Acıyı bala, kahvaltıyı mutluluğa dönüştüren adam: Bak hele bak Yusuf Konak

Dokuz yaşında çalışmaya başlayan, on sekiz yaşında kendi işini kuran, bir süre sonra İstanbul’a giden Yusuf Konak, orada kahvaltının önemini keşfeder. İstanbul dönüşü, Afyon’dan sucuk, Maraş’tan tava tabaklar alır. 1975’te Van tarihindeki ilk kahvaltı salonunu açar. Resmen tescil de ettirir bunu.

BENİM ahuyumun, can dostumun (Mardin ve Edirne eski Valisi Hasan Duruer’in) altın harflerle duvara yazılması gereken bir hayat/başarı formülü vardır: “Amatör ruh, profesyonel anlayışla iş yapacağız!”

Altmış beş yıllık ömrümde hem bir endüstri mühendisi, hem de bir yazar olarak, iş-hayat felsefesi ile ilgili çok ama çok formül, söz, prensip, kanun, motto duydum, dinledim, not aldım. Ama yukarıdaki formül kadar doğru olanını ne duydum, ne gördüm, ne gözledim. Helâl sana Duruer, vallahi helâl!

Yirmi üç ülke, yüz altmış şehir gördüm ahir ömrümde. Her ülke ve her şehirde enfes sofralar, leziz yemekler taam eyledim, bin şükür. Unutamadığım en az yirmi şehir, yirmi sofra sayabilirim.

Ama söz konusu kahvaltıysa, Van’ı tek geçerim. Van demek, kahvaltı demek öncelikle. Kahvaltı demekse “Yusuf Konak” demek. Namı diğer, “Bak hele bak Yusuf”.

Şöyle bir soru sorulabilir: “Ne yani, bu Vanlılar da amma abartmışlar, her şehirde güzel kahvaltılar yapılıyor, ne farkı var ki Van kahvaltısının?”

Bu tespit ilk başta doğru ve makul gelebilir insana. Tâ ki Van’ı görüp Van kahvaltısını tadana kadar… Hele de Bak hele bak Yusuf Konak’a gitmişseniz, bu sitemden acilen vazgeçersiniz. Geçmelisiniz.  

Yusuf Konak, altmışını geçmiş, yaşı kemâle ermiş güzel bir Vanlı. Güzel, özel, tüzel. “Tüzel Vanlı” demem boşuna değil elbette. Tüzel, bir bakıma “kamusal” demek. Kamuya ait, kamusal, kamuya adanmış… Bizim Vanlı Yusuf Konak, tam da tüzel bir adam! Kendisini önce Van’a adamış kamusal bir kahraman o.

Ortaca boylu, kara yağız, oval yüzlü, seyrek saçlı, belirgin burunlu, kısık gözlü, hep güler yüzlü, daima güler yüzlü, biteviye güler yüzlü bir adam. Şivesiyle, efendiliğiyle, güler yüzü ve şakalarıyla tipik bir Vanlı Yusuf Konak. Van’ı seven, Van’ı sevdiren, Van’ı sevindiren güzel kalpli bir adam.

Van’dan alan, Van’a veren bir adam. Vandalist yani o. Vandalistimiz o bizim. Kelimenin lügat mânâsının aksine, Vandalist burada “hayatını Van’a adamış örnek insan” anlamında kullanıldı. Tam da odur işte Yusuf Konak. Eksiksiz, hilafsız, abartısız bu.

“Van denilince akla kahvaltı gelir” demiştik, evet, doğrudur. Ben en az kırk sabah, beş altı ayrı yerde Van kahvaltısı yapma mutluluğuna eriştim. En az yirmi çeşit, yirmi farklı ikramla karşılaştım. Kendi içindeki çeşitlilik hariç! Örneğin sekiz çeşit zeytin, sekiz çeşit peynir saydığım çok oldu.

Van’da kahvaltı demek, başınızın dönmesi, damağınızın bayram etmesi demek. Hazdan, mutluluktan, çeşitlilikten… Kaymağı ayrı güzel, balı ayrı leziz, cevizi ayrı muhteşem. Otlu peyniri bambaşka. Murtugası ayrı güzel, kavutu başka güzel. Bir de üstüne Çatak balı döktün mü, yeme de yanına yat.

Van, bir lezzet cennetidir hiç kuşkusuz. Bunun da merkezi, orijini, orijinali Bak hele bak Yusuf Konak’tır, Yusuf Konak’tadır.

Peki, Türkiye’de kahvaltı denilince ilk akla gelen şehir olan Van’da bu gelenek asırlardır mı var? Araştırmalarımız bunun son yarım asırlık olduğunu gösteriyor. En azından yarım asırdır belirgin hâle geldiğini... Bunun da başlangıç noktasında Yusuf Konak var.

Dokuz yaşında çalışmaya başlayan, on sekiz yaşında kendi işini kuran, bir süre sonra İstanbul’a giden Yusuf Konak, orada kahvaltının önemini keşfeder. İstanbul dönüşü, Afyon’dan sucuk, Maraş’tan tava tabaklar alır. 1975’te Van tarihindeki ilk kahvaltı salonunu açar. Resmen tescil de ettirir bunu.

Dükkânında her gün bir yenilik yapmasıyla dikkat çekmeye başlar. 1980 yılıdır… Bir gün annesi, ertesi günse eşi sorar: “Bak hele bak Yusuf, bugün ne yaptın bakalım?”

Bu böyle günlerce sürünce, işyerinin adı da kendiliğinden ortaya çıkmış olur: “Bak Hele Bak Yusuf Konak”… 1987’de patentini alır.

Çeyrek asır Van’da başarıyla kahvaltı veren, hızla şehirde kahvaltı salonlarının çoğalmasına neden olan Yusuf Konak, 2002’de ulusal televizyon kanalı Kanal 7’ye konuk olur. Böylece Van dışına açılmalar da başlar. 2014’te Van Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Üyesi seçilen Yusuf Konak, orada da yerinde durmaz. Duramaz. Kahvaltı projesi yapar ve Van halkının da desteğiyle Guiness Dünya Rekoruna imza atarak 52 bin kişiye kahvaltı verir. Üç beş kez Amerika olmak üzere sekiz dokuz ülkeye gider Van kahvaltısını tanıtmak için Yusuf Konak.

Artist adamdır da Yusuf Konak. Allah vergisi, doğal bir anlatıma, canlandırma güzelliğine sahiptir. Bu fark edilince de gerisi gelir elbette: TRT’de yayımlanan Hayat Türküsü dizisinde rol de alır. Van Gölü Canavarı ve Çalınan Umutlar filmlerinde rol alır. Kliplerde de oynar. Üç beş belgeseli çekilir ayrıca.

Van’daki işyerinde sahne de vardır. Gün aşırı bir TV programı yapılır orada. Eğitim, kültür ve kahvaltı programları… Sponsoru kendisidir elbette. Van tarihinde ilk şiir yarışmasını (2002) o düzenler. Prof. Dr. Mehmet Çelik, Prof. Dr. Zeki Taştan, şair Müştehir Karakaya, Mehmet Feyat ve Melih Erzen’den meydana gelen beş kişilik bir jüri heyeti kurar. İki binin üzerinde katılım olur yarışmaya. Ödüllerini de iş yerinde verir. Üç beş yıl devam ettirir bu güzel ve anlamlı yarışmayı. Büyükşehir olunca da belediyeye devreder işi.

Bir ara Ankara’da da şube açar. Kimler müdavimi değildir ki onun lezzetli kahvaltı sofrasının? Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, eşi Emine Erdoğan, bakanlar, siyâsî parti genel başkanları, milletvekilleri, bürokratlar... İyi de para kazanır Yusuf Konak Ankara’da.

Bir oğlu, dört kızı, on iki de torunu vardır Yusuf Konak’ın. Her şey yolundadır. Çevresi, işleri, geliri, malı mülkü hızla büyümekte, gelişmektedir. Âh ki âh! O elim ve vahim trafik kazasına kadar…

Oğlu Harun… Otuz yaşında, evli ve Yusuf (babasının adı), Çiğdem (annesinin adı) ve Hiranur adlı üç çocuğu olan oğlu Harun, trafik kazasında vefat edince dünyası altüst olur Yusuf Konak’ın elbette. Sabra ve şükre sarılır. Ve tevekküle... Yusuf Konak, Harun’dan bu yana acıyı bal eylemiş bir babadır artık. Sabr-ı cemil diliyoruz.

Ankara’yı devreder, Van’a kesin dönüş yapar. Artık tek amacı, yakışıklı, yiğit, merhametli, cömert, yardımsever oğlu Harun’u için bir vakıf kurmak, oğlunun yetimlerini, onlarla birlikte başka yetim ve öksüzleri de okutmak, topluma kazandırmaktır. Yolun açık olsun Yusuf kardeşim. Çok iyi edersin.

Sloganı (“motto” mu diyor gâvurlar şimdi ona) da şudur: “Bak hele bak/ Çak hele çak/ Eğitim şart/ İşte Yusuf Konak./ Dünyada Van/ Ahirette iman/ Sen buna inan./ Ey Türkiye’m: Ağzınız bal yesin/ Paranızı Van yesin.”

Başa dönelim… Bizim Hasan Duruer’in formülize ettiği, profesyonel anlayış ve amatör ruh ile işini şahane yapan, hayatta çok az insan gördüm. Bunların başında da Vanlı Yusuf Konak geliyor.

Yüzün hep gülsün Yusuf Konak. Ki sen de milletimizin yüzünü güldüresin daima. Güleryüzlü Vandalist adam…