6 Şubat Depremi’nin anlattıkları

“Depremin ne zaman olacağı değil, hazırlığımız olup olmadığı önemlidir. Afet bilincini yeni nesillere kavratmak çok önem arz ediyor. Okullarda bu bilinç mutlaka verilmelidir. Afet yönetimi bürokrasisini yeniden yapılandırmalıyız.”

KAHRAMANMARAŞ’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde 9 saat arayla meydana gelen depremler 10 ilimizi etkiledi. Depremlerin tabiatında yıkım var, ölüm var, acı var, mal ve can kaybı var. İnsanların her açıdan sınandığı çok çetin bir imtihan var.

Her insan kendi imtihanını verir. Bütün imtihanlarımızın kolay olmasını dileyerek yazımıza başlayalım…

Doğal afetlerden biri olan deprem, ülkemizdeki insanların can ve mal güvenliğini etkileyen ciddî tehlikelerin başında gelir. Aktif fay hatlarına sahip olması sebebiyle Türkiye, deprem riskiyle sürekli karşı karşıya kalan ülkelerdendir. Alınan tedbirlerin yetersiz olması ve içinde birçok insanın yaşadığı binaların deprem yönetmeliklerine uygun olarak inşâ edilmemiş olması sebebiyle orta şiddetli depremlerde bile can ve mal kayıpları olabilmektedir. Deprem kuşağı üzerine kurulan bir ülkede gerekli tüm önlemlerin alınmış olması gerekir.

6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen ve Kahramanmaraş, Gaziantep, Malatya, Diyarbakır, Kilis, Şanlıurfa, Adıyaman, Hatay, Osmaniye, Elazığ ve Adana’da etkili olan depremler sonrasında binlerce vatandaşımız vefat etti, binlerce yaralımız var. Hepimize geçmiş olsun, hepimizin başı sağ olsun!

Türkiye’miz daha önce de pek çok deprem yaşadı ama bu hepsinden ayrıydı. Çok büyük bir alana yayılması ve şiddetinin de çok yüksek olması, acılarımızın tarif edilebilirliğinin üstündeydi. Yürekler yandı, ciğerler kavruldu. Binlerce ölü, yüz bini geçkin yaralı, milyonların evsiz barksız kalması ve binlerce enkaz, insan gücünün baş edebileceğinin çok üstündeydi.

Türkiye Yazarlar Birliği, yüzyılın en büyük depreminin yaraları sarılmaya devam ederken, deprem bölgesinden gelen akademisyen ve bilim adamlarının da katılımı ile “Dünden Bugüne Türkiye’de Deprem ve Şehirlerimizin Yeniden Kurulması” konulu bir panel düzenledi. Bu konuda doğru ve güncel bilgileri ilk olarak bir panelle ele alması ve yaralarımıza neşter vurması hasebiyle bu paneli çok önemsiyorum.  TYB yetkililerini tebrik ediyorum. Zira daha millet kendine gelemeden konuyu masaya yatırma şerefi TYB yetkililerine nasip oldu.

Çok önemli tespit ve önerilerin dile getirildiği bu tek günlük ama üç oturumluk panelden hafızamda kalanları da sizlerle paylaşmak istiyorum.

TYB Genel Merkezi Mehmet Akif Divanı’nda 18 Şubat 2023 günü saat: 14:00’da başlayan programı TYB Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Muhammed Enes Kala yönetti.

Panelde, TYB Kurucu ve Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan, TYB Genel Başkanı ve Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, Türk Kızılay Ankara Şube Başkanı Dr. Mehmet Sılay, Prof. Dr. Mahmut Özbay, Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sabahattin Aykaç, AYBÜ Sosyoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Mustafa Orçan ve yine AYBÜ Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ramazan Yelken konuştu. Hocalarımın hepsini dikkatle dinledim ve hepsini tebrik ediyorum.

Panelden özet hâlinde bazı notları da sizlerle paylaşmak istiyorum…

*

“İnsan depremin hem öznesi, hem de nesnesidir. Belediyeler müsaade ediyor, müteahhitler tarım alanı olması gereken ovalara evler, şehirler yapıyor, cezasını da bizler çekiyoruz. Müteahhitlerden meclis üyesi veya belediye başkanı seçiyoruz. Yerel yönetimlerde bulunması gereken uzmanlık meselesini unutuyoruz. Parayı bol alan avukatımız da depremdeki yıkımın baş faillerini canhıraş savunuyor. Şehir mi kuracağımıza, yoksa konut mu yapacağımıza iyi karar vermeliyiz.”

*

“Zemin, malzeme ve işçilik, deprem hasarının boyutunu belirliyor. Şimdi şok dönemini yaşıyoruz, bu daha sonra travmaya dönüşecek. Ev satın alınırken işe girer gibi güvenlik soruşturması yapılmalıdır;

afetlerle ilgili üniversiteler kurulmalı, yeni nesiller için deprem müzeleri oluşturulmalı ve mutlaka müteahhitlerin sicili tutulmalıdır. Deprem sonrası barınma, ısınma ve aydınlatma en önemli sorundur.”

*

“‘Deprem kader değil, sünnetullahtır’ demek, daha doğrudur. Depremin ne zaman olacağı değil, hazırlığımız olup olmadığı önemlidir. Afet bilincini yeni nesillere kavratmak çok önem arz ediyor. Okullarda bu bilinç mutlaka verilmelidir. Afet yönetimi bürokrasisini yeniden yapılandırmalıyız. Daha etkili ve yetkili olması hasebiyle bir Afet Bakanlığı kurulması şarttır. Erken uyarı sistemimiz kurulmalıdır.

İmar affı ve vergi affı haksızlıktır, hatta cinayettir; masumu, dürüstü cezalandırmaktır. Belediye binası, valilik binası veya hastane yıkılır mı? Devlet kendini denetleyememiştir.”

*

“Arama kurtarma işi daha ciddî yapılmalıdır. Depremden sonra plânlama, koordinasyon ve sevkiyat çok önem arz etmektedir. Doğal olan şey afet değildir. Depremde müteahhit en son halkadır. Vatandaş betondan, demirden anlamaz, görünene bakar. Binaların depreme dayanıklı olup olmadığını Devlet’in ilgili birimleri denetlemeli ve vatandaşına doğru bilgiyi sunmalıdır. TOKİ’nin yaptığı binaların yıkılmamasının ana sebebi tünel kalıp sistemini kullanıyor olmasıdır. İnşaatlarda meslek liseli kalıpçı, demirci ve betoncu olmalı ve ilgili Mühendis ve Mimar gibi sorumluluk almalıdır.”

*

Panelden aldığım notları sizlere ilettikten sonra, gelelim konumuza…

“Deprem” denince, ilk olarak biz Müslümanların aklına Zilzal Sûresi gelir: “Sûrede kıyametin kopması sırasındaki şiddetli yer sarsıntısının ardından kıyamet gününde yaşanacak olan sıkıntı ve dehşet verici hâller anlatılmaktadır; ayrıca dünyada işlenen hayır veya şerrin karşılığının ahirette mükâfat veya ceza olarak alınacağı bildirilmektedir.”

Yüce Kitabımızın bu sûresi katiyetle ifade ediyor ki, yeryüzü hareket ve zelzelede vahiy ve ilhama mazhar olarak emirle hareket ediyor, depreniyor, sarsılıyor. Bazen da titriyor. Çünkü hiçbir şey başıboş değildir. Cenab-ı Hakk canlı cansız her varlığa bir görev ve sorumluluk yüklemiş. Verilen görev ve sorumlulukları zamanı geldikçe eksiksiz olarak yerine getirmekteler. Depremin görünürdeki yönüyle ilgili birçok ilmî araştırma ve çalışma yapılmış. Yapılmaya devam ediliyor.

“Deprem” kelimesi dinî literatürde “zelzele” olarak ifade ediliyor. Depremle ilgili Kur’ân-ı Kerim’deki “Zilzal” Sûresi’nin ilk ayetinde de “zelzele”, diğer beş ayette ise aynı kökten kelimeler bulunmaktadır. Zelzele ifadesi bu ayetlerin ikisinde kıyametin kopma esnasındaki yer sarsıntısı olarak geçmektedir.

Hadislerde de “bazı kavimlerin yaşadığı depremler”, “Peygamber Efendimizin (asm) ve bazı sahâbîlerin uğradığı depremler”, “insanların yaşantılarını düzeltmeleri için İlâhî birer ihtar sayılan depremler” ve “kıyamet alâmetlerinden sayılan depremler” gibi ifadeler yer almaktadır.

Depremler Müslümanlar arasında daha çok dinî ve ahlâkî boyutuyla algılanmıştır. Kur’ân-ı Kerim’de ise mânevî ve ahlâkî dersler almaya yönelik teşvikler yapılmıştır. Eski ümmetlerin ve toplulukların bir kısmının deprem gibi afetlerle helâk edilmesi, Allah’ı hatırlamada ve ibret almada etkili olmuştur. Peygamber Efendimiz (asm) depremin, güneş ve ay tutulmasının, şiddetli rüzgârın, fırtına gibi afetlerin İlâhî bir uyarı olduğunu belirtmiş, sonra da Allah’a dua edilmesi için tavsiyede bulunmuştur.

