31 Mart Seçimleri ve duygudaşlık

Hiç şüphesiz seçmen, CHP’ye bir kredi verdi. Cumhur İttifakı’na ise etkili bir uyarıda bulundu. Kim seçmenin verdiği mesajı doğru okur ve bundan sonrası için seçmenle kim daha yakından duygudaşlık kurarsa, başarılı olur. Aksi takdirde başarısızlık kaçınılmaz olur. Bu seçimler, özellikle de CHP için konjonktürel bir başarıdan öteye gitmez.

ÜLKEMİZ, yerel yönetimleri belirlememek için 31 Mart’ta seçime gitti. 34 siyâsî partinin katıldığı seçimde 61 milyon 430 bin 934 seçmenin 48 milyon 256 bin 541’i oy kullandı. Kullanılan oyların 46 milyon 46 bin 499’u geçerli, 2 milyon 210 bin 42’si ise geçersiz sayıldı. Yani sonuçlara yansımayan 15 milyondan fazla oy var. Bu da geçerli sayılan oyların üçte birine tekabül ediyor.

Ayrıca 2023 Seçimlerine göre yaklaşık 9 milyon seçmen sandığa iradesini yansıtmamış. Bunların 3,2 milyonu yurtdışı seçmenlerden, geriye kalan yaklaşık 6 milyon seçmen ise yurtiçi seçmenden oluşuyor. Yurtdışı seçmenleri yerel seçimde oy kullanamadığı için 2023 Seçimlerine göre oy kullanmayan seçmen sayısını yaklaşık 6 milyon olarak kabul edebiliriz.

Seçim sonucunda resmî olmayan sonuçlara göre CHP yüzde 37,7; AK Parti yüzde 35,5; Yeniden Refah Partisi yüzde 6,2; Milliyetçi Hareket Partisi yüzde 5; İyi Parti ise yüzde 3,8 oy aldı. Bu sonuçlara göre CHP 14 büyükşehir, 21 il, 337 ilçe, 61 belde; AK Parti 12 Büyükşehir, 12 il, 356 ilçe, 169 belde; Yeniden Refah Partisi 1 büyükşehir, 1 il, 39 ilçe, 24 belde; DEM 3 büyükşehir, 7 il, 65 ilçe, 10 belde; MHP 8 il, 122 ilçe, 98 belde; İyi Parti 1 il, 24 ilçe, 7 belde; Büyük Birlik Partisi 1 il, 14 ilçe, 5 belde; Saadet Partisi 1 ilçe, 3 belde; DP 2 ilçe, 3 belde; Demokrasi ve Atılım Partisi 1 ilçe, 3 belde; Demokratik Sol Parti 1 ilçe, 1 belde; Sol Parti 1 ilçe; Türkiye İşçi Partisi 1 ilçe, 1 belde; TİP 1 ilçe, 1 belde; Memleket Partisi 1 ilçe, 1 belde belediye başkanlığı kazandı.

Bazı il ve ilçelerde sonuçlar çok çok küçük farklarla ortaya çıktığı için partiler sonuçlara itiraz ettiler. Yani bu tablonun değişme ihtimali var.

Seçim sonrası AK Parti’nin neden bu kadar çok oy kaybettiği sorusu ile CHP’nin oy oranını bu kadar yükseltmesindeki nedenlerin neler olduğu sorusu kamuoyunda ele alınıyor.  Günlerdir buna ilişkin medyada değerlendirmeler yapılıyor. Kamuoyunda AK Parti’nin ekonomik nedenler, emeklilerin tepkisi, aday tercihleri ve teşkilat yöneticilerinin Jakoben tavırları yüzünden irtifa kaybettiği, CHP’nin ise konjonktürü iyi değerlendirip daha doğru adaylar ile başarıyı yakaladığı yönünde değerlendirmeler ağırlık kazanıyor.

Bunların hiç şüphesiz seçim sonuçlarına etkisi büyük. Bu hususlar çokça tartışıldığı için ben, meseleye biraz farklı bir pencereden bakmayı deneyeceğim.

YRP ve Cumhur İttifakı partileri, çok sayıda yerde Cumhur İttifakı’na seçimi kaybettirdi

Ana değerlendirmeye geçmeden önce Yeniden Refah Partisi’ne artı bir parantez açmak gerekiyor. Çünkü YRP’nin aldığı oylar, çok sayıda yerde seçim sonucuna doğrudan etki etti.

