98’inci yılda Erdoğan’ı yakalamak

Sayın Cumhurbaşkanı, kullandığı söylem ve geliştirdiği hamle zamanlamalarıyla Devletimizin düşmanlarına, Lozan’da 24 Temmuz 1923 günü masanın karşı tarafında oturanlara tek çırpıda gösterdiği restlerle dahi panik ataklar yaşatırken, karşı cephenin yıllardır kurduğu algı sebebiyle bu manevralara ortak olamamak, toplumumuzun bir zaafıdır. Yani Erdoğan’ı yakalamak kendi elimizde!

TÜRKİYE Cumhuriyeti Devleti, hamdolsun, 98’inci yaşına erişti. Allah, kıyamete dek Kendi yolundan ayırmasın!

Sizi bir 5 yıl önceye götürerek, 15 Temmuz işgalci darbe girişiminden hemen sonraki Cumhuriyet Bayramı’ndan tam bir ay önceye, 29 Eylül 2016 günü Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki 27’nci Muhtarlar Toplantısı’ndaki Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasını yeniden hatırlatmaya çalışacağım…

Sayın Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulması evvelinde imzalanan Lozan Antlaşması’na ve “antlaşma” kelimesinin köküne vurgu yaparak şu ifadeleri kullanıyor:

“Tarihte bize ne yaptılar? 1920’de bize Sevr’i gösterdiler, 1923’te Lozan’a bizi razı ettiler. Birileri de bize Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştılar. Her şey ortada! İşte şu an Ege’yi görüyorsunuz, değil mi? Şöyle bağırsan sesinin duyulacağı adaları biz Lozan’da verdik. Zafer bu mu? Oralar bizimdi; oralarda hâlâ bizim camilerimiz var, mabetlerimiz var.

Ama şu an hâlâ ‘Ege’de kıta sahanlığı ne olacak, havada ne olacak, denizde ne olacak?’, bunları konuşuyoruz, hâlâ bunun mücadelesini veriyoruz. Niye? İşte o anlaşmada masaya oturanlar sebebiyle! O masaya oturanlar, o anlaşmanın hakkını vermediler. Veremedikleri için, şimdi onun sıkıntısını biz yaşıyoruz.

Şayet aynen bu darbe de (15 Temmuz) başarılı olsaydı, herhâlde Sevr’i dahi aratacak bir dayatmayla karşımıza çıkacaklardı. Hamdolsun, milletimiz o gece, her kritik dönemde şaşmaz bir şekilde işlediğine şahit olduğumuz engin ferasetiyle, sahneye konmaya çalışılan senaryonun tüm safhalarını, perde arkasındaki tüm hazırlıkları anında deşifre etmiş, buna karşı tavrını da net bir şekilde göstermiştir…”

Evet, bu konuşma, daha sonra karşı cepheden yükselecek başka türden ve daha riskli olacak söylemleri absorbe edecek bir ses kalkanı oluşturmuştu.


Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir Cumhurbaşkanı, ilk kez Lozan konusunu apaçık şekilde dillendirdi ve biz bunun zamanlaması, gerekli veya gereksiz olup olmadığı, Lozan’ın zaferle hezimet arasında nerede konumlandığına dair “kendi ideolojik” fikir köklerimizle bambaşka bir Lozan tartışması içine girmiştik.

Beş yıl geçti, bugün o Lozan’dan “Mavi Vatan”ınımızı söke söke almaya kararlı bir şekilde hareket eder hâle geldik.

Sayın Cumhurbaşkanı, kullandığı söylem ve geliştirdiği hamle zamanlamalarıyla Devletimizin düşmanlarına, Lozan’da 24 Temmuz 1923 günü masanın karşı tarafında oturanlara tek çırpıda gösterdiği restlerle dahi panik ataklar yaşatırken, karşı cephenin yıllardır kurduğu algı sebebiyle bu manevralara ortak olamamak, toplumumuzun bir zaafıdır. Yani Erdoğan’ı yakalamak kendi elimizde!

Bu anlamda, yabancı ülke ve küresel çetelerin ülkemize yönelik sanal anlamda bize sadece Marmara, Ege ve Orta Anadolu’dan oluşan bir Türkiye bıraktığı algısı oluşturan ve sinir uçlarımıza dokunan haritalarla geriliyorduk. İfade ettiğimiz gibi, bunlar sadece sanal birer hayâldi. Ancak Türkiye, Libya ile gerçekleştirdiği iki özel mutabakatla onların hayâllerini kâbuslara çevirdi.

Yani Türkiye, sanalı değil, gerçeği yaşattı. Yaşatıyor!

Erdoğan’ı yakalamak işte burada!   

Ve bu işin devamı gelecek Allah’ın izniyle…

Bu mânâda Mîsak-ı Millî’yi ve de ötesini düşünelim devlet aklını yakalamak için…

Musul mu bizimdi, Irak’ın bütünü mü? Selânik mi bizimdi, Yunanistan’ın bütünü mü? Trablus mu bizimdi, Libya’nın bütünü mü?

Mesele, bir dünya devleti olma hususunda bir dünya milleti, hattâ bir evrensel insan modeli kurma çabasında olan medeniyetimizin kodlarında işaret ediliyor. Mazlum neredeyse orada olmak, esenlik ve adalet üzere, hâkimiyeti Hakk’tan bilip halka yaymak için kurulu devlet düzeni kroki hayâllerle uğraşmaz. O iş, basitlerin işidir, düşkünlerin işidir!

Nice yaşlara güzel ülkem, kıyamete dek var olasın!