Açık savaş: Deprem

Bu deprem bir doğa olayı değil, tetiklenmiş bir savaş olayıdır. Bundan sonra savaşlar da bu şekilde yapılacak olup, çok sayıda insan katledilecektir.

DEĞERLİ dostlar, öncelikle çok geçmiş olsun! Allah bu millete bir daha böyle acılar yaşatmasın. Allah zalimlere fırsat vermesin.

Gerek arayarak, gerek mesaj yoluyla düşüncelerimi soran siz değerli dostlara neden geç yazı yazdığımı anlatayım: Yazılan ve söylenen her şeyin bir vebali var. Hem Allah, hem toplum, hem de devlet nezdinde… Bir iddiada bulunuyorsam bunun öncelikle benim zihnimde oturması, dolayısıyla Allah’a vereceğim hesabın bilincinde olarak hareket etmem gerekiyor. Çünkü ağzımızdan çıkan her sözden sorumluyuz.

Tüm bu hassasiyetlerime bir de yoğun iş yüküm eklenince, yazı yazmak ve sizleri bilgilendirmek ancak şimdi nasip oldu. Doğru zaman, doğru mekân… Demek ki doğru zaman, bu zaman.

Haydi Bismillah!

***

Bazı yazarlar, analistler ve gazeteciler kafalarına göre yorumlar yaptılar. Hatta ve hatta toplumu paniğe sevk ettiler. Yerli yersiz iftiralar ve hakaretler yazdılar. Tabiî her zaman istisnalar oldu. Onlardan biri de değerli dostum Abdullah Çiftçi. O da bu konuda kılı kırk yararak konuşmaya çalışıyor. Neden mi? Toplumsal hareketliliği algılar yönetir. Doğru algı, toplumu doğru yere yönlendirir. Yanlış algı ise, Allah muhafaza, topluma dinamit atmaya benzer. Buradan Abdullah Çiftçi’ye, devletçi ve aklı başında, nokta atışı yorumlar yaptığı için teşekkür ediyorum.

Ayrıca, çok sayıda akrabasını toprağa verdi. Başsağlığı ve geçmiş olsun dileklerimi iletmek istiyorum.

Bizler, ülkesinin ve milletinin menfaatini her şeyin üzerinde tutan, gazeteci-yazarlarız. Ülkemizin ve milletimizin zararına olacak konularda susmasını biliriz. Kişiye bağlı bir devleti değil, Devlet’e bağlı kişileri destekleriz. Çökecek olan devlet çatısı, Sağcı Solcu ayırmadan hepimizin tepesine çökecek. Bu yüzden konuştuğumuz ve yazdığımız tüm olayları Devletimizin bekâsını gözeterek dile getirmeye çalışıyoruz.

*

Gelelim asrın felâketi Kahramanmaraş merkezli, on bir ilimizde meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlere…

Sizlere birkaç soru sorarak başlamak istiyorum:

Kahramanmaraş ve birkaç ilde büyük deprem bekleniyordu. 2019’da tatbikatlar yapıldı. Fakat bu büyük deprem, ulaşımın durduğu, uçuşların iptal edildiği ve hayatın donma noktasına geldiği geceye nasıl denk geldi?

ABD’nin 6’ncı Filo’ya bağlı savaş gemisi İstanbul’a gelerek, depremden iki gün önce Dolmabahçe’de demir attı. Geminin ağır topu, namlusunu Dolmabahçe’deki Cumhurbaşkanlığı Çalışma Ofisine doğrultulmuştu. Özellikle olması gerekenden beş kat daha büyük Amerikan bayrağı detayı dikkat çekti ve kime ne mesaj verildiği tartışma programlarında gündem oldu. Yalnızca Boğaziçi’ndeki Amerikan Nitze savaş gemisini ve detaylarını sorgulayarak Nitze savaş gemisinin neden Türkiye’ye geldiğini anlamamız mümkün değil. Bu gemi İstanbul’a gelirken, eş zamanlı olarak Doğu Akdeniz’e, Girit’e ve Adalar Denizi’ne de yani Yunanistan’a da ABD uçak gemileri görev grubu intikal etmişti. Uçak gemileri ile birlikte hareket eden denizaltılar, muharip gemiler, fırkateynler ve su üstü gemileri konvoya eklenmişti. Tüm bunlar birer tesadüf müydü?