YRP aldığı oylar ile Adana Yüreğir’de, Adıyaman Çelikhan ve Gölbaşı’nda, Antalya Akseki ve Döşemealtı’nda, Artvin Yusufeli ve  Merkez’de, Aydın Koçarlı’da (sadece 87 oy alarak), Eskişehir Sivrihisar’da (sadece 200 oy alarak), Gaziantep Şehitkamil ve Nizip’te, İstanbul Beykoz ve Gaziosmanpaşa’da, İzmir Kemalpaşa’da, Kars Digor’da, Kırşehir Akpınar’da, Konya Ereğli’de, Malatya Yazıhan’da, Manisa Gördes’te, Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan’da, Ordu Korgan’da, Sakarya Sapanca ve Feriz’de, Tokat Zile’de; Şanlıurfa Halfeti, Bozova, Hilvan ve Ceylanpınar’da; Uşak Karahhallı’da (sadece 62 oy alarak), Van Gevaş ve Muradiye’de, Iğdır Tuzluca’da AK Parti’ye kaybettirdi.

YRP’nin MHP’ye kaybettirdiği yerler de var. Örneğin Bursa Yenişehir’de, Kayseri Sarız’da, Manisa Turgutlu, Çağlayancerit ve Ekinözü’nde, Sakarya Hendek’te, Samsun Salıpazarı’nda, Trabzon Beşikdüzü’nde…

Bazı yerlerde ise Cumhur İttifakı bileşenleri birbirlerine seçimi kaybettirdiler. Örneğin Yozgat Merkez ve Tokat Zile’de AK Parti MHP’ye, Eskişehir Alpu’da BBP MHP’ye, Kilis Merkez’de MHP AK Parti’ye seçimi kaybettirdi.

Dil, söylem ve duygudaşlık neden önemli?

Dil ve söylem, siyasetin en önemli sermayesidir. Bu sermayeyi etkin kullanabilenler siyasette seçmeni ikna etme hususunda başarılı olurlar. Dil ve söylem sadece seçmeni ikna etmeye yaramaz. Dil ve söylem, seçmen üzerinde rıza üretme ve karşıtlık oluşturma hususunda da belirleyici unsurlardan biridir. Rıza üretme, sadece ortaya konan politikalara karşı kitlenin rıza göstermesi olarak anlaşılmamalıdır. Rıza üretme, duygudaşlık oluşturmada da en önemli etmendir.

Başkalarının sevinç ve acılarına katılma eğilimi ve isteği, insanları birbirine çeken duygu birlikteliği olarak tanımlayabileceğimiz duygudaşlık empatiye benzese de empatiden daha derin bir olgudur. Çünkü empati, kendini başkasının yerine koymak, onu anlamaya çalışmakken, duygudaşlıksa karşıdakinin nasıl hissettiğini, düşündüğünü anlamaya çalışarak birlikte ortak şeyleri hissetmeyi de kapsar. Bu yönüyle duygudaşlık, insanların ortak bir zeminde ortak bir anlayışla dayanışmasını sağlar. 

Ekonomik yansımaların ve emeklilerin seçim sonuçlarına büyük oranda etki ettiği hemen hemen herkes tarafından kabul ediliyor. 31 Mart Seçimlerinde Cumhur İttifakı seçmeni ve emekliler ya sandığa gitmedi ya da sandığa giderek ittifak dışında kendine yakın gördüğü partiye yöneldi. Yeniden Refah Partisi’nin (YRP) aldığı oy, ikinci kısma işaret ediyor.

Yerel seçimlerde 2023 Seçimlerine göre yaklaşık 6 milyon seçmen, sandığa gitmeyerek sadece Cumhur İttifakı’na değil, muhalefet kanadına, dolayısıyla tüm siyâsî partilere mesaj verdi. Bu noktada iki soru öne çıkıyor: Birincisi Cumhur İttifakı, özellikle de AK Parti, sandığa gitmeyen seçmeni neden ikna edemedi? İkincisi ise, muhalefetin kendi lehine gelişen atmosfere rağmen yaklaşık 6 milyon seçmeni neden sandığa götürüp kendi lehine tercihte bulunmasını sağlayamadı?

Sandığa gitmeyen seçmenin çok büyük bir kısmı Cumhur İttifakı seçmeninden oluşuyor. Cumhur İttifakı seçmeni de ideolojik ve sosyolojik duruşunu koruduğu için AK Parti ya da MHP dışında başka bir partiye yönelmek istemiyor. