
ABD-Türkiye
ilişkilerinde özellikle 2022 yılının başlangıç devresi içerisinde olan
değişimler, sanırım konuyu takip edenlerin dikkatlerinden kaçmamıştır.
ABD
bu zaman zarfında ne yaptı? Öncelikle Yunanistan, İsrail ve Kıbrıs Rumlarının
ana oyuncu olduğu Doğu Akdeniz boru hattı projesine destek vermeyeceğini
açıkladı. Arkasından Türkiye’nin Halkbank dâvâsı ile ilgili yeni bir hukukî
girişim başlatmasının önünü açarak konuyu bir nevi öteledi. Aylardır atanmayan
Türkiye büyükelçisinin atamasını yaptı. Bunlara paralel olarak yeni F-16
talebimizle ilgili olumlu sinyaller vermeye başladığı gibi, F-35 konusundaki
yaptırımlarda da bir gevşemeye gideceğini gösterdi.
Pekâlâ...
Ne oldu da çok gergin bir ortamda seyreden ABD-Türkiye ilişkileri, böyle bir
yumuşama sürecine girdi?
ABD’nin
bu tavır değişikliğinin en önemli nedeni, son iki aydır Türkiye aleyhinde
çevirdiği oyunların bozulması ve kurduğu tuzakların ayağına dolanmasıdır.
Türkiye’nin 12 Kasım 2021’de İstanbul’da Türk Devletleri Teşkilatı’nı kurumsal
hâle getirmesi, başta ABD olmak üzere AB, Çin ve Rusya’da ciddî rahatsızlıklar
yarattı. Her ne kadar bu rahatsızlığı görünür biçimde söylemeseler de kinayeli
demeçler ve öküz altında buzağı arama tavırlarıyla açık ettiler.
Bu
işin Çin ve Rusya’dan ziyade en çok ABD’yi rahatsız ettiği anlaşılıyor.
ABD,
Türk Devletleri Teşkilatı’nın ilânından sonra Türkiye’ye karşı kapsamlı ve
sistematik bir finansal saldırı başlattı. Türk Devleti bu saldırıyı, 20 Aralık
2020 günü yaptığı -Hazine’sine ekstra yük bindirme pahasına- çok kararlı bir karşı
hamleyle bertaraf edebildi. Ancak bu finansal saldırı tehdidi geçmiş değildir
ve tepemizde Demokles’in kılıcı gibi bir müddet daha sallanmaya devam edecektir.
Bu
finansal saldırının arkasından ABD, Türkiye’nin en hayatî projesi olan Türk
Devletleri Teşkilatı’nın en mühim üyelerinden biri Kazakistan’da bildik renkli
devrim dolaplarından birine girişti.
ABD’nin
hesabı, Kazakistan’da muvaffak olacak bir renkli devrimin Özbekistan,
Türkmenistan, Azerbaycan ve Türkiye’yi de içine alan bir “Türk baharı”na, hatta
bir Türk kasırgasına dönüşmesiydi. Ne var ki hesapları tutmadı. Kazakistan’da
kotarmaya çalıştığı renkli devrim, Kolektif Güvenlik Anlaşması uyarınca Kazakistan’ın
Rusya öncülüğündeki örgütü Kazakistan’a davet etmesiyle son buldu.
Bu
süreçte Türkiye ve TDT’yi oluşturan diğer Türk devletleri, Kazakistan’ın
yanında olduklarına dair kararlı bir duruş sergilediler. Türkiye daha da ileri
giderek, Karabağ’da Azerbaycan için yaptığı gibi, her türlü yardıma hazır
olduğunu söyledi. Türkmenistan da yerinde bir hamleyle Kazakistan’ın enerji
açığını kısa zamanda telâfi edebileceğini beyan etti.
ABD,
tıpkı bizdeki 15 Temmuz kalkışmasında çuvalladığı gibi, Kazakistan’da da
çuvalladı. Bu başarısızlık, ABD’nin Rusya’yı Orta Asya’dan kuşatmak ve Çin’i aynı
yerden perdelemek projesini bitirmekle kalmadı, kendisini de bu bölgenin en
güvenilmez oyuncusu durumuna getirerek
ipliğini pazara çıkardı.
Evet,
ABD Kazakistan’da, Türkiye ve diğer Türk devletlerini hedefe koyarak sinsi bir
hamle yaptı ve kaybetti. Bu kayıp onu, Orta Asya’da gücü ile orantılı bir
oyuncu olmaktan uzaklaştırdı. Yani ABD, Kazakistan’da başaramadığı bir oyun
oynadı ve ağır bir bedel ödedi.
Bu
bedel nedir? Afganistan’dan sonra Kazakistan’ı da kaybederek bölgenin dışına
atılmasıdır.
Pekâlâ...
ABD, Orta Asya’dan dışlandı dışlanmasına ama Rusya ve Çin’e karşı plânlarından
vaz mı geçti? Hayır! Bu durumda bir işbirliğine gitmesi gerekiyor. Bu
işbirliğini de etkin bir aktör ile yapması lâzım. Bölgede ABD ve Çin dışında en
etkin aktör kimdir? Elbette Türkiye!
Şu
hâlde ABD’nin neden Türkiye’ye yakın adımlar attığı sanırım anlaşılmıştır. Bükemediğini
öpmek zorunda kaldı yani.
