ABD seçimleri ve ileri demokrasileri bekleyen tehlike

Türkiye’de de Bidenciler ve Trumpçular ortaya çıkmıştır. ABD, başkanların değil, derin aktörlerin yönettiği bir ülkedir. Trump döneminde, Suriye’den asker çekme gibi, dillendirilen ama bir türlü icraata dökülemeyen birçok mesele olmuştur. Bu, başkanların isteseler de bazı şeyleri yapamayacaklarını göstermektedir. Biden’in Türkiye’ye yönelik tutumu problematiktir ancak Trump’un tutumu da tozpembe değildir.

ŞİMDİYE kadar ABD’de birçok seçim oldu ve ilk defa bir ABD seçimiyle bu kadar fazla meşgul olduk. Bir taraftan bakıldığında, dünyayı etkisi altına alan politikaları sebebiyle herkesin ilgisini çekmesi normal. Lâkin bir süre önce Joe Biden’in Türkiye ile ilgili sözlerinin ülkemizde gündem olması, seçimin tartışmalı geçmesi, usulsüzlük iddiaları, Twitter’in tavrı gibi sebepler bu seçimleri hak ettiğinden daha fazla gündemimizde tutmuştur. ABD’nin eyaletlerini neredeyse ezberledik…

ABD seçimlerinden çıkarılacak bazı dersler ve akla gelen sorular vardır. Şimdi bunlardan kısaca bahsedelim…

1. ABD gibi dünyanın en gelişmiş ülkesi olarak kabul edilen bir devlet bile seçimleri doğru dürüst yapamamıştır. Sistemin nasıl işlediğinin detaylarına hâkim değiliz ama seçimden beş gün sonra Joe Biden’in ABD Başkanı olduğu dünyaya duyurulmuştur. Donald Trump ise işi yargıya taşıyacağını ve mücadeleyi bırakmayacağını ilân etmiştir. Kıyasıya yarışılan seçimlerin olduğu başka ülkelerde de bu tür tartışmalar ortaya çıkabilir.

2. Seçimlerin yapılıp herkesin oy veriyor olması demokrasi için gereklidir ama problemlerin çözümü için yeterli değildir. Oyların hangilerinin geçerli kabul edileceği, ne zamana kadar verilen ya da gelenlerin sayılacağı, verilen oyların değiştirilip değiştirilmeyeceği, bazılarının yok edilebileceği gibi durumlar sistemin işleyişinde önemli olabilmektedir. Hâliyle oyları sayan ve sistemi bu noktada denetleyen mekanizma kritiktir. Bu mekanizmalar hangi grupların kontrolünde ya da baskısı altındadır? Derin güçler istedikleri sonuçları almak için oy sayım süreçlerine müdahale etmekte midir?

3. Seçmen sayısının milyonları aştığı seçimde, oy verenlerin verdikleri oyun doğru yere gidip gitmediğini denetleme imkânları yoktur. ABD gibi büyük bir ülkede insanlar oy verdikten sonra artık seçim sistemine güvenmek zorundadırlar. Peki, sistem güvenli midir? Güvenilir olduğu nasıl bilinecektir?

4. Bütün demokrasilerin, belli bir süre sonra yüzde 50-yüzde 50 (elli-elli sorunu) kutuplaşması gibi bir sorunla yüzleşmesi kaçınılmazdır. Siyâsî aktörler uzun süren mücadelelerinin sonunda seçim dengelerini elli-elli noktasına getirmektedirler. Bugün ABD tam da böyle bir sorunu yaşamaktadır! Eyaletlerde süren tartışmalar elli-elli sorunundan kaynaklanmaktadır. Oy oranlarının yarı yarı noktada buluşmuş olması, sayılan oylar, iptal edilen oylar, oy kullanmayanlar, yerine oy kullananlar gibi tartışmaları beraberinde getirecektir.

5. İleri demokrasilerde seçimlere katılım oranı düşmektedir. Hâli vakti yerinde olan insanlar, devlet ve hükûmetle pek işi olmayanlar, elitler, zenginler, eğitimliler seçimlere pek ilgi göstermemektedir. Bu durumda sosyo-ekonomik olarak orta ve alt toplum kesimleri iktidarın belirleyicileri hâline gelmektedir. Bu kitlenin beklentilerine uygun siyâset yapan partililer de ister istemez seviyeyi düşürmekte, daha hamâsi söylemlere yönelmektedirler. ABD’nin son seçimlerinde katılım yüzde 67 civarında olmuştur. Seçmenin oy kullanmayan yüzde 33’ü araştırma konusudur.

6. Donald Trump, Türkiye de dâhil olmak üzere birçok ülkeyi Twitter üzerinden attığı mesajlarla zora sokmuştur. Âdeta Twitter üzerinden başkanlık yapmıştır. Ancak bu seçim sürecinde kendisine en büyük darbeyi Twitter vurmuştur. Buradan anlaşılmaktadır ki, sosyal medya plâtformları, işlerine gelmeyen her türlü paylaşıma sansür koyabilmektedirler. Bütün stratejisini sosyal medya plâtformları üzerinden kurgulayanlara bu durum iyi bir ders olmuştur! Bizim de kendi yerli sosyal medya plâtformunu kurmamız, Twitter’in inisiyatifine ve insafına teslim olmamamız gerekmektedir.

7. ABD gibi ülkelerde bile seçim sonuçlarını hazmedemeyen insanların sokaklara döküldüğü, kaos ve karmaşaya kapı araladığı, sokakların hareketlendiği görülmektedir. Önümüzdeki zamanlarda daha iyi gözlemleme fırsatı yakalayacağız, ancak bu tehlike bütün ülkelerde de vardır. Böyle durumlarda ne yapılacaktır? Meselâ Donald Trump, usûlsüz olduğu iddiasıyla seçim sonuçlarını tanımadığını söyleyerek kendisini sokaklara çağırsa ne olur? (Böyle bir potansiyele de sahip olduğunu düşünüyorum.)

8. Daha önce Trump ile birlikte ABD’nin dünya siyâsetinde gerileyişine şâhit olacağımızı düşünmüştüm. Bu seçim manzarası, itibar kaybının devam ettiğini gösteriyor. Joe Biden döneminde de bu iniş devam edecektir diye tahmin ediyorum.

9. Türkiye’de de Bidenciler ve Trumpçular ortaya çıkmıştır. ABD, başkanların değil, derin aktörlerin yönettiği bir ülkedir. Trump döneminde, Suriye’den asker çekme gibi, dillendirilen ama bir türlü icraata dökülemeyen birçok mesele olmuştur. Bu, başkanların isteseler de bazı şeyleri yapamayacaklarını göstermektedir. Biden’in Türkiye’ye yönelik tutumu problematiktir ancak Trump’un tutumu da tozpembe değildir. Bu açıdan bizim tavrımız, “Al birini, vur ötekine” türündendir. Bizim, ABD’nin başkanının kim olduğundan bağımsız kendi politikalarımızı, ülkemizin menfaatlerini temel alarak geliştirmemiz gerekir.

Trump’un gidişi üzerinden ülkemize dair siyâsî netîceler bekleyenlerin olması da ilginçtir. Onlara tavsiyemiz, umutlarını dışarıda olup bitenler üzerinden değil, içerideki realiteler üzerinden filizlendirmeleridir ki bir işe yarasınlar!