidarı eleştirdiyse bugün o noktalarda çözüm üretilerek yüzde yüz millî ve yerli devlet politikasında yol alınıyor. Türk Devleti’nin karşılaştığı millî konularda, çıkmaz sokaklarda, açılmaz kapılarda “çilingir” olma görevi ona ait adeta.
Anlatalım…
Çözüm Süreci’ni çöpe attıran kim? Devlet Bahçeli…
PKK’nın bitirilmesi noktasında yol açıcı kim? Devlet Bahçeli…
HDP’nin kapatılması için AYM’de dâvâ açma hâdisesi kimin baskısıyla oldu? Devlet Bahçeli…
Türk Dünyası ile ilişkilerin en yüksek düzeye çıkması kimin isteği? Devlet Bahçeli…
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da terör ile iç içe olan belediye başkanlarının görevden alınmasına kim tam destek verdi? Devlet Bahçeli…
Cumhur İttifakı ile bugün ülkede huzur ve güven varsa ve yüzde yüz yerli ve millî devlet yönetimi ile savunma sanayii zirve yapabiliyorsa, buna katkısı olan kim? Devlet Bahçeli…
Bu nedenle Devlet Bahçeli düşmanlığına yönelik her hamle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin millî politikalarına darbe vurmaya yöneliktir.
Devlet Bahçeli hiçbir zaman konjonktür partisi lideri olmamıştır. Yani Türk siyasetinde eşi benzeri olmayan bir devlet adamı gerçeği...
Onu parti kurana kadar Bozkurt işareti yapıp parti kurduktan sonra PKK’nın emir kulu ve “terörist” damgalı Selahattin Demirtaş için tahliye isteyip onunla kahvaltı etme hayâli kuracak kadar zillet içine düşenlerle kıyaslamak, Sayın Bahçeli’ye hakarettir.
Zaman hep onu haklı çıkarmıştır. Aldığı kararlarla, verdiği veya vermediği desteklerle Türkiye’nin son 20 yılının en önemli kilometre taşı olan bir “Bilge Lider” gerçeğidir Sayın Bahçeli.
Milliyetçiliğin suç olduğu yıllarda herkes Bașbuğ’dan kaçarken Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nin seminerlerine gidip gelen, sol örgütlerin kol gezdiği yıllarda akademide Ülkü Ocakları’nı kuran, kimse “Ü” ile başlayan cümle kuramazken “Ülkücü” öğretim üyelerinin üniversitelerde kadrolaşması için canla başla çalışan, herkes kaçarken Ankara’nın göbeğinde büro açıp mağdur ülküdaşlarına yardım eden, herkes “çözüm, çözülme, yıkım ve ihanet” derken ihanete hançer olup saplanan, kimi Avrupa Birliği, kimi Şangay İşbirliği derken sonuna kadar “Türk Birliği” diyecek kadar adamdır Sayın Devlet Bahçeli.
Çoğu kimse bilmez, 15 Temmuz gecesi erken uyanışta TSK içindeki vatansever komutanların ilk temas kurdukları devlet aklı odur. İşte Mehmet Akif’in hâlâ geçerliliğini koruyan şu sözü, onun duruşunu çok iyi anlatır: “Atiyi karanlık görerek azmi bırakmak, alçak bir ölüm varsa, eminim budur ancak.”
Türk siyasetine yön veren Bahçeli
Herkes hocasından medet umarken, “O papaza söyle, faaliyetlerini durdursun” diyecek kadar, herkesin FETÖ ile kol kola girdiği dönemde bir gün dahi onları yanına yaklaştırmayan… FETÖ’nün Genel Merkez’e gönderdiği sözde elçileri kapıya koyan, Başbuğ Türkeş’in cenaze namazının F. Gülen tarafından kıldırılmasına müsaade etmeyen, “Biraz daha fazla oy alayım” hesabı ile cemaatlerle hiçbir gün ilişkiye girmeyen, partisinin gelir kaynakları için bir gün dahi iş insanlarının destek yaklaşımını kabul etmeyen ve partisi MHP’ye beş kuruş haram lokma sokmayan…
15 Temmuz gecesi kimi tünele saklanırken, kimi belediye başkanının evine sığınırken, kimi yatak odasına hapsolurken tüm ışıklarını yaktığı karargâhından memleketi aydınlatan…
Milletvekili maaşını her zaman Mehmetçik Vakfı’na, öte yandan üniversiteden kalan emekli maaşını da Kız Yetiştirme Yurdu’na bağışlayan, şahsî çıkarları bir kenara koyup Ermeni araştırmaları için Devlet’in ödemediği 400 bin TL’yi Türk Tarih Kurumu’na bağışlayan, sayısını bile bilmediği kadar çok öğrenciye burs verip kişisel seyahatlerinde Devlet’in araçlarını kullanmayan…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra içeride ve dışarıda her türlü düşmanla mücadelede ortaya koyduğu o büyük iradenin arkasında dimdik duran…
Gazi Üniversitesi’nden arkadaşı Rıza Ayhan ile yazları çadırla tatile çıktıklarında köylülerle sohbet edip memleket meselelerini tartışmaktan tatil yapamadan geri dönen ve “Tatilin iyisi böyle olur!” dediği anlatılan...