Birincisi;
ABD yakın gelecekte, istemediği hâlde Türk Devletleri Teşkilatı’nın bölgede
güçlenmesine destek vermek zorunda kalacaktır. Bu destek, kara kaşımız ve kara
gözümüz için değil, Çin ve Rusya’yı dengelemek içindir.
İkincisi;
Türkiye artık ne Batı ekseninde, ne de Asya ekseninde yürüyen bir güçtür. Türkiye
kendi eksenini kendisi inşâ eden bir yükselen güçtür. ABD, nihayet bu gerçeği
anlamış görünüyor. Bakıyor ki, kendisinin durdurmaya ve kuşatmaya çalıştığı
Rusya’yı Libya’da, Karabağ’da ve Suriye’de Türkiye durdurmuş. Bu hamleler,
Türkiye’nin Batı’nın ayak oyunlarına rağmen yaptığı muazzam hamlelerdir.
Üçüncüsü;
ABD’nin Rusya’yla çok fazla dalaşacağını sanmıyorum. ABD Ukrayna’yı kullanarak
Rusya’nın Avrupa ile bağlantısını kesmeyi büyük ölçüde becermiş, Dedeağaç
üzerinden de Akdeniz ve Ege’deki Çin-Rus deniz ticaret hareketlerini de iyi
kötü kontrol etme imkânına kavuşmuştur. Artık Kazakistan meselesinde Rusya’yı
kuzeyinden kuşatma plânı da sona erdiğine göre, ABD bir şekilde Rusya ile
anlaşacak ve bütün gücünü Çin ile mücadeleye ayıracaktır.
ABD’nin
Rusya ile anlaşması da Çin ile mücadelesinin bir parçası olarak kendisini
göstermektedir. Zira Çin’in ileride muhtemel genişlemesinin Rusya’yı da en az
ABD kadar endişelendirdiği aşikârdır. ABD’nin Rusya ile mevcut gerginlik
politikasının tek amacı, AB ile Rusya temasını kesmektir. Zira böyle bir temas,
AB’yi uzun vadede Ruslara kaptırmasına yol açabilir.
Bu
durumda ABD, Doğu Akdeniz boru hattından çekildiği gibi, muhtemelen Irak ve
Suriye’deki konumundan da geri adım atarak buralardan çekilecektir. ABD’nin
artık Orta Doğu ile ilgili bir projesinin kaldığını sanmıyorum. Rusya’yı
çıkarlarına uygun bir anlaşmaya razı ettikten sonra var gücüyle Çin ile
mücadele edecektir.
Çin’le
mücadelede denizler konusunda ABD’nin bir sıkıntısı yoktur; ancak kara
meselesine gelince eli o kadar rahat değildir. İşte burada Türk Devletleri
Teşkilatı’nın tuttuğu coğrafya, en stratejik coğrafya olarak kendisini
göstermektedir!
Kazakistan’dan
Edirne’ye, hatta Bosna-Hersek’e kadar uzanan güzergâh Türkiye’nin kontrolündedir.
Şu
hâlde aklı başında bir gücün Türkiye ile ittifak etmesi gerekir. Türkiye ile
ittifak etmenin bir bedeli yok mudur? Elbette vardır! Nedir? Önce güven verici
önlemlerin harekete geçmesidir. Nedir bu adımlar?
1.
Türkiye Akdeniz’de sıkıştırılmayacak!
2.
Halk Bankası gibi uydurma dâvâlarla finansal operasyonlar yapılmayacak!
3.
“S-400 aldın” bahaneli saçma sapan yaptırımlardan vazgeçilecek!
4.
Türkiye’nin bekâsını tehdit eden Suriye ve Irak coğrafyasındaki terör yapılanmalarının
himayesi bırakılacak!
Böyle
olduğu zaman ABD ile Türkiye arasında ihtiyatlı bir ittifak kurulamaz mı?
Elbette kurulabilir. Ha, bu noktadan sonra, ABD’nin içeride fonladığı yapılar
ve desteklediği muhalefet üzerinden Türkiye’yi dizayn etme çabaları artık çok
görünür olmayacaktır. Çünkü yeni durum, ABD’nin Türkiye ile uzlaşmak zorunda
olduğunu göstermektedir. Bu zorunluluktan dolayı da içeride fonladığı yapıları
harekete geçirme konusunda biraz daha geri plânda kalacaktır. “Tümüyle
bunlardan el çekecektir” demiyorum, lâkin eski rahatlığında da olmayacaktır.
Evet,
görüldüğü üzere ABD, Çin ile Rusya’yı kuşatmayı ve onları belli bölgelerde
bloke etmeyi düşünüyor ise, bunun için birlikte hareket edeceği en etkin güç
Türkiye’dir. Bundan hiç hoşnut olmasa da eli mahkûmdur, başka bir çıkış noktası
da yoktur!
ABD
Türkiye’ye karşı yıllardır denediği her türlü orostopolluktan vazgeçmek
zorundadır. Türkiye, elbette böyle bir yakınlaşmanın faturası olarak ABD’nin
kendisini silahlı terör örgütleri ve paralı finansal kuruluşlar ile kuşatıp
boğma projelerini yırtıp atacaktır.
Artık dünya, eski dünya değildir ve asla öyle olmayacaktır. Ancak eski alışkanlıklarının gölgesinde kalan ABD, ummadığı yerlerde ummadığı aktörlerden etkili tokatlar yiye yiye, yeni dünya realitesini kavrayacaktır. Onun bu kavrayışa erişmesi için en etkili tokatlardan biri de Türkiye’den gelecektir. Vesselâm...