Açıköğretim fakülteleri kapatılacak mı?

Açıköğretim fakültelerinde 50’den fazla bölüm bulunmaktadır. Bunlar arasında uygulama içerikli bazı dersler de vardır. Fakülte bunun için “eğitimde fırsat eşitliğini” dikkate alarak bir program uygulamaktadır. Yani belli dönemlerde bu tür bölüm öğrencilerini fakültesine çağırmaktadır. Açıköğretim fakültesi, tıkır tıkır işleyen yerlerden biridir. Eğer uzaktan sınavlardan ve istenmedik durumlardan dolayı bu fakültelerde bir değişiklik yapılmak isteniyorsa, bu, kurunun yanında yaşı da yakmak olacaktır.

COVID-19 salgınından hayatın her alanı etkilendi. Hükûmet salgınla mücadeleyi “Sağlık Bilim Kurulu” ile yürütüyor. İkinci dalgada günlük vefat sayısı 160 civarında seyrediyor. Yapılan test sayısı ise 150 bin civarında...

İlk dalgada test sayısı 30 bin civarında seyrederken vefatlar 60-80 civarındaydı. Günlük vefat 100 kişinin altına indiği takdirde işlerin de yoluna gireceği beklentiler arasındaydı. Bu dönemde oran binde 2’ler civarındaydı. Şimdilerde ise binde 1…

Covid-10 ile mücadele kapsamında kurulan “Sağlık Bilim Kurulu” üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz Hoca, “Pozitif oranlar yüzde 5’in altına indiğinde ancak okulların açılmasını düşünebileceğiz” dedi. Dün itibariyle bu oran yüzde 12,7’dir.

Mill’i Eğitim Bakanı Ziya Selçuk da 15 Şubat sonrasında yüz yüze eğitim-öğretimin başlayabileceğine işaret etmişti. Görünen o ki, pozitif vaka sayısının bir ay içerisinde üçte bir oranında azalması öngörülmektedir.

Yaklaşık bir yıldır eğitim-öğretim uzaktan yapılmaktadır. Özellikle sosyal medya kullanılarak yapılan uzaktan “canlı” dersler, eğitim-öğretime tuz biber oldu. Bu arasa sosyal medya kullanımı hızla arttı ve Batı’nın teknoloji şirketleri hızla servetlerini arttırdılar.

Üniversitelerin uzaktan eğitimdeki can simidi ise Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi oldu. Çok sayıda üniversite buradan destek aldı. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’nin uzaktan öğretim-eğitim portalının takdir edilmesi gerektiğini ve ihtiyaca göre her üniversitenin de kendine göre revizyondan geçirerek kullanmasının devam etmesi beklenmektedir. Anlaşılan o ki, üniversiteler için pandemi sonrasında uygulaması olmayan dersler için böyle bir algı oluşmuştur ve genel kabul görülmüş durumdadır.

Ancak Sayın Bakan’ın açıklamalarında dikkat çekici bir nokta var: Bu nokta, pandemi döneminde can simidi gibi uzaktan öğretimin imdadına yetişen açıköğretim fakülteleri hakkında...

Uzaktan öğretim fikri, ilk defa televizyon yayının başladığından beri konuşulmaktadır. TV ile birlikte ortaya çıkan stüdyo sayesinde Anadolu Üniversitesi “Televizyon ile Eğitim Enstitüsü” kurulur. Ortada daha YÖK bile yoktur.

1980 Darbesi’nin ardından 1981’de YÖK ve 1982’de de Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi kurulur. Açıköğretim Fakültesi’nin varlığı başlarda ciddî plânda eleştirilse de pandemi sürecinde hakkı teslim edildi. Bu fakültenin yaklaşık 4 milyon öğrencisi bulunmaktadır. Diğer bütün üniversitelerde okuyan öğrenciler ise sadece Açıköğretim Fakültesi’nin dörtte biri kadardır.

Günümüzde ise Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’nden başka Erzurum Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi bulunmaktadır.

Sayın Bakan’ın “açıköğretim fakülteleri” ile ilgili açıklamasından olumlu bir durum çıkarmak zor.

Velilerin yüz yüze eğitim talebinin yükseldiği bir dönemde açıköğretim fakültelerinin de bu kefeye konulması yanlış olmuştur. Üniversitelerin büyük çoğunluğu pandemi sonrasında uygulamalı olmayan bazı dersleri için “uzaktan/canlı” öğretimi benimsemişken bu aşamada açıköğretim fakültelerinin revizyon yemesi veya oldubittiye getirilmesi sıkıntılar oluşturacaktır.

Açıköğretim fakültelerinde 50’den fazla bölüm bulunmaktadır. Bunlar arasında uygulama içerikli bazı dersler de vardır. Fakülte bunun için “eğitimde fırsat eşitliğini” dikkate alarak bir program uygulamaktadır. Yani belli dönemlerde bu tür bölüm öğrencilerini fakültesine çağırmaktadır. Açıköğretim fakültesi, tıkır tıkır işleyen yerlerden biridir.

Eğer uzaktan sınavlardan ve istenmedik durumlardan dolayı bu fakültelerde bir değişiklik yapılmak isteniyorsa, bu, kurunun yanında yaşı da yakmak olacaktır. Üniversite sonrasında bütün fakülte mezunlarını aynı sınava sokuyorsanız, “eğitimde fırsat eşitliğini” sağlamışsınız demektir.

Acaba açıköğretim fakültelerindeki “ilâhiyat” bölümlerine mi bir değişiklik düşünülüyor? Bu da akla gelmiyor değil…