Depremden bir gün önce birçok Avrupa ülkesi Türkiye’deki konsolosluklarını kapatmış ve ekiplerini ülkelerine geri çağırmışlardı. Peki, bu da bir tesadüf müydü?

Türkiye, yüzyılın en önemli seçim tarihini açıkladı ve kısa bir süre sonra yıkıcı bir deprem oldu. “Yağmacılar” adı altında ülkeye, askere ve topluma başkaldırı sergilendi. Suriye sınırı hareketlendi ve içeriye giriş yapmaya çalışan teröristler oldu. Bu teröristlerin hepsi gebertildi, bu ayrı konu. Bunun dışında, bir de sivil toplum örgütlerine sızmış hainler Devlet’i çaresiz göstermek için ellerinden geleni yaptılar. Tüm bunlar birer tesadüf müydü?

Bu kadar tesadüf bir arada, üstelik Türkiye’de nasıl olabiliyor? Hiç düşündünüz mü?

Değerli dostlar, tek tek açıklayarak gideyim. Ulaşımın durduğu, uçuşların iptal edildiği, hava şartlarının kötü olduğu, ABD’nin savaş gemisinin İstanbul’a gelerek depremden iki gün önce Dolmabahçe’de demir attığı, birçok Avrupa ülkesinin konsolosluklarını kapattığı Türkiye’de önemli bir seçimin eşiğinde olunduğu ve dünyada doğalgaz krizinin yaşandığı bir dönemde Türkiye’nin tam da deprem bölgelerinde rezervler bulmuş olması yani her şeyin tam da aynı devreye denk gelmesi hiç tesadüf değil.

Değerli kardeşlerim, ister harp teknolojisi deyin, ister deprem kuyularının patlatılması ile tetiklenen deprem, ne derseniz deyin, bu deprem, var olan bir fay hattının olduğundan daha yüksek tahribatla harekete geçirilmesi sonucunda ortaya çıkmış bir depremdir.

Amerikan savaş gemisinin neden geldiği hep merak konusu olmuştu. Açıklayayım: Gemi, Türkiye’nin 1950’lerde Amerika ile yaptığı anlaşmaya istinaden gelmişti. Neydi bu anlaşma? Türkiye’de bir iç karışıklık veya kargaşa yaşanırsa Amerika’nın müdahale etme hakkı var. Tabiî bu müdahaleye Türkiye izin verirse mümkün. Asıl korkunç senaryo ise, Türkiye’yi zayıf düşürüp yardım bahanesi ile girerek işgal etmekti. Gemi de bu yüzden Boğaz’a demir attı.

Bakın, tüm depremleri bir kenara bırakın, bu depremin hem öncesinde, hem sonrasında soru işaretleri var. Biliyorum, soruyorsunuz, “Madem bu kadar güçlüler, neden bunu farklı ülkelerde yapmıyorlar? Amerika bu kadar güçlü mü?”.

Bakın sevgili dostlar, Türkiye’yi takip ederken aynı zamanda Amerika’da gözden kaçırdığımız bazı olaylar oluyor.

Biliyorsunuz, medya bundan bahsetti. Amerika’da havada bir balon gezdi. UFO vurduklarını söylediler. Nükleer silahların üzerinde uçuş yapan bir balon… Ve iki adet tanımlanamayan cisim, Alaska üzerinde uçarken vuruldu. Alaska neresi? HAARP teknoloji tesislerinin olduğu yer. Bu da tesadüf değil. Acaba Çin ya da Rusya, Alaska’daki HAARP teknolojileri alanında bir hareketlilik mi tespit etti?

13 Şubat 2023 günü Alaska yakınlarından geçen dört Rus uçağını tespit ettiler ve Pentagon bu uçakları durdurdu. Aynı gün Amerika, Rusya’daki Amerikan vatandaşlarına Rusya’yı terk etmelerini söyledi. Bakın, işte Türkiye’yi takip ederken bunları kaçırıyoruz.

Hemen arkasından Amerika, Türkiye’ye, o günlerce konuştuğumuz savaş gemisini gönderdi. Buradan ayrıldı, İzmit’e gitti ve oraya demirledi. Buraya kadar anlaşıldıysa, bu geminin şu an nerede olduğunu söyleyeyim: Uluslararası sularda bekliyor.

