ABD’nin en kullanışlı göçmenleri: Ermeniler

Kullanışlı bir grup olan diaspora Ermenileri için maalesef bu acıdan kurtuluş yok! Çünkü acılarını sürekli kaşıyan, kanatan, tuz basan, yalan ve iftirayla kışkırtan Batı dünyasının Türkiye ile hesabı bitmedi. Türkiye’nin de kendisiyle uğraşanlar üzerindeki hesabı bitmedi! Allah’ın izniyle bu hesaba karşı Türkiye, dimdik ve güçlü mücadelesini kendi toplumunun bir parçası olan tüm kesimleriyle beraber vermeye devam edecek. Gerisini diaspora Ermenileri düşünsün!

AMERİKA kıtasında herkes göçmen aslında… Ne “Yerli” ya da “Kızılderili” dediklerinden, ne de güneydeki toplum olan Mayalardan bugüne ulaşan ve yaşayan bir örnek grup bile bırakmamışlar. Buna rağmen, ABD’de “göçmen” olan herkes yerleşik Amerikalı oldu da, Ermeniler neden hâlâ göçe zorlanan göçmen konumunda bekletiliyor? Neden diaspora Ermenileri her yıl yeniden göçe zorlanıyor? Yani Ermeni diasporasının günahı ne ki, artık yerleşik Amerikalı olup kötü talihlerinden kurtulan (!) diğer Amerikalılar gibi Amerikan olup normal bir hayat süremiyorlar?

İtalyan, İngiliz, İspanyol, Felemenk veya Alman diasporası diye bir şey duydunuz mu hiç? Afro-Amerikan bile var ama Afrika diasporası yok! Yani öyle ki, kaçırıp zorla köle yaptığı Afrikalı kölelerini bile Amerikanlığa kabul eden ABD, neden Ermenileri diaspora olarak bekletiyor?

Çünkü ABD’de, Ermeni diasporası için kurgulanmış olan, âdeta Hollywood yapımı bir soykırım yalanıyla, her yıl Ermenilere “hâfıza soykırımı” yapılmakta. ABD’ye göre Ermenilerin acılarını unutmalarına izin verilmemeli ki nefret ve kinleri kışkırtılıp saldırgan bir rûh hâli ile ABD siyasetinde kullanışlı bir arena dövüşçüsü olarak kalmaları gerekli. Yani Ermenilerin ABD’deki esareti bitmeyecek! Çünkü Türkiye asla diz çökmeyecek, baskıları umursamayacak, alnı açık olarak bin yılı aşkın tarihini göğsünü gere gere anlatacak ve kendi tarihiyle barışmayı bilecek.

Türkiye olarak, başımızı öne eğmeden ve samîmi bir edâyla kendi Ermenilerimizle dertleşip anlaşırız. Ama ABD’nin saldırganlaştırdığı diasporanın Ermeni holiganlarına karşı hoşgörülü olamayız. Ermeni diasporası, ABD siyaseti gereği her yıl kendi acıları üzerinden bir “tarihî göç” ve “hâfıza soykırımına” zorlanıyorlar.

Sözde soykırım yalanına sebep olan, Osmanlı Devleti’nin en zor günlerinde Türklere ve Osmanlı Devleti’ne büyük acılar yaşatan Ermeni çeteleri yüzünden 1915 yılında uygulanan tehcir kararı ile yaşanan zorunlu göç, sonuçta büyük acılara sebep olmuş olabilir. Ancak herkes bilmekte ki, bu acılardan Türkler başta olmak üzere tüm Osmanlı tebaası ve özellikle de Müslümanlar paylarına düşeni fazlasıyla yaşamışlardır. Bize karşı kışkırtarak Ermenilere bu acıları yaşatanlarsa aynı oyunlarına bugün de devam etmektedirler.

Osmanlı Devleti ve Türk milleti asla bir soykırım yapmamıştır! Soykırım, -yöntem ve- araç olarak Batı dünyasının bir icadıdır. Bizler, bize ait olmayan yöntemler ve araçlarla iş görmedik; savaşta da, barışta da kendimiz olmayı bildik. Son misâl mi? Suriye’de olup bitene bakınız!

