Adalet gecikmez

Bir tarafta çocuğu, öbür yanda geciken adalet... Hâkim hemen mübaşire talimat vermiş ve keşif heyetini ve aracını hazırlatmış, çok seri bir şekilde keşfe çıkmışlar.

HÂKİM evinde karşılaştık, selâmlaştık. Önce tanıyamadı beni; sonra hatırlatır mahiyette kendimi tanıttım, biraz hasbihâl ettik.

Onu ilk gördüğümdeki vakur duruşundan hiçbir şey kaybetmemişti. Avukatlığımın ilk dâvâsına bakan hâkimdi. Saygılı, güler yüzlü, sabırlı tavırları muhataplarına güven tesis etmesine ve herkesin takdirini kazanmasına vesile oluyordu. Objektifliği hususunda tereddüde mahâl bırakmıyordu. Temel düsturu; dünyanın adalet mefhumu üzerine kurulu olduğu ve geciken adaletin adalet olamayacağı gerçeği idi. Çalışkan ve titizdi. Gereksiz bir şekilde dâvâyı uzatmaz, dosyaları en hızlı şekilde karara bağlardı.

Bu karşılaşma bana yirmi yıl önce beraber keşfe çıktığımız günü hatırlattı. Hâkim Bey mütemadiyen telefon görüşmesi yapıyor, telaşlı konuşmalarından mevzunun çok mühim olduğu anlaşılıyordu. Durumu mübaşire sorduğumuzda, çocuğunun spordan eve döndüğünde su zannedip kimyasal sıvıyı içtiği için yemek borusu ve bazı iç organlarının tahriş olduğunu, bu yüzden çok hassas bir takip süreci yaşadığını, hastaneye gidip geldiğini öğrenmiştik.

“Evlat imtihanı, imtihanların en zorudur” derdi büyüklerimiz. Hele bu imtihan bir de sağlıkla ilgili bir mevzu olduğunda, sıkıntılı süreç katmerlenerek serilir insanın karşısına. Dünyadaki hiçbir şeyin kıymet-i harbiyesi kalmaz ebeveynin nezdinde.

Hâkim Bey öylesi zor bir durumda bir taraftan çocuğunun sağlık durumuyla ilgileniyor, belki gecelerini uykusuz geçiriyordu ama bir taraftan da vazifesini eksiksiz bir şekilde ifa ediyordu. Aldığı terbiye gereği işinin hakkını vermezse adalet gecikebilirdi. Fakat “mülkün” temeli olan “adalet” gecikmemeliydi. Bir kez daha hayranlığımızı kazanmıştı.

Hâkim Bey’e bu olayı hatırlattım, takdirlerimi ifade ettim, çocuğun durumunun nasıl seyrettiğini ve şimdiki durumunu sordum. Bunun üzerine hikâyenin kalan kısmını anlattı…

Çocuğunun tedavisi zor şartlarıyla devam etmiş. İki haftada bir, Çarşamba günleri cerrahi müdahale yapılarak zor bir tedavi uygulamışlar. O dönemde, sabahın erken saatlerinde eşini ve çocuğunu hastaneye bırakıyor, öğleden sonra duruşmalarını ve rutin işlerini bitirdikten sonra tekrar hastaneye gidiyormuş.

Yine bir Çarşamba günü Hâkim Bey eşini ve çocuğunu hastaneye bırakmış, duruşmalarını bitirmiş ve hastaneye gitmeye hazırlanıyormuş ki kapısının önünde bir gürültü duyulmuş. Zile basmış, mübaşir içeri girmiş. Hâkimin “Nedir bu gürültü?” demesine karşılık mübaşir, bir vatandaşın bir meselesi için acil bir tespit istediğini, bu konuda çok ısrarcı olduğunu belirtmiş.

Hâkim Bey adamı içeri çağırmış ve ona derdini sormuş. Adam cevaben, “Bir arazi kiraladım ancak yakınındaki fabrikanın adamları, kiraladığım yeri kullanmama müsaade etmiyorlar. Hâlbuki onlara bir zararım yok, mahkeme kanalıyla arazimin sınırlarının tespitini ve etrafının çevrilmesini istiyorum efendim” demiş. Hâkim, “Peki, bu tespiti yarın yapsak olmaz mı?” dediğinde, “Efendim, burama kadar geldi, elimden bir kaza çıkacak” diye cevap vermiş.

Bir tarafta çocuğu, öbür yanda geciken adalet... Hâkim hemen mübaşire talimat vermiş ve keşif heyetini ve aracını hazırlatmış, çok seri bir şekilde keşfe çıkmışlar. Keşif esnasında mevzusu geçen mafyavari adamlar belirtilen arazide dolaşmaktalarmış. Hâkim Bey birini çağırmış, “Eğer burayı beş dakika içinde boşaltmazsanız hepinizi tutuklarım! Siz devletten büyük müsünüz?” diye çıkışmış ve adamlar oradan kaybolmuşlar.

Keşif biter bitmez adliyeye dönmüşler ve Hâkim, adama Cuma günü raporu almaya gelebileceğini söylemiş.

Ertesi günü mesaiye geldiğinde adamı kapısında beklerken bulmuş ve aralarında şöyle bir konuşma geçmiş:

-Ben sana Cuma günü gelmeni söylememiş miydim?

-Efendim, rapora ihtiyacım kalmadı, çok sağ olun! Adamlara öyle bir korku saldınız ki akşam gelip hepsi benden özür diledi.

-Peki, sen bilirsin.

-Ama efendim, ben onun için gelmedim.

-Ya ne için geldin?

-Duydum ki çocuğunuz rahatsızmış.

-Evet ama bu benim meselem, sizin meseleniz değil ki…

-Müsaade ederseniz şifası konusunda bir önerim olacak. Efendim, bu yaralara susam yağı çok iyi gelir, izin verirseniz hazırlatayım…

Bir müddet konuşurlar. Hâkim Bey şaşırır, biraz müsaade ister. Hem adamı, hem de söylediklerini araştırır. Adam güvenilir bir tüccardır ve söyledikleri yabana atılacak şeyler değildir. Çocuğa tedaviyi uyguladıktan bir süre sonra çocuk şifaya kavuşur, 6-7 aydır çekilen ıstıraplar sona erer.

Adalet gecikmez. Hiçbir iyilik karşılıksız kalmaz.