Gelecek öngörüsü oldukça yüksek bir lider, feraset ve basiret sahibi bir devlet adamı…
Türkmen Beyi, bilge lider Devlet Bahçeli, devletine, vatanına, bayrağına ve milletine bağlılığı ile Türk siyaset tarihine adını altın harflerle yazdıran bir devlet adamı gerçeğidir. Ak saçlıdır. Hani o klasik sözle, “Herkes söyler ama gereğini yapmaz”, Bahçeli için söz konusu vatansa gerisi teferruattır.
İşte bu sözün bütün gerekliliklerini yerine getiren adamın adı, Devlet Bahçeli’dir!
MHP lideri Bahçeli ise FETÖ elebaşı Gülen’e yakın kuruluşlar ile basın yayın organlarına her zaman mesafeli durdu. Kendi programlarının takibi sırasında da akreditasyon uygulattı.
Devlet Bahçeli FETÖ’ye nasıl rest çekti?
Şimdi size FETÖ’nün Devlet Bahçeli’yi devirip MHP’yi nasıl ele geçirmeye çabaladığını, ele geçiremeyince nasıl parçalamaya çalıştığını ve sonucunda İyi Parti’nin kuruluşuna nasıl yol açtığını anlatmak istiyorum…
Tarihî gerçekler ortada. 2008‐2009 yıllarının fırtınalı siyâsî atmosferinde Devlet Bahçeli’nin sergilediği tutarlı duruş karşısında paralel yapının MHP’ye ilgisi arttı. MHP lideri Bahçeli ise FETÖ elebaşı Gülen’e yakın kuruluşlar ile basın yayın organlarına her zaman mesafeli durdu. Kendi programlarının takibi sırasında da akreditasyon uygulattı.
Bu yasaklar yayın kuruluşları tarafından Pensilvanya’ya şikâyet edilince FETÖ elebaşı devreye girdi. En mutemet adamlarından birini MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yle görüşmesi için görevlendirdi. Aracı olarak da Prof. Dr. Şakir Akça seçildi.
2009 yılının Haziran ayında eski Gazi Üniversitesi Rektörü Şakir Akça, ziyaret için Devlet Bahçeli’den randevu istedi. Randevu alındıktan sonra Akça, görüşmeye eski Fatih Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şerif Ali Tekalan’ı da getirdi. Sonradan Gülen’in kara kutusu olduğu söylenen Tekalan, paralel yapının beyin takımındandı. Görüşmede Şakir Akça tarafından takdim edilen Tekalan ile Devlet Bahçeli arasında şöyle bir diyalog geçti:
Tekalan: “Efendim, biz sizleri seviyoruz, saygı duyuyoruz. Ancak birçok faaliyetimize katılmıyorsunuz. Geçmişte partinizin Kurucu Genel Başkanı Sayın Alparslan Türkeş, Fetullah Gülen ile zaman zaman görüştü ama sizinle görüşme bir türlü olmadı.”
Bahçeli: “Türkiye’nin bütün kültürel, millî ve manevî değerlerini tahrip eden yayınlarınıza şahit olmaktayız. Ayrıca cemaate bağlı yayın kuruluşları MHP aleyhine aslı olmayan haberler yapıyor.”
Tekalan: “Efendim, ama Türk Birliği açısından yaptığımız faaliyetler çok önemli. Türklerin bulunduğu hemen hemen her coğrafyada okullar açtık. Bu faaliyetlerimizi de Türkiye’de düzenlediğimiz Türkçe Olimpiyatları ile taçlandırdık.”
Bahçeli: “Türkiye’de Türkçe Olimpiyatları düzenliyorsunuz ama Erbil’de de Kürtçe Olimpiyatları yapıyorsunuz. Bu böyle devam eder, toplumumuzun bütün değerlerini tahrip ederseniz, bir gün Ülkücü Hareket ile karşı karşıya kalmanız mukadderdir.”
Tekalan: “Yakında Pensilvanya’ya bir ziyaretim olacak, bu görüşmeyi Hocaefendi’ye aktarabilir miyim?”
Bahçeli: “İstediğiniz yere aktarabilirsiniz…”
Yani rest çekti Bahçeli… Tekalan’ın yaptığı ziyaret, buzları eritmek şöyle dursun, paralel yapıyla MHP camiası arasına buz dağlarını sürükledi. Şerif Ali Tekalan’ın Devlet Bahçeli’yle görüşmesinden sonra MHP tabanında bir fitne dalgası yayıldı. Kulaktan kulağa, “Devlet Bahçeli dinsizdir, namaz kılmasını bilmez” tarzında dedikodular fısıldanmaya, hatta MHP Genel Başkanı’nın artık değişmesi gerektiği dillendirilmeye başlandı. Paralel yapının gazete ve televizyonları MHP lideri aleyhinde haberler yayınlıyor, yorumlara yer veriyordu.
Sevgili dostlar, MHP lideri Devlet Bahçeli’ye parti içinden yapılan operasyonun nasıl gerçekleştiğinin en bariz özeti budur. Sayın Bahçeli bir gün değil, bir saat bile FETÖ’ye yol açmamıştır. Bunun karşılığında operasyona maruz kalmış, ancak o bu tür operasyonları elinin tersiyle savuşturmasını bilmiştir.
Çoğu kimse bilmez, 15 Temmuz gecesi erken uyanışta TSK içindeki vatansever komutanların ilk temas kurdukları devlet aklı odur. İşte Mehmet Akif’in hâlâ geçerliliğini koruyan şu sözü, onun duruşunu çok iyi anlatır:
“Atiyi karanlık görerek azmi bırakmak, alçak bir ölüm varsa, eminim budur ancak.”