Bugün yeniden Suriye’de geçmişin canlı örneği yaşanıyor ve kimin hangi yöntemlerle iş yaptığını tüm dünya görüyor. Batılı ülkeler ile Türkiye’nin araç ve yöntem farkı ortada. Bir tarafta, sözde “DEAŞ ile mücadele” adı altında harâbeye dönmüş şehirler ve altında kalan binlerce masum sivil ile göçe zorlanan ve ölüme gönderilen milyonlar; diğer tarafta, güvenli hâle getirdiği her bölgede, korunmuş şehirlerde su, gıda, sağlık, güvenlik ve eğitim gibi temel hizmetleri sunan Türkiye’nin medeniyet anlayışı ve kendi sınırları içinde de milyonlarca göçmene kucak açan o medeniyetin temsilcileri…

Sadece Suriye’de yaşananlar bile bugün Ermeni soykırımı yalanlarına en güzel cevaptır! Bir laboratuvar olarak Suriye, hangi toplumların “göçmenleri insan olarak gördüğü”, hangi devletlerin “insan yaşamına değer verdiği”, kimin yaşatmak için ve kimin öldürmek için geldiğinin bir göstergedir.

Diğer yandan, kimlerin Suriye’yi ele geçirmek, demografiyi değiştirmek, yok etmek, esir almak ve sömürgeleştirmek için geldiğini de tüm dünya bir kez daha görmüş oldu.

Ancak ABD, her yıl düzenli olarak diaspora Ermenilerini yalanlarla dolu bir tarih tünelinden geçiriyor. Aslında bu yalan tarih tüneli, tüm Batı dünyası boyunca uzanıyor. Bugün hiçbir şekilde Ermenilere faydası olmayacak durumda bulunmasına rağmen, soykırım yalanı, sırf Türkiye’ye karşı kullanılmak üzere kurgulanmış olan bir tarihî göçe zorluyor Ermeni toplumunu.

EuroNews’in güncel bir haberi (https://tr.euronews.com/2019/12/12/1915-olaylarini-ermeni-soykirimi-olarak-hangi-ulkeler-resmen-taniyor-abd-senato-tasari)

şöyle:

“Ermeni soykırımını hangi ülkeler resmen tanıyor?

ABD Temsilciler Meclisi’nin ardından Senato da Ermeni soykırımı iddialarını resmen tanıyan bir karar tasarısını kabul etti. Ankara’nın 1915 Olayları diye tanımladığı Osmanlı İmparatorluğu’undaki yüz binlerce Ermeni vatandaşın zorunlu göçe tâbi tutulmasını ‘soykırım’ olarak resmen kabul eden ülke sayısı ise 31…

Ermeni soykırımı iddialarını resmen tanıyan ülkeler; Almanya, Arjantin, Avusturya, Belçika, Bolivya, Brezilya, Bulgaristan, Kanada, Şili, Kıbrıs Rum Yönetimi, Çekya, Ermenistan, Fransa, Yunanistan, İtalya, Libya, Litvanya, Lübnan, Lüksemburg, Hollanda, Paraguay, Polonya, Portekiz, Rusya, Slovakya, İsveç, İsviçre, Suriye, Vatikan, Venezuela ve Uruguay.

Öte yandan, Bulgaristan’ın kararında ‘soykırım’ ifadesi yerine ‘Ermenilerin toplu katliamı’ ifadesi geçiyor, ancak dönemin Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov, bir açıklama yaparak bunun ‘soykırım’ anlamına geldiğini belirtti.

Ermenistan Dışişleri Bakanlığı’ndaki listede ise Bulgaristan, Suriye ve Libya’nın tanımaları yer almıyor. Bu 31 ülkenin dışında birçok ülke de farklı seviyelerde Ermeni soykırımı iddialarını tanıdı. ABD’de de 50 eyaletten 49’u, 1915’te yaşananları ‘Ermeni soykırımı’ olarak kabul etti.”