Peki, bu gemi hâlâ neyi bekliyor?

*

Gelelim depremlerde HAARP etkisinin olup olmadığına…

Evet, bu sistem var. Bu sistem deprem üretemez, fakat var olan fay hatlarını harekete geçirebilir.

Bakın, HAARP sistemi ile ilgili Amerikan Hava Kuvvetlerinin bin sayfalık raporu var ve bu raporda aynen şöyle yazıyor: “Hava şartlarını müttefikimiz yapmalıyız. Bu çalışma, askerî hedeflere ulaşmak için hava durumunu gerçekte bir savaş enstrümanı olarak kullanmayı amaçlar. Hava şartlarının değiştirilmesi, yeni yapay hava koşullarının oluşturulması, savaşın kazanılmasında büyük rol oynayacaktır. Dolayısıyla bu bir havaya hükmetme projesidir.”

28 Ekim 1999 tarihli ve 115 sayılı Kara Kuvvetleri Komutanlığı bülteni ile HAARP teknolojisinin sisteme girdiği, kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimizin kayıtlarında mevcuttur. Demek oluyor ki, bu sistem Türk Ordusunun kayıtlarında da var. 

Avrupa Birliği Parlamentosu bu sistemi bir silah olarak tanımlıyor. Parlamentoda 5 Şubat 1998 yılında iki oturum düzenlendi. Resmî internet sayfasında hâlâ o oturuma ait dokümanlar mevcut. Peki, ne dediler bu oturumda? ABD yetkililerini HAARP teknolojisi ile ilgili açıklama yapmaya davet ettiler. O oturuma dünyanın en iyi, alanında uzman iki kişiyi davet ettiler; bunlardan biri Nick Begich idi. Begich’in “Bu HAARP’ı Melekler Yapmadı” isimli bir kitabı var. Bu kitabı internetten indirip okuyabilirsiniz. Kitapta deniliyor ki, “HAARP teknolojisi toprağın yani yer altının tomografisini çeken bir sistemdir”. Üstelik 10 kilometre aşağıya kadar çekebiliyor. Deprem ise yerin 7 kilometre aşağısında oldu.

Bakınız, 1999 Depremi’nde de Marmara’nın tüm tomografisini çektiler. Hatırlayın, Fransız gemileri Boğaz’a gelmişti. Bu bizim ülkemizde yeni olan bir durum değil. Şuna çok iyi uyanmamız gerekiyor: HAARP sisteminde patlayıcı da kullanıyorlar.

Ayrıca Rusya Devlet Duma’sı da 9 Ağustos 2002’de HAARP’ı yeni bir silah olarak nitelendirdi. Bunun tehlikeli bir silah olduğunu, durdurulması gerektiğini tartıştılar. 2002 ve 2010 yılları arasında iklim bakımından Rusya çok sıcak oldu ve bu durumdan dolayı HAARP sisteminin yanı sıra Amerika’yı suçladı.

Rusya ve Amerika’nın yanı sıra birçok ülkede savaş argümanları değişti. Amerika’nın bu gizemli projelerinin tamamı önce askerî alanda başlıyor ve uygulanıyor, tepki çekince sivil alana teslim ediliyor.

Kısaca tüm bunların sonucunda diyorum ki, bu deprem bir doğa olayı değil, tetiklenmiş bir savaş olayıdır. Bundan sonra savaşlar da bu şekilde yapılacak olup, çok sayıda insan katledilecektir.

Değerli okurlarım, bizler malzemeden, ülkemizden, milletimizden ve hayatımızdan çalmazsak, hangi teknoloji olursa olsun, başarılı olamazlar.

Oyunları bitmiş değil. Seçim günlerine yaklaştıkça farklı tezgâhlar kurup oyunlar sergileyecekler. Tezgâha gelmeyin ki müreffeh yarınlara ulaşabilelim.

*

Peki, tüm bunlar olurken Türkiye ne yapıyor? Türkiye’nin nasıl bir hazırlığı var?

Bu soruya çok yakında başka bir yazıyla cevap verelim…

Selâm ve dua ile…