HDP Kocaeli
Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, isnat edilen suçlardan mahkemede
yargılandı, suçlu bulundu.
Milletvekili
seçilmeden önce işlenmiş suçlar neymiş diye baktık, şunları gördük:
-
Kamu görevinin usulsüz olarak üstlenilmesi
-
Konut dokunulmazlığını ihlâl
-
Terör örgütü propagandası yapmak
Kesinleşmiş
mahkeme kararı TBMM’de okununca, milletvekilliği düşmüş oldu.
Ancak
Gergerlioğlu, Meclis’i terk etmedi.
Önce
Genel Kurul salonunda, sonra partisinin grup salonunda ikâmet etti.
Dört
gün böyle geçti.
Herhâlde,
“Şu milletvekilliğini nerede düşürdüm?” diye aramaktaydı.
Öyle
ya, nerede kaybettiysen orada ararsın.
Güneşin
girmediği karanlık yerde kaybettiğin bir şeyi “Burası daha aydınlık” diye
dışarıda aramak olmaz.
Nasreddin
Hocamız öyle yaptıysa, bu, mantığın sakatlığına işaret etmek içindir. Artık o
kadarını da akletmek gerekir.
Partisinden
arkadaşları yalnız bırakmadı Gergerlioğlu’nu.
Hep
yanındaydılar.
Maksat
destek olsun.
Aynı
maksatla CHP milletvekilleri de ziyaret etti. Daha doğrusu, etmişler. Öyle
haber aldık. Görmüş değiliz.
Sarıldılar
mı, maskeli iken birbirlerine uzak durarak yumruklarını yavaşça tokuşturdular
mı, yoksa dirseklerini mi dokundurdular, bilemiyoruz.
Gelenler
arasında Abdülatif Şener’in de ismini gördük.
Hey
gidi hey!
İnsan
neler görüyor yaşadıkça!
Hayatın
cilvesi çok.
Kimi
de hayata bırakmıyor cilveyi.
Milletvekilliği
düştüğü hâlde Meclis’i terk etmeyen Dr. Gergerlioğlu, milletvekilliği devam
ediyormuş gibi davrandı o dört gün boyunca.
Bu
şanlı direnişin dört günde tamamlanması, doğrusu benim için sürpriz oldu. Daha
uzun süre devam eder sanıyordum.
Gerebildiği
kadar gerecektir diye geçiyordu aklımdan.
Emniyet
teşkilâtı benimle aynı düşüncede değilmiş.
O
gergin günler içinde, Gergerlioğlu’na destek vermek isteyen yoldaşları, Meclis
Genel Kurulu’ndan ayrılıp HDP Grup katına çıktığı sırada birtakım sesler
çıkarmışlar.
Yürüyüş
kolu şeklinde hareket eden grubun çıkardığı sesler arasında en dikkat çekeni
şuymuş:
“Biji
serok apo…”
Böyle
sloganların atıldığına çok yerde şahit olmuşuzdur.
Fakat
TBMM içinde sanırım ilk defa oldu. Belki de yanılıyorumdur.
İlk
de olsa, tekrar da olsa, mevzu ortada.
İki
şekilde de vaziyet sakat!
Terör
örgütü lideri olarak, yirmi küsur senedir cezaevinde tutulan ve en çok “bebek
katili” sıfatıyla bilinen o posbıyıklı için slogan atmak, pek de nezih bir
davranış sayılmaz.
Başkaları
da bu düşünceye sahip olmalı ki maddeler alt alta sıralanarak soruşturma
başlatıldı.
Meclis
içinde hararetli, hareketli ve hakaretli dakikalar, saatler yaşandığı sırada
çekilen görüntüler arasında, Dr. Gergerlioğlu’nun elini havaya kaldırıp “iki
çay” işareti yaptığını gördük.
Gerçekten
iki çay söylediyse, ayıp etmiş. O kadar kalabalık arasında sadece iki çay kime
yeter?
Belki
de iki gün daha kalmak istediğini anlatmaya çalışıyordu, ne bileyim!
Fotoğrafa
bakarak yorum yapmak çoğu zaman yanıltıcıdır.
Fakat
asıl dikkat çeken husus, o hareketli vakitlerde milletvekili arkadaşları
birbirlerine çok yakın duruyorlardı ve Gergerlioğlu da maskesizdi. Çene altına
düşmüş maskenin kimseye faydası olmaz. Herhâlde rahat bağırmak, sesini uzaklara
duyurmak için indirmişti maskeyi.
TBMM’den
ayrılmayacağını ilân etti Gergerlioğlu. Sosyal medyasından da duyurdu cümle
âleme. Ancak yanına gelen Emniyet mensupları aynı görüşü paylaşmıyorlardı.
Vakit geçirmeden gözaltına aldılar.
Ardından
Başsavcılık tarafından bir açıklama yapıldı:
“Başlatılan
soruşturmada, Cumhuriyet Başsavcılığımızca Ankara Emniyet Müdürlüğüne verilen
talimat ile şüpheli Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun ifadesinin alınması sağlanmış,
ifadesi ikmâl edildikten sonra şahıs serbest bırakılmıştır.”
Alkış!
Madem
serbest bırakacaktınız, bu kadar patırtı ne içindi?
Yoksa
“Ben masumum. Bu suçlamalar yanıltıcı” diyen Gergerlioğlu haklı mı?
Bir
karışık durum.
Eğer
öyleyse, turşu nerede, Pervin kim?
Yok
Pervin değil, “perhiz” diyecektim.
Her
şey birbirine karıştı. Yüzlerce yıllık söz bile tepetaklak oldu.
O
kadar ki, şimdi salıverilen Gergerlioğlu’nu tekrar yakalamak için gün
sayıyorlar.
On
gün içinde teslim olmazsa, görüldüğü yerde gözaltına alınacakmış.
Ne
güzel bir işleyiş!
Tut
bırak, sonra tekrar yakalamaya çalış.
“İşin
ne?”
“Tutarım,
bırakırım.”
“Sonra?”
“Sonra
yine tutarım.”
“Bulursan…
Adam ya Gerger’e gittiyse?”