Haberde de gördüğünüz üzere, sömürgeciliğiyle nam salmış, hattâ “sömürge” kavramını icat eden, köle ticareti yapan, gittikleri yerlerde milyonları katleden ülkeler ve onların etkisindeki bazı ülkeler, Türkiye’ye karşı sözde Ermeni soykırımı yalanına dair karar almışlar. Bu haber, Batı’nın diaspora için ürettiği ve içinden geçenlere “hâfıza soykırımı” uyguladığı arttırılmış gerçeklik teknikleriyle donatılmış “yalan tarih tüneli”nin uzunluğunu anlamamız için faydalı olabilir.

Hollywood bir diaspora kurnazlığı mı?

Hollywood tarzı üretilmiş ve kurgulanmış bir soykırım yalanı zihinlere dayatılarak, duygusal bir “hâfıza soykırımı”na maruz bırakılıyor Ermeniler. Yani Türkiye’deki Ermeniler gibi kendi tarihleriyle yüzleşip kendi toplumlarıyla barışmaları istenmiyor. Ermenilere, “Türklerle yan yana yaşamayı düşünmeyin, sakın gerçeklerle yüzleşmeyin ve acılarınızı içinizde eritmeyin!” diyorlar. Katlettikleri merhum Hrant Dink gibi, kendi toprağıyla ve kendi toplumuyla barışık bir Ermeni toplumu istemiyorlar.

Nasıl ki ABD, sözde “Kürt ortaklarımız” dediği Kürt kardeşlerimizi de öldüren terörist örgüt PKK-YPG’yi mayın eşeği olarak kullanıyorsa, dün de Ermeniler için oynanan oyunlar, bu şekilde canlandırılmıştır. Dün Ermeniler için yürütülen kurgu, bugün Kürtler için de işletilmektedir.

Son 50 yıldır Türkiye’de, Irak’ta, İran’da ve Suriye’de Kürtler, içinde yaşadıkları devletlere karşı kışkırtılmaya ve terörize edilmeye çalışılıyor. Ancak Kürt kardeşlerimizin, bütün milletimizin ve de Devletimizin ferasetiyle, Batı tarafından kurgulanan bu plânlar bugün Diyarbakır Anneleri tarafından çöpe atılmıştır. Ermenilere yaşatılanların aynısı Kürtler için tasarlanmış, ancak başarısız olunmuştur.  

Aynı ABD, ABD’deki Ermeni diasporasını da Türkiye ile ilişkilerde bir mayın eşeği olarak kullanmaktadır. Yaban hayatındaki göç yolları ve göç dönemleri gibi, her yıl Ermeni diasporasının bir yalan kampanyasıyla ABD iç siyaseti ve ABD-Türkiye ilişkileri çerçevesinde bir göçmen grup olarak Ermenilerin de âdeta kullanım dönemleri var. Bu noktada şu an Aralık ayındayız ve yine göç dönemi geldi! ABD’de Ermeni diasporası bu anlamda yine bu vakitte işliyor.

12 Aralık 2019 tarihi, ABD iç siyasetindeki kavganın bir ürünü olarak, yıllardır Türkiye’ye karşı bir tehdit aracı bağlamında kullanılan sözde Ermeni soykırımı yalanına dayanan tasarının Temsilciler Meclisi’nden oy birliğiyle geçiş günüdür. Ancak garip olan şudur ki, Türkiye’ye karşı bu adım, bir yandan da ABD Başkanı Donald Trump’u da zora sokmak için atılmıştır. Bir taşla üç kuş vurmak çabası vardır bu işte!

Diasporanın hedefinde neden Trump da var?

Suriye’nin kuzeyinde sürdürülen Barış Pınarı Harekâtı’nın hemen sonrasında koşarak Ankara’ya gelen ABD heyeti ile resmî olarak kayıt altına alınan ve iki devlet tarafından duyurulan bir mutabakat yapılmıştı. Diğer yandan bu mutabakattaki yaptırımın işletilmemesi kararına rağmen, ABD’deki Trump karşıtı, Siyonist İsrail yanlısı Ermeni diasporasının etkisindeki ergen tavırlı siyasetçilerin Türkiye’ye ders verme çabasının bir ürünü olarak tasarı kabul edildi.

