ABD’nin Türkiye korkusu

Etrafımız hiç olmadığı kadar ateş çemberi ile sarılmış durumdadır. Ancak Türkiye de hiç olmadığı kadar güçlüdür. Savunma sanayiinde yerlilik oranı yüzde yetmişleri aştı. Üstesinden gelinemeyen ve sahaya 20 yıl kadar daha girmeyen bir Türkiye, ilk fırsatta ABD diye bir devleti dahi tarih sahnesinden silecektir. ABD’nin Türkiye korkusu işte budur!

BİRLEŞMİŞ Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimî üyesi; ABD, Rusya, İngiltere, Çin ve Fransa’dır. Almanya burada yer almıyor. Dünyada en fazla silah satan ülkeler de yine bu 5 daimî ülke. Tesadüf olmasa gerek. Ortaya çıkan sonuç; silah satan yani savaş teknolojisinden para kazananların BMGK’da daimî olması, sonuna kadar bilim dışı ve ahlâksızlıktır.

Dünyanın bu noktadan çivisi çıkmış durumdadır. Ukrayna’nın sınırları içerisinde yer alan Herson, Luhansk, Donetsk ve Zaporijya bölgelerini, Rusya bir oldubittiye getirerek kendi topraklarına kattığını ilân etti. Daha önce de benzer bir durumu Kırım için yapmıştı. Ukrayna, Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ilhakı reddedip kınama mesajları gönderdiler ancak Devlet Başkanı Vladimir Putin zafer ilân etti.

İşin özeti, dünyanın gözü önünde BMGK’nın 5 ülkesinden biri olan Rusya, mahalle kabadayısı gibi, cebren ve hile ile toprak kazanmış gibi görünüyor. Diğer bir ifadeyle, savaş gittikçe tırmandırılıyor.  

BMGK’dan başka biri ABD ise, gözler önünde ve Yunanistan’ın rızası dâhilinde Yunanistan’ı işgal etti. Gaflet o kadar büyük ki, Yunanistan’da kimse çıkıp da “ABD topraklarımızı işgal etti” diyemiyor. İşgalin farkında bile değiller! 

ABD’nin Yunanistan’ı işgal girişimi Türkiye’ye bir tehdit unsuru ve Yunanistan’a bir güven gibi algılandığından, Yunan siyaseti ve halkı ağzını açamıyor. ABD, 15 Temmuz’un devamını canhıraş bir şekilde istiyor. İlk fırsatta da Türkiye’yi devirmek için elinden gelen bütün dâhilî ve haricî aparatları kullanmak istiyor.

Tam bu aşamada Türkiye, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ, Şanghay Beşlisi) ülkeleri olan Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın davetine katıldı. Birilerinin, “Türkiye NATO’dan çıkıyor mu?” diye etekleri tutuştu. Batı ve ABD, Türkiye’yi bundan böyle tek kalemde gözden çıkaramaz. Ancak ilk fırsatta, darbe dâhil, bütün yolları deneyeceklerdir. 

Özellikle 2023 Seçimlerinin yaklaştığı bu aşamada Yunanistan’a ABD askerlerinin toplanması bir kışkırtma operasyonudur. ABD, hiç olmadığı kadar Türkiye’den korkmaktadır. Hatta daha da ilerisi, “tırsmaktadır”. Bu nedenle Türkiye’yi yanında tutarak sinsi bir hamle ile devirmek istiyor. 

Benzer bir durum İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin için de geçerli. Rusya ilk defa sıcak denizlere indi. Çin, Doğu Türkistan’da kan akıtıyor. Daha yeni Fransa ile Yunanistan, Ege’de tatbikat yaptı. İngiltere New York’ta Türkevi’ni ziyaret etmek zorunda kaldı. Dememiz o ki, bu 5 BMGK daimî üyesinin Türkiye hakkında hiç iyi niyeti yok!

