
ÜZGÜN görünen birine sorduğumuz soru vardır dilimizde: “Karadeniz’de gemilerin mi battı?”
Şapşal görünenlere sorduğumuz bir soru yoktu bugüne kadar. Bundan sonra olacak. Diyeceğiz ki, “Akdeniz’de helikopterin mi düştü?”.
10 Kasım’da ABD’nin Akdeniz’de helikopteri düştü. Beş asker kayıp verdiler.
İlk başta ufak da olsa bir açıklama yapmadılar. Türk kanalları daha önce haber verdi ama ABD basınından tek harflik bile haber yoktu.
Basın özgür ya orada!
Yönetimin baskısı altında değil ya!
Olan biteni serbestçe haber yapar ve yorumlayabilirler... Kimse de karışamaz ya... Ondan olsa gerek.
Bir süre sonra yayın yasağı kalktı ve utangaç bir açıklama geldi. “Akdeniz’de bir hava aracının düştüğünü” lütfen duyurdular.
Hava aracı... Uçak mı, helikopter mi, insansız hava aracı mı, dron mu, nedir, belli değildi.
Eğitim uçuşu sırasında düşen helikopter olduğu ve beş askerin öldüğü epey sonra açıklandı.
Ardından başka türlü bir açıklama geldi. Havada yakıt ikmali yaptığı sırada düşmüş meğer.
Acaba doğru olan hangisi?
Eğitim uçuşu ise Akdeniz’de yapılacak iş değil. Eğitimini tamamlamış, tecrübe sahibi seçkin askerler gönderilir oraya. Amerikalıların “Delta Force” dediklerini kastediyoruz.
Nedir o?
Açıklaması şu şekilde:
“Amerika Birleşik Devletleri Ordusu US Army’nin Donanma Mevkidaşı US Navy DEVGRU ile birlikte 2 birinci seviye (Tier 1) anti-terörist ve özel görev birimidir. Delta Force, özel en iyi operatörlerden ve özel eğitimlerden geçirilmiş ve dikkatlice seçilmiş ordu askerlerinden oluşmaktadır.”
Hani bir süre önce İsrail’de Baydın’ın tokalaştığı özel görevli askerler vardı.
O sırada çekilen fotoğrafları yayınlanınca deşifre olan, böylece büyük bir şapşallık yaptıkları ortaya çıkmıştı.
Fotoğraflar sonradan yayından kaldırıldı ama neye yarar!
Gizli kalmaları, yüzlerinin görünmemesi gerekirdi.
Her neyse. Olan olmuştu. Deşifre oldukları için görevi bıraktıkları tahmin edildi. Onlar evlerine dönmüş olabilirler. Yerlerine başkaları gönderilmiştir. Ama düşen helikopterdeki askerler evlerine dönemedi.
Akdeniz’in sıcak sularında kayboldular.
Ertesi gün arama çalışmalarına da son verilmesi emredildi.
Ölen askerlerden çok, helikopter enkazının bulunmasını ABD yönetimi riskli bulmuş olmalı.
ABD gibi bir ülke, düşen helikopterinin aranmasını niye yasaklar? Enkazın bulunmasında ne gibi bir risk olabilir?
Çünkü yapılan açıklamalara uymayan bir enkaz çıkacaktır muhtemelen.
“Düştü mü, vuruldu mu?” sorusunun cevabı hemen ortaya çıkabilir.
“Vurulduysa kim vurdu?” sorusuna gelir sıra.
İşte orada dananın kuyruğu kopar. ABD’nin o çok önemsediği karizması çizilir.
Eğitim uçuşunun orada yapılmayacağında herkes birleşiyor. “Havada yakıt ikmali sırasında” açıklamasına itibar edersek, bu defa da yakıt veren uçağın durumu merak edilir.
O uçağa da bir zarar gelmiş olabilir.
Haydi orasını geçelim. Helikopterin düştüğü noktayı hemen o anda işaretleyebilir ikmal uçağı. Santim hesabıyla, şaşmadan işaret konulabilir. Enkazı bulmak da çok kolaylaşır.
Yapılan açıklamanın elle tutulacak yeri yok. İğrenerek, pislik bulaşması ihtimâlini bertaraf etmek için bir maşa ile tutmak gerek. Uzunca bir maşa hem de.
Öte yandan önemli bir not düşelim.
Epey zamandır uçak ve helikopterlere havada yakıt ikmali yapılıyor ve fakat bugüne kadar dünya tarihinde ikmal sırasında kaza ne görülmüş, ne duyulmuş. Hiç öyle bir kaza kayıtlara geçmemiş.
Ciddiye alınırsa bu ilk olacak. Fakat açıkça ortada olduğu için kabul etmek gerekir ki bunun ciddiye alınacak yanı yok.
ABD yöneticileri askerlerinin ölmesini hiç istemez. “Babam ölsün daha iyi” diye bakan Yahudi terzi hikâyesine benzer onların durumu.
Çünkü askerlerin ölmesi çok tepki çeker.
Ölen askerlerin cenazeleri gelmeye başlayınca, idarenin halka hesap vermesi zorlanır.
ABD halkı, çocuklarının bayrağa sarılı tabutlarla gelmesinden nefret eder. Filmlerinde anlatılan duygulu sahneler gerçeği yansıtmaz. “Niçin öldüler?” diye sorar yakınları.
Bu sebeple vereceği oyu esirger.
“Şehit yakını” diye bir kavram yoktur onlarda. Çünkü şehit nedir, akılları ermez. Bizdeki gibi değildir. Lafı dolaştırarak bir tanımlama yapmaya çalışsalar da yaklaşamazlar bile.
Akdeniz’de düşen helikopter söz konusu olduğunda, ülkeye dönen bayraklı tabutlardan söz edilemez. Çünkü ortada ceset yok.
Polisiyenin meşhur ayrıntısı akla geliyor hemen. Ortada ceset yoksa, cinayet yoktur. Burada cinayet aleti de yok.
“Eğitim zayiatı” der geçerler. Çok isterlerse boş tabutları dolaştırırlar. Duygulu tören de yaparlar. Yakınlarına üç beş dolar verip susturmaya çalışırlar. Bundan ötesi onların problemi.
Biz bu helikopter kazasını değerlendirdiğimizde, ABD askerlerinin, hem de seçkin birliklerin orada görev yaptığı, bilhassa esir vatandaşların kurtarılması için oraya gönderildiklerini tahmin edebiliriz.
Eldeki verilere bakarak, ABD’nin dediği gibi, kaza olmadığını da söylemek mümkün. Ancak kimin nerede vurduğu belli değil. Helikopterin kalktığı yer de muğlak ayrıca. Kıbrıs Rum kesiminden mi kalktı, başka bir yerden mi, bilinmiyor. Her ne açıklama yaparlarsa, biliriz ki o, doğruya en uzak ihtimâldir.