13 Aralık 2019 günü, TBMM’de dört siyâsî partinin oy birliğiyle ABD’de Temsilciler Meclisi tarafından kabul edilen siyâsî bir metin bağlamındaki Ermeni soykırımı (yalanı) tasarısına karşı açık ve net bir cevap verildi. Kabul edilen karar metninde, “ABD Temsilciler Meclisi’nin tarihî gerçekleri saptırmak sûretiyle uluslararası hukukun temel kurallarını yok sayarak, sözde Ermeni soykırımı iddiaları konusunda kabul ettiği kararı Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak esefle kınıyor ve reddediyoruz” denildi. Ayrıca Cumhurbaşkanımız, Hükûmetimiz, Dışişleri Bakanlığımız ve ABD’deki Büyükelçimiz dâhil resmî anlamda Devletimizin tüm kurumları, haklı ve gerekli tepkilerini uygun ölçekte dile getirdiler.

Ermeni Patriği seçimi dahi özgür şekilde yapılabiliyorken…

12 Aralık 2019 günü İstanbul’daki Ermeni cemaati arasında başlayan seçim sürecinde, adaylardan Episkopos Sahak Maşalyan, 30 bin 800 civarı kayıtlı seçmenin 13 bin 704’ünün katılımıyla seçilen 119 delegenin 102’sinin oyunu alarak, İstanbul Ermeni Kilisesi’nin 85’inci Patriği seçildi. 16 delege ise Ateşyan lehinde oy kullandı. Seçimlerde 1 oy ise geçersiz sayıldı.

İstanbul Bayrampaşa doğumlu yeni Patrik Maşalyan, isminin açıklanmasının ardından Patriklik asâsı ile pelerinini kuşandı ve kendisi için yapılan ayini yönetti. Maşalyan, Ermenice yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve İstanbul Valisi Ali Yerlikaya’ya teşekkür etti.

Diğer yandan Ekim ayında Türkiye tarafından Fransa, İsrail ve ABD başta olmak üzere Batı dünyasının kendisini üstün gören güçlerine ve de içimizden devşirdikleri FETÖ, PKK ve DHPK-C gibi terör örgütleri ve terör sevicilerine rağmen Barış Pınarı Harekâtı başlatılmıştı bilindiği gibi, Türkiye’nin bağımsız ve güçlü politikası ile Suriye’de yürüttüğü bu harekâtta görev alan askerlerimiz için tüm milletimiz duâ ediyor. “Tüm milletimiz” demekle kastettiğimiz şu ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vatandaşı olan ve nesillerdir bu topraklarda yaşayan gayr-i Müslim toplumlar ve “azınlık” dediğimiz cemaatler de toplu olarak Devletimizin ve askerimizin yanında durarak harekâtı destekliyor ve duâ ediyorlar.

10 Ekim 2019 günü Mardin Deyrülzaferan Manastırı’nda da düzenlenen ayinde, Türkiye’deki azınlık cemaatlerinin temsilcileri, Mehmetçiğimiz için duâ ettiler. Merkez Artuklu ilçesindeki tarihî Deyrülzaferan Manastırı’nda, Mardin-Diyarbakır Metropoliti Saliba Özmen ve Kırklar Kilisesi Başpapazı Gabriyel Akyüz’ün yönettiği ayinde, Türkçe, Arapça, İbranice ve Süryanice ilâhiler söylendi. Süryani Kadim, Süryani Katolik, Keldani Rum, Ermeni ve Mûsevî rûhânî liderlerin katıldığı ayinde, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin terör unsurlarına karşı yürüttüğü Barış Pınarı Harekâtı’nda görev alan askerlerin selâmeti, ülkenin bekâsı ve savaş mağduru Suriyelilerin sağ salim vatanlarına kavuşabilmeleri için toplu duâ edildi.

