GÜÇLÜ olanların kibir,
zulüm, küstahlık, komploculuk ve arada bir “namus yoksunu” hâllerini biliriz.
Ve
çoğu zaman şu merak edilir: “Güce kavuşunca mı bu hastalıklı hâller oluşur,
yoksa bu hâller aslında vardır da güç mü ortaya çıkarır?”
Örneğin,
güçle beraber anılan adalet, ahlâk ve tevazu da mevcuttur.
Gücü
besleyen iki unsur vardır: Kuvvetliden zayıfa doğru giden ivme ile zayıf ve muhtacın
güçten beslenmek için güce öykünmesi, güce “yalakalık” yapması...
Bu
tablo, bildiğimiz tablo… Oysa göz ardı edilen iki kavram var: İrade ve mücadele…
Güç,
irade ve mücadeleden çekinir. Bir başka ifadeyle, irade ve mücadele, gücün hem
ivmesini bozar, hem de etki alanını. Bu nedenle güç, kendini “iradesizlik” ve
“pasiflik” üzere sürdürülebilir kıldığından, irade ve mücadeleye karşı
tedbirler alır.
Örneğin,
“Bu güçle baş edilemez!” efsanesini bizzat güç yayar ve bundan muradı, “iradesizlik”
oluşturmaktır.
“Güce
kafa tutulursa masumlar da zarar görür!” telkini, yine gücün operasyonudur.
Bundan amaç, güce karşı mücadelede taraftarların çoğalmamasıdır.
Türkiye,
ABD gücünün bu tuzaklarına düşmüş/düşürülmüş bir ülke idi. Askeri, aydını,
medyacısı ve hattâ halkı, “Bu güçle baş edilemez, etmeye kalkarsa masumlar da
zarar görür” propagandasından etkilenmiş ve buna inanmıştı.
ABD’nin
sadece güçlü değil, aynı zamanda bir güç ideolojisi üretmiş ve uygulamış
olduğunu biliyoruz. Yani iradesizlik ortamını sağlarken bunu bir de zihin
dünyasında muhkem kılacak operasyonları gerçekleştirmiştir.
Meselâ,
“ABD’de sistem var; adalet var, kalite var” diye uzayıp giden bütün algı ve dil,
bu zihinsel operasyonların izleridir.
Bugün
Türkiye ile ABD ilişkilerinin geldiği nokta, “irade savaşı” sürecini
Türkiye’nin kazanması sebebiyledir. Çünkü Türkiye, ABD’ye açıkça ve açıktan
irade ortaya koymuş ve sabırla bunu sonuçlandırmıştır. ABD, artık Türkiye’nin
irade beyanının kesin ve keskin olduğunu görmüştür. Bu sebeple “iradesiz
muhalefet” projesini devreye almış ve Erdoğan’ı devirmek için Millet İttifakı’nı
destekleme kararı almıştır.
ABD,
Türkiye’ye şu çağrıda bulunmuştur: “Madem irade beyan ediyorsun, o zaman
mücadeleye hazır ol!” Yani ABD, Türkiye ile sıcak çatışmayı göze aldığını ifade
ederek gözdağı veriyor. Bu gözdağını Suriye’de PYD/PKK’ya desteğiyle
somutlaştırıyor.
Peki,
Türkiye mücadeleye hazır mı?
Hazır!
Türkiye, mecbur kalırsa PKK/PYD’ye saldırdığında ABD’nin o bölgede ve PKK/PYD yanında yer almış olmasını gözünü kırpmadan göze alacaktır. Çünkü Türk toplumu ve Devleti için konu PKK terör örgütüne karşı mücadele ise, gerisi teferruattır!