5 bin ton altın yastık altında

Ha toprak altında, ha yastık altında, altın, piyasaya enerji olması gerekirken kaderlerinden kaçmaya çalışan akıllılar tarafından bütün insanlık tarihi boyunca diri diri gömülmüştür. Evet, diri diri! Altınlarını yastık altına saklayarak piyasadan uzak tutanlar, “garanti” ve “sigorta” gibi her yönden Siyonizm kokan bir anlayışla adalet katilidirler…

CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan’ın 20 Aralık’taki ekonomi hamlesinin tadı damağımızda iken, o günden geriye kalan ancak hiçbir yerde konuşulmayan bir mevzu ortalık alanda duruyor.

Erdoğan o gün, “yastık altında” bulunan 5 bin ton altından bahsetmişti, hatırladınız mı?

Altın, en iyi iletken metal element olmasının yanında, ayrıca en iyi iletken metal elementtir. Hem de en iyi metal element olarak öyle böyle iletmez, acayip iletkendir!

Bir de bu iletkenliğinin yanında altın, yeryüzünde bulunan en iyi…

Neyse…

Altının neyi ilettiğini sorgulayalım şimdi de…

Altın, enerjiyi iletir. “Hangi enerjiyi?” diye sormayın efendim, bütün enerjiyi. Kaynağını sömürür derecede alıcısına iletir. Meselâ bu yüzden İslâm’da erkeğin altın takınması haramdır. Enerjisini sömürmesin diye…

Enerji, günümüzde olduğu gibi her çağın başlıca yaşam motorudur. Ve enerjinin formülü bellidir: “Güç x Zaman”.

Günümüzde olduğu gibi her çağda altın, finansal anlamda en kıymetli “güç” olarak nitelendi. Hatta tarihî kronolojinin nihayetinde banknotlardan senetlere değin her parasal evrak, kütlesince altına karşılık imzalandı -ki hâlâ imzalanır-. Altını potansiyel olarak elde tutmak, kinetiğe çevirmek açısından önemli. Ancak kinetiğe dönüştürülmeyen hiçbir enerji, motoru çalıştırmaya malik değildir.

Matematiğin en sevilmeyen problemleri, havuz problemleridir. “Bir çeşme bir havuzu filanca zamanda doldururken diğer bir çeşme aynı havuzu falanca zamanda doldurur; öyleyse iki çeşme aynı havuzu birlikte ne kadar zamanda doldurur?” sorusuna cevap ararken, matematik, bir zaman çözümlemesi yapmaz sadece, buna göre hangi çeşme kullanılırsa daha az fatura ödeneceğinin cevabını da arar.

Yani para, yani altın, zaman çerçevesinde belirlenen bir ölçüyü karşılamak içindir. Yastık altındaki altın ne mi olur?

Dünyanın her bir bölgesinde öyledir de, Anadolu’yu örnek vermek gerekirse, dağlar taşlar, kuyular dereler, düşmandan kaçarken veya eşkıyadan saklanan, geri dönüldüğünde bulunmak üzere gömülen tonlarca altınla doludur ve bu gömme işini yapanların hiçbiri, hâliyle murat ettiklerine vasıl olamamışlardır.

Yani ha toprak altında, ha yastık altında, altın, piyasaya enerji olması gerekirken kaderlerinden kaçmaya çalışan akıllılar tarafından bütün insanlık tarihi boyunca diri diri gömülmüştür.

Evet, diri diri!

Altınlarını yastık altına saklayarak piyasadan uzak tutanlar, “garanti” ve “sigorta” gibi (bu iki enstrümana daha sonra biraz daha yer ayıracağım) her yönden Siyonizm kokan bir anlayışla adalet katilidirler.

Adalet yeryüzünde bulunan her canlının yeryüzünün varlığı ve zamandan eşit şekilde payını almaksa, altın gibi enerjiyi en iyi şekilde iletmeye malik bir element, bu katiller tarafından zapt edilerek ve gasp edilerek öldürülmektedir.

Türkiye o 15 Temmuz gecesini mağlûbiyetle kapasaydı, altınlarını yastıklarının altına saklayanlar, teröristlerce işgal edilmiş şehirlerin meydanlarında toprak eşeliyor olacaklardı sanırım.

Erdoğan, 20 Aralık akşamı, o 5 bin ton altının sahibine sadece seslenmemiş, ihtarda bulunmuştur. Aklı olan anlar, anlamayansa gömü yapacak tepe arar…