Keldani, Rum, Ermeni ve Mûsevî rûhânî liderlerin destek mesajı okudukları ayine Turabidin ve Midyat Süryani Ortodoks Metropoliti Samuel Aktaş, İstanbul Ankara ve İzmir Süryani Kadim Metropoliti Yusuf Çetin, Adıyaman ve Çevre İller Süryani Ortodoks Metropoliti Melki Ürek, Süryani Katolik Kilisesi Patrik Vekili Korepiskopos Orhan Çanlı, Ortodoks Ermeniler Ruhani Lideri Değabah Sahak Episkopos Maşalyan ile Rum, Mûsevî ve Keldani din adamları da katıldı.

10 Ekim 2019 tarihli Anadolu Ajansı haberi (https://www.aa.com.tr/tr/baris-pinari-harekati/turkiyenin-onardigi-tel-abyaddaki-ermeni-kilisesi-ibadete-acildi/1640826) ise şöyleydi:

Türkiye’nin onardığı Tel Abyad’daki Ermeni Kilisesi ibadete açıldı. Barış Pınarı Harekâtı ile terör örgütü YPG/PKK’dan temizlenen Tel Abyad’da, teröristlerin mevzi hâline getirdiği ve zarar verdiği Ermeni Kilisesi, Türkiye tarafından onarılmasının ardından ibadete açıldı.

Barış Pınarı Harekâtı ile terör örgütü YPG/PKK’dan temizlenen Tel Abyad’da hayat normale dönüyor. Halkın ihtiyaçlarının giderilmesi için hemen her alanda onarım ve yenileme çalışmaları sürüyor. Millî Savunma Bakanlığı, teröristlerin mevzi hâline getirdiği ve zarar verdiği Tel Abyad’daki Ermeni Kilisesi’nin temizliğini yaparak, daha önceden kırılmış olan camları değiştirip ihtiyaç duyulan alanları yeniledi.

Çocuklarının Fransa’da yaşadığını aktaran Um İlyas oradaki akrabalarına seslenerek, ‘Bizim burada hiçbir sıkıntımız yok, her şeyimiz var, iyi bir şekilde yaşıyoruz’ dedi.”

u haberden de anlaşılacağı üzere, burada ya da Suriye’de yaşayanların ne acılar çektiği kimsenin umurunda değil! Sadece bir ülkenin umurunda: Türkiye… ABD veya Fransa’da yaşayan tuzu kuru diaspora Ermenileri, her sene Aralık ayında, tarihte göçe zorlanarak “zihinsel soykırım”a tâbi tutulmalarının bir ritüelini gerçekleştiriyorlar âdeta. Çünkü Türkiye’ye karşı 1915’te onları kullananlar, aynı şekilde bugün de kullanmaya devam ediyorlar. Ermeniler, kullanılmaya devam ediliyor!

Kullanan aynı, düşman aynı, kullanılan aynı!

Kullanışlı bir grup olan diaspora Ermenileri için maalesef bu acıdan kurtuluş yok! Çünkü acılarını sürekli kaşıyan, kanatan, tuz basan, yalan ve iftirayla kışkırtan Batı dünyasının Türkiye ile hesabı bitmedi.

Türkiye’nin de kendisiyle uğraşanlar üzerindeki hesabı bitmedi! Allah’ın izniyle bu hesaba karşı Türkiye, dimdik ve güçlü mücadelesini kendi toplumunun bir parçası olan tüm kesimleriyle beraber vermeye devam edecek. Gerisini diaspora Ermenileri düşünsün!

Diaspora için tek kurtuluş, Türkiye’ye gelip burada kardeşliği geri kazanmanın yollarını aramaktır. Tıpkı Mehmetçiğe teşekkür eden Mardinli Gabriel Akyüz, Tel Abyadlı Um İlyas, merhum Hrant Dink ve Batı’nın tahriklerine kulak asmayan diğer Ermeni kardeşleri gibi…

Son söz

Ermeniler, Osmanlı Devleti’ne olan bağlılık ve sadâkatlerinden dolayı “millet-i sâdıka” (sâdık millet) olarak anılıyorlardı. Ayrıca Ermeni halkın büyük bir kısmı da Türk dilini konuşmayı tercih etmekteydi.

(ABD ve Batı dünyasını anlamak için Alev Alatlı’nın “Fesuphanallah” ve “Hafazanallah” adlı kitaplarını tavsiye ederim.)