Arap Baharı’nın iki nedeninden biri petrol, diğeri ise teknoloji satmaktır. Teker teker devirip ülkeleri kan gölüne çevirdiler. Libya’da Türkiye bu kan meraklısı ülkelere “Durun!” dedi. Suriye ve Irak da benzer kaderi yaşadı. Şimdilerde Ukrayna ve İran’da olan olayların tamamı Türkiye eksenlidir. Bu nedenle Türkiye sürekli olarak dış politikada “denge” gözeterek Haçlılara fırsat vermemektedir.  

İşin garip tarafı ise, “Türkiye düşsün de ne olursa olsun!” diyen birilerinin içeride olmasıdır ve bu normal değildir. Demek ki aidiyet hissettikleri yerler başka taraflar. 

Hakan Bayrakçı, CNN’de Başak Şengül’ün programında, canlı yayında, FETÖ’nün Yunanistan’ın yanında yer almasına inanamadığını beyan etti. “Bu kadar da olmaz!” dedirten şeye hayret etmesine hayret ettim. FETÖ bir silahlı örgüt olduğu kadar, daha başka özellikleri de olan bir örgüttür. Sanırım Bayrakçı, FETÖ’nün sadece bir darbe yapacağına inanıyor. FETÖ darbeyi bir araç olarak kullanarak bu torakları 1071 öncesine çevirmek istiyordu ve bu hedefinden vazgeçmiş değil.

İşte Bayrakçı bunu görmedi sanırım. Ayrıca şimdilerde birileri ne kadar içeride canhıraş bir şekilde 2023’e kilitlenmiş ise, FETÖ’nün ortaya koyduğu harita da Türkiye’nin bitirilmesi hamlesiydi. Bu derinlikte görünmeyen, sadece bir darbe plâncısı olarak görülen örgüt, elbette şaşırtıyor olmalı. Asıl olan ise, hedeflerinin 1071 öncesi Anadolu toprakları. Ve aidiyet hissettikleri yerlerin Batı olduğunu asla akıllardan çıkarmamak gerekiyor. 

Türkiye’de kalıplı siyâsî yapılar var. Bir yere siyâsî aidiyet hissedenler başka bir yerde kolay kolay konuşlanmazlar. Ancak gelin görün ki, bir tarafta bakanlık, başbakanlık yapmış olanlar bile savrulabilmektedirler. Bunun iki nedeni vardır: Ya siyâsî ihtiras ya da benzemezleri bir araya getiren ortak akıldan beslenmeleri...

Dış politikadan iç politikaya değinmemizin nedeni, Yunanistan’ı işgal eden ABD ve tüm Batı’nın içeride devşirdikleri ve beklentileri olmadan Türkiye’yi karşılarına almalarının mümkün olmadığıdır. Oyun işte bu kadar büyük!

Bu nedenle, Arap Baharı’nda devirdikleri ülkeleri Suriye, Irak, Ukrayna ve İran ile sürdürüyorlar. Hepsi teker teker devrildi. Rusya’nın ABD’nin haberi olmadan Ukrayna’ya girmesi mümkün değil. Çünkü Rusya Ukrayna’ya girdiğinde ABD de Yunanistan’a, Kıbrıs’a girdi. Şimdilerde de İran’a girmek istiyor. 

Türkiye’yi deviremezlerse İran’ı İslâm ülkelerine model gösterecekler. ABD’nin, tarihinde hiçbir ülkeye vermediği silahları İran’a vermesi boşuna değil. Durup dururken Ermenistan da Azerbaycan’a işte bu nedenle saldırdı. Türkiye ile Azerbaycan karadan bağlanmasın diye… Ermenistan bu aşamada İran, Rusya ve ABD’nin taleplerini yerine getirdi.

Etrafımız hiç olmadığı kadar ateş çemberi ile sarılmış durumdadır. Ancak Türkiye de hiç olmadığı kadar güçlüdür. Savunma sanayiinde yerlilik oranı yüzde yetmişleri aştı. Üstesinden gelinemeyen ve sahaya 20 yıl kadar daha girmeyen bir Türkiye, ilk fırsatta ABD diye bir devleti dahi tarih sahnesinden silecektir. ABD’nin Türkiye korkusu işte budur!