Depremler kıyamete benzetilmiş, bu benzetme Kur’ân’da kıyamete dair verilen bilgilerde depremin yol açtığı yıkımlar ve ölümler, insanların yaşadığı panik ve çaresizlik, korku ve kaygı gibi durumlar, yerdeki kayma ve kırılmalar, gaz ve lav püskürmesi, yerden ve yıkımlardan gelen büyük uğultu ve gürültüler arasındaki benzerlikler etkili olmuştur. Ayrıca Peygamber Efendimizin (asm) bazı hadislerinde depremlerin kıyamet alâmetleri arasında zikredilmesi de deprem-kıyamet benzetmesini güçlendirmiştir.

Allah-u Teâlâ mümin, kâfir ve münafıkları çeşitli musibetlerle imtihan ederken müminlere musibetlere karşı sabretmeleri sebebiyle mükâfatı taahhüt etmekte, münafıkların tevbe edip yanlıştan dönmelerini, kâfirlerin ise iman etmelerini, tevhid ve hakikati idrak etmelerini istemektedir. Musibetler kâfir, münafık, mümin gibi bir ayrım yapmaksızın gelebilmektedir. Kâfirlerin küfürden vazgeçmesi için gelirken, müminlere günahlarına kefaret, derecesini yükseltme veya uyarı maksadıyla gelebilmektedir.

Birey olarak, devletin de desteğiyle, yaşanma olasılığı yüksek dereceli depremler için önlem almak gerekir. Deprem öncesinde alınması gereken önlemler “ev içinde ve dışında” olmak üzere farklılık gösterir. Öncelikle, şehirleşmenin yapılacağı yerin toprak yapısı ve aktif faylara yakınlığına dikkat edilmelidir. Toprağı gevşek veya kaygan zeminlerin oluşturduğu bölgeler yerleşime açılmamalıdır. Dik yamaç veya vadilerin içine konut yapmaktan kaçınmak gerekir. Bu tür bölgelerde yaşanacak sarsıntı durumlarında çığ tehlikesi de oluşabilir.

Depreme dayanıklılık testleri yapılan binalardan çıkan sonuçlara göre güçlendirme çalışmaları yapılabilir. Binanın temelinden kolonların sayısına ve kolon kalınlıklarına göre konutlar, depreme karşı güçlendirilebilir. En az masraf ilkesi ile binaları yıkmak yerine güçlendirme seçeneği değerlendirilebilir.

Deprem anında ev içinde yaşanabilecek kayıpları en aza indirebilmek için hareketli eşyaları sabitlemek gerekir. Dolaplar ve benzeri eşyaların duvara sabitlenmesi, sık deprem yaşanan bölgelerde en başta alınan önlemlerden biridir. Yaşanan afet sırasında otomatik kapanmayı sağlayan gaz ve elektrik sistemlerine geçilmelidir. Deprem sonrasında yaşanabilecek bir yangına karşı yangın söndürücülerin hazırda tutulması hayat kurtarabilir. Acil durumlarda binadan hızlıca çıkılması gereken yollar bulunmalı, bu yollar üzerinde yürümeyi engelleyecek eşyalar bulundurulmamalıdır.

Evde yaşayan herkese acil çıkış plânını anlatmak ve zaman zaman bu plânın uygulamaya konulduğu tatbikatlar yapmak önemlidir. Acil çıkış kapıları içe doğru değil, dışa doğru açılanlardan olmalıdır. Evde alınabilecek tüm önlemleri alarak doğal afetlere karşı ailece hazır olunması gerekir. Tüm aile bireyleri arasında görev paylaşımı yapılarak soğukkanlılık elden bırakılmamalıdır. Soğukkanlı olmak birçok problemin çözümünde etkili olacaktır.

Deprem sonrasında, yaşanan bölgenin durumu tahmin edilemeyeceği için deprem çantasının ayrıntılı olarak hazırlanması önemlidir. Hazırlanan çantanın acil çıkış kapısına yakın olmasına dikkat edilmesi gerekir. İlkyardım kurslarına katılarak olası can kayıplarının önüne geçilebilir.

*

Allah’ın kullara ihtiyacı yoktur. Kulların kendi menfaatleri için Allah’a ihtiyaçları vardır. Bir Müslümanın başına gelebilecek asıl musibet, Allah’ı unutması ve dini yozlaştırmasıdır. Kulun ibadetten ve imandan uzaklaşması, günah işlemesi ve sevaplı işleri bırakması da yine büyük musibetlerdendir. Kâinatta her şey kural ve düzen içinde uyumlu bir şekilde devam etmektedir. Kötülüğün kurallarının konulmuş olması, Allah’ın insanlara kötülük istediği anlamına gelmemektedir. Musibetlerin dünya cephesinden görünen yüzü fiziksel olaylar, perde arkasındaki hikmet ise Allah tarafından verilmiş olduğu gerçeğidir. İyi ya da kötü, insanın başına gelen her olayın arkasında Allah’ın izni ve iradesi vardır. Her iman sahibi kişinin olaylara Müslümanca bir bakış açısı, Müslümanca bir duruşu olmalıdır. Belâ ve musibet istemek, “Gelsin” diye dua etmek, bu beklenti içerisinde olmak doğru bir dinî yaşayış şekli değildir.

Hasta olan Hazreti Ali’yi ziyarete giden Hazreti Peygamber, onun Allah’tan sabır istediğini duyduğunda bu duanın doğru olmadığını, bu şekilde aslında Allah’tan musibet istediğini, bunun yerine sağlık ve afiyet istemesi gerektiğini söylemiştir.

Kaderi, hayrı ve şerri yaratan Allah’tır. Musibetler dün olmuştur, bugün olmaktadır ve yarın yine olacaktır. Bu Allah’ın kanunudur. Kul, başına ne gelirse gelsin, bu durumun kendi hayrına olduğunun bilincinde olarak, isyan etmeden, güzel bir sabır ve iman ile Allah’ın huzuruna çıkabilmelidir.

Bu afetten mutlaka iki yönlü ders çıkarılmalıdır.

1-Maddî boyut: Şehrin en gözde ve yeni siteleri yerle yeksan olurken hemen yanı başında camı dahi kırılmamış, sıvası çatlamamış binaların olmasının bir izahatı olmalıdır. Fay hattı üzerinde kurulan, deprem yönetmeliğine göre inşâ edilmemiş binaların inşâsı cinayetle eşdeğerdir. Biz kullar tedbirimizi almakla mükellefiz. “Deveni sağlam kazığa bağla, ondan sonra tevekkül et” sözü şiarımız olmalıdır.

2-Manevî boyut: Allah’a karşı kulluk görevini yerine getirmenin yanında iş ve her alandaki ahlâk ile Müslümanca bir yaşam… Dünyanın geçici olup, mükâfat ve ceza diyarı değil bir imtihan diyarı olduğunun, sadece deprem zamanı değil her an ölümün bize yakın olduğunun şuurunda olmak, darlık ve musibette sabretmek, genişlik ve bollukta Allah’a şükretmek önemlidir.

*

Peki, deprem anında neler yapılmalı?

Deprem, yer kabuğundaki plakaların kayması sonucu ortaya çıkan bir doğal afettir. Deprem sırasında yer kabuğundaki plakalar çatlamalar veya kaymalar sonucu enerji yayarlar ve bu enerji yer kabuğundaki üst katmanlarda yer alan yapıları etkiler. Bu etkilenen yapılar yıkılma, hasar görme veya kayma gibi sonuçlara neden olabilir. Depremler volkanik aktivite, deniz kabuğu çatlamaları veya kıta çatlamaları gibi birçok nedenden kaynaklanabilir.

Deprem anında yapılması gereken bazı önemli adımlar

Güvenli bir yere gitmek: Deprem anında en öncelikli şey, güvenli bir yere gitmektir. Deprem sırasında, evinizin içinde değil, açık alanlarda bulunmanız daha güvenlidir.

Yapıların yıkılmasını beklememek: Deprem sırasında evinizin içinde bulunuyorsanız, evin yapısının yıkılma olasılığını beklemeyin. En kısa sürede güvenli bir yere gitmelisiniz.

Kapıları, pencereleri ve diğer açık yerleri kapatmak: Kapıları ve pencereleri kapatmak, evinizin yapısının daha güçlü kalmasını ve yıkılma olasılığını azaltmasını sağlar.

Dikkatli olmak: Deprem sırasında eşyaların düşmesi, camların kırılması gibi nedenlerle yaralanma riski bulunabilir. Bu nedenle deprem sırasında dikkatli olmanız gerekir.

Acil durum çantası kullanmak: Deprem çantanızda su ve gıda bulundurmanız ve güvenli bir yerde olmanız hayatta kalma şansınızı artırabilir.

Acil durum numaralarını bilmek: Deprem sırasında acil durum numaralarını bilmek, yardım istemek için önemlidir.

Panik yapmamak: Deprem sırasında panik yapmak, hayatta kalmanıza yardımcı olmayacaktır. Sakin ve rahat bir şekilde hareket etmelisiniz.

Bu adımlar deprem sırasında hayatta kalmamıza yardımcı olabilir. Deprem öncesi hazırlıklı olmamız ve deprem anında yapmamız gereken adımları bilmemiz, hayatta kalmamıza yardımcı olabilir.