ŞİMDİYE kadar ABD’de
birçok seçim oldu ve ilk defa bir ABD seçimiyle bu kadar fazla meşgul olduk. Bir
taraftan bakıldığında, dünyayı etkisi altına alan politikaları sebebiyle herkesin
ilgisini çekmesi normal. Lâkin bir süre önce Joe Biden’in Türkiye ile ilgili
sözlerinin ülkemizde gündem olması, seçimin tartışmalı geçmesi, usulsüzlük
iddiaları, Twitter’in tavrı gibi sebepler bu seçimleri hak ettiğinden daha
fazla gündemimizde tutmuştur. ABD’nin eyaletlerini neredeyse ezberledik…
ABD
seçimlerinden çıkarılacak bazı dersler ve akla gelen sorular vardır. Şimdi
bunlardan kısaca bahsedelim…
1.
ABD gibi dünyanın en gelişmiş ülkesi olarak kabul edilen bir devlet bile seçimleri
doğru dürüst yapamamıştır. Sistemin nasıl işlediğinin detaylarına hâkim değiliz
ama seçimden beş gün sonra Joe Biden’in ABD Başkanı olduğu dünyaya
duyurulmuştur. Donald Trump ise işi yargıya taşıyacağını ve mücadeleyi
bırakmayacağını ilân etmiştir. Kıyasıya yarışılan seçimlerin olduğu başka
ülkelerde de bu tür tartışmalar ortaya çıkabilir.
2.
Seçimlerin yapılıp herkesin oy veriyor olması demokrasi için gereklidir ama
problemlerin çözümü için yeterli değildir. Oyların hangilerinin geçerli kabul
edileceği, ne zamana kadar verilen ya da gelenlerin sayılacağı, verilen oyların
değiştirilip değiştirilmeyeceği, bazılarının yok edilebileceği gibi durumlar
sistemin işleyişinde önemli olabilmektedir. Hâliyle oyları sayan ve sistemi bu
noktada denetleyen mekanizma kritiktir. Bu mekanizmalar hangi grupların
kontrolünde ya da baskısı altındadır? Derin güçler istedikleri sonuçları almak
için oy sayım süreçlerine müdahale etmekte midir?
3.
Seçmen sayısının milyonları aştığı seçimde, oy verenlerin verdikleri oyun doğru
yere gidip gitmediğini denetleme imkânları yoktur. ABD gibi büyük bir ülkede
insanlar oy verdikten sonra artık seçim sistemine güvenmek zorundadırlar. Peki,
sistem güvenli midir? Güvenilir olduğu nasıl bilinecektir?
4.
Bütün demokrasilerin, belli bir süre sonra yüzde 50-yüzde 50 (elli-elli sorunu)
kutuplaşması gibi bir sorunla yüzleşmesi kaçınılmazdır. Siyâsî aktörler uzun
süren mücadelelerinin sonunda seçim dengelerini elli-elli noktasına
getirmektedirler. Bugün ABD tam da böyle bir sorunu yaşamaktadır! Eyaletlerde
süren tartışmalar elli-elli sorunundan kaynaklanmaktadır. Oy oranlarının yarı
yarı noktada buluşmuş olması, sayılan oylar, iptal edilen oylar, oy
kullanmayanlar, yerine oy kullananlar gibi tartışmaları beraberinde
getirecektir.
5.
İleri demokrasilerde seçimlere katılım oranı düşmektedir. Hâli vakti yerinde
olan insanlar, devlet ve hükûmetle pek işi olmayanlar, elitler, zenginler,
eğitimliler seçimlere pek ilgi göstermemektedir. Bu durumda sosyo-ekonomik
olarak orta ve alt toplum kesimleri iktidarın belirleyicileri hâline
gelmektedir. Bu kitlenin beklentilerine uygun siyâset yapan partililer de ister
istemez seviyeyi düşürmekte, daha hamâsi söylemlere yönelmektedirler. ABD’nin
son seçimlerinde katılım yüzde 67 civarında olmuştur. Seçmenin oy kullanmayan
yüzde 33’ü araştırma konusudur.
6.
Donald Trump, Türkiye de dâhil olmak üzere birçok ülkeyi Twitter üzerinden attığı
mesajlarla zora sokmuştur. Âdeta Twitter üzerinden başkanlık yapmıştır. Ancak
bu seçim sürecinde kendisine en büyük darbeyi Twitter vurmuştur. Buradan anlaşılmaktadır
ki, sosyal medya plâtformları, işlerine gelmeyen her türlü paylaşıma sansür
koyabilmektedirler. Bütün stratejisini sosyal medya plâtformları üzerinden
kurgulayanlara bu durum iyi bir ders olmuştur! Bizim de kendi yerli sosyal
medya plâtformunu kurmamız, Twitter’in inisiyatifine ve insafına teslim
olmamamız gerekmektedir.
7.
ABD gibi ülkelerde bile seçim sonuçlarını hazmedemeyen insanların sokaklara
döküldüğü, kaos ve karmaşaya kapı araladığı, sokakların hareketlendiği
görülmektedir. Önümüzdeki zamanlarda daha iyi gözlemleme fırsatı yakalayacağız,
ancak bu tehlike bütün ülkelerde de vardır. Böyle durumlarda ne yapılacaktır?
Meselâ Donald Trump, usûlsüz olduğu iddiasıyla seçim sonuçlarını tanımadığını söyleyerek
kendisini sokaklara çağırsa ne olur? (Böyle bir potansiyele de sahip olduğunu
düşünüyorum.)
8.
Daha önce Trump ile birlikte ABD’nin dünya siyâsetinde gerileyişine şâhit
olacağımızı düşünmüştüm. Bu seçim manzarası, itibar kaybının devam ettiğini gösteriyor.
Joe Biden döneminde de bu iniş devam edecektir diye tahmin ediyorum.
9.
Türkiye’de de Bidenciler ve Trumpçular ortaya çıkmıştır. ABD, başkanların değil,
derin aktörlerin yönettiği bir ülkedir. Trump döneminde, Suriye’den asker çekme
gibi, dillendirilen ama bir türlü icraata dökülemeyen birçok mesele olmuştur.
Bu, başkanların isteseler de bazı şeyleri yapamayacaklarını göstermektedir.
Biden’in Türkiye’ye yönelik tutumu problematiktir ancak Trump’un tutumu da tozpembe
değildir. Bu açıdan bizim tavrımız, “Al birini, vur ötekine” türündendir. Bizim,
ABD’nin başkanının kim olduğundan bağımsız kendi politikalarımızı, ülkemizin
menfaatlerini temel alarak geliştirmemiz gerekir.
Trump’un
gidişi üzerinden ülkemize dair siyâsî netîceler bekleyenlerin olması da
ilginçtir. Onlara tavsiyemiz, umutlarını dışarıda olup bitenler üzerinden değil,
içerideki realiteler üzerinden filizlendirmeleridir ki bir işe yarasınlar!