17 Eylül 2021
tarihli Sabah gazetesindeki Halit Turan imzalı haber şöyle:
“FETÖ’nün Afyonkarahisar Jandarma İl İmamı ‘Hikmet’ kod adlı Ahmet Aşık, mahrem imamlık yaptığı dönemde askerlere talimat verdi, İl Jandarma
Komutanı’nın bilgisayarından bilgileri çaldırdı. ByLock kullanan Aşık, yargılandığı FETÖ dâvâsından 26 yıl ceza aldı.
Cezaevinde örgüt üyelerinden aldığı talimatla 7 ay sonra ‘İşkence gördüm’ şikâyeti
yapan Aşık’ın soruşturmasını yapan Savcılık, işkence gördüğüne dair hiçbir delil
bulamadı. Cezaevinde işkence talimatına dair ifadeler de ortaya çıkan FETÖ’cü
hakkında Anayasa
Mahkemesi skandal bir karara imza attı.
FETÖ üyeleri tarafından Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni
uluslararası kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırmak, terör örgütü soruşturmalarını
sulandırmak ve terörle mücadele edilmesinin önüne geçilmek için yapılan
bireysel başvuruya Anayasa
Mahkemesi, ‘insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele
yasağının ihlâl edildiğini’ belirtti. AYM, FETÖ’cüye aynı zamanda Devlet’in 50 bin lira tazminat ödemesine de karar
verdi.
FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Afyonkarahisar’da yürütülen soruşturmalarda Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğüne
bağlı yetiştirme yurtlarında çalışan Ahmet Aşık’ın ‘Hikmet’ kod adıyla FETÖ’nün Afyonkarahisar Jandarma İl İmamlığını
yaptığı ortaya çıktı. Bank Asya’ya FETÖ elebaşının talimatı sonrasında para
yatıran, ByLock başta olmak üzere örgütün COVER ME isimli gizli programlarını
kullanan ve ‘Hikmet 1103’ koduyla ByLock üzerinden 343 mesajı ortaya çıkan
Aşık, 24 günlük gözaltı süresinden sonra tutuklandı.
O dönem ifade veren FETÖ üyesi bilgi işlem astsubayı,
Aşık’ın örgüt faaliyetlerini de detaylarıyla anlattı. Astsubay ifadesinde, ‘Afyon’da
kod adı Hikmet olan Ahmet Aşık ile beni tanıştırdılar. Daha sonra bana flash-bellek
verdiler. Bunu bilgisayara taktığımızda bilgisayar içerisindekileri hiçbir
kimsenin farkına varmadığı bir şekilde gizlilik içerisinde dosyaları
kopyaladığını söylediler. Bana dönemin İl Jandarma Komutanının bilgisayarını ve
yine o dönemki İl Jandarma Komutan Yardımcısının bilgisayarlarındakileri
kopyalamamı istediler. Ben de bu bilgisayarlara bana verdikleri flash-belleği
takarak kopyaladım. Bilgisayara flash-belleği taktığımda otomatik olarak
kopyalıyordu. Flash-belleği Ahmet Aşık’a verdim. Daha sonra bana başka bir
flash-bellek verdiler ve diğer söyledikleri kişinin de bilgilerini kopyaladım’
dedi.
Afyonkarahisar Kapalı Ceza ve Tevkif Evi’ne konulan
Aşık, 26 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 20 Eylül 2016 tarihinde tutuklanarak
Afyonkarahisar Kapalı Ceza Evi’ne konulan FETÖ üyesi, cezaevine konulduktan 9
gün sonra Cezaevi Tabibliğine gitti. O tarihte düzenlenen raporda iki taraflı
kalçada ekimoz ve sol üst azı dişinde hassasiyet olduğu belirtildi. Aynı
tarihli dilekçesinde Ahmet Aşık, doktora darp ve cebir ile ilgili bir şikâyetinin
olmadığını belirtmesine rağmen, alınan ifadesinde de şikâyete dair bir konu
olmadığını söyledi.
Ahmet Aşık, tutuklandıktan 7 ay sonra avukatına kendisinin Emniyet’te tecavüze
uğradığına dair iddiaları içeren mektup yazdı. Açılan soruşturmada, Aşık’ın
Emniyet Müdürlüğü TEM Şube’de avukatı huzurunda ifade verdiği, tutuklanmadan
önce yapılan Genel Adlî Muayene Raporu’nda ise herhangi bir darp-cebir izine
rastlanmadığı tespit edildi. Tutuklama sürecinde avukatına, savcılığa ve Sulh
Ceza Hâkimliğinde ve doktor kontrolünde işkence gördüğüne dair beyanda
bulunmayan Aşık’ın kaldığı koğuştaki FETÖ üyelerinin ifadeleri de ortaya çıktı.
FETÖ/PDY
soruşturması nedeniyle Aşık ile aynı koğuşta tutuklu bulunan A.K., ‘20 Eylül
2016’da tutuklanarak Afyonkarahisar Cezaevine teslim edildim. Orada aynı dosya
kapsamında tutuklu bulunan Adem Yolcu ve Ahmet Aşık başta olmak üzere birçok
şüpheli ile aynı koğuşa yerleştirildik. Tutuklu kaldığım yaklaşık 3 ay boyunca
koğuşta soruşturmaya yönelik birçok konuşma yapılıyor. Adem Yolcu, tutuklu olan
birçok eski askerî personel ile koğuş içerisinde bizlerden ayrı olarak
görüşüyor. Adem’in koğuş içerisinde diğer tutuklulara Emniyet’te baskı altında
ifade verdiklerini, Emniyet Müdürlüğünde kendilerine işkence yapıldığını, ilk
mahkemede ifadelerini değiştirmelerini, avukatlarına bu konular ile ilgili şikâyet
dilekçesi vermelerini söylediğini duydum. Bu şahıs benim yanıma da birkaç kez
geldi. Bana Emniyet’te verdiğim ifademi sorarak eğer ifademde her şeyi
anlattıysam ilk duruşmada bunları inkâr etmemi, baskı ve işkence ile bu ifademi
verdiğimi söylememi, güzel günlerin bizleri beklediğini, hatta eğer ifademi
değiştirmezsem bu dâvâdan çok ağır cezalar alacağımı söylemişti’ dedi.
FETÖ’cü Ahmet Aşık, daha sonra Anayasa Mahkemesi’ne gözaltı sürecinde hukuka aykırı
fiziksel müdahaleye maruz kaldığını ve bu olaya ilişkin olarak etkili
soruşturma yapılmaması nedeniyle ‘insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele
yasağının ihlâl edildiği’ iddiasıyla bireysel başvuru yaptı. Anayasa Mahkemesi
üyeleri, cezaevinde işkence gördüklerine yönelik A.K. talimat aldığını
anlattığı ifadeler ve savcılığın iddialarla ilgili yaptığı soruşturmaya rağmen,
insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlâl edildiği kararını verdi.
Kararın bir örneğini insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlâlinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere
Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcılığına gönderen Anayasa Mahkemesi, başvurucuya
net 50 bin lira da mânevî tazminat ödenmesine karar verdi.”
Haber
böyle… Anayasa Mahkemesi’nin aldığı bu karar üzerine, haberin de yayınlandığı
tarihten sadece bir gün sonra yani 18 Eylül 2021 gecesi, sosyal medyada
enteresan bir sosyal medya çalışması başlatıldı. Açılan başlıksa şöyle oldu:
“FETÖ, nefret söylemidir.”
Bu
başlığın altında AYM’nin almış olduğu karara atıf yaparak FETÖ’nün ülkemiz
kamuoyunda şeytanlaştırıldığı, ancak aslında örgütün böyle olmadığı yönünde
enteresan söylemler geliştirilirken şu an tutuklu olanların yanı sıra Fetullacı
terör örgütünün mağdur ettiği bütün insanların Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin
kurumlarında ve de dışında işkence ve sistematik baskı gördüğü iftirası ile
şiddetli bir operasyon gerçekleştirildi.
Anayasa
Mahkemesi hakkında birkaç kelâm etmek zorundayız elbette. Ancak bu kararı veren
mahkemenin bu kararı alması için kendisine yapılan “bireysel başvuru” yöntemini
evvelâ bir sorgulamamız gerekir.
12
Eylül 2010 Referandumu’nda oylanarak Anayasa’da değişiklik öngören maddelerin
kabul edilmesiyle birlikte Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı doğdu.
Sadece Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru değil, Türkiye’deki bütün yargı
sistemini operasyonel tarzda bambaşka bir kıvama getiren o değişiklikler kabul
edilirken, Türkiye’de benim de içinde bulunduğum bir grup vatandaş, hem söz
konusu yargı yapılanmasına, hem de Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru
imkânına karşı çıkıyordu. CHP gibi değil, aklıselimle, adamakıllı…
Çünkü
o bir grup vatandaş, bir darbe ürünü olan Anayasa Mahkemesi’ne bireysel
başvurunun getirilmesini değil, Türk demokrasisine ket vuran Anayasa
Mahkemesi’nin tamamen ortadan kaldırılmasını istiyordu.
Söz
konusu referandumun en haşin destekçisi ise FETÖ idi. İşte bugün, FETÖ’nün
hangi herzenin peşinde olduğu kesin şekilde ortaya çıkmıştır!
Türkiye’de
Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere bütün yığınlarıyla muhakeme hukuku
sorunludur. İstanbul Sözleşmesi eliyle ezberletilen “Kadının beyanı esastır”
cümlesine takılıp kalmıştık. Peki, kimsenin aklına geldi mi Türkiye’deki her
mahkeme için “sadece beyanın esas olduğu”? Bu yüzden Türkiye’yi DAEŞ destekçisi
göstermişlerdi MİT tırları üzerinden de Cumhuriyet Gazetesi aracılığıyla
tescilli şekilde vatana ihanet edenlerin bir de milletvekillikleri AYM
tarafından iade edildi. Bakınız, Lafarge dosyası ayyuka çıktıktan sonra AYM’de
Berberoğlu kararını verenler sizce utandılar mı acaba? Sorsanız, “O ayrı, bu
ayrı” derler. Ancak hepsi birbirinin silsilesi!
Vatan
haini de beyanıyla hakkını alıyor, iftiracı da beyanıyla hakkını alıyor, gaspçı
da beyanıyla hakkını alıyor, hırsız da beyanıyla hakkını alıyor. Ve nihayet
Anayasa Mahkemesi, “Ben işkence gördüm” diyen bir teröriste, diğer
teröristlerin de önünü açarcasına hak veriyor. Yani terörist de beyanıyla
hakkını alıyor. Bir tane kitapsız hakkında “Yalan söylüyor” diyemiyor bu
hâkimler. Anayasa Mahkemesi, FETÖ’cü teröristlere “Yalan söylüyorsunuz!”
diyemiyor.
Şimdi
biz hangi yargıya güvenelim?
Allah
aşkına, Peygamber hatırına, bir ehl-i vatan cevap versin!
Adalet
Bakanı çıksın, şu yazdıklarıma bir kelimeyle olsun cevap versin!
Yazık ediyorsunuz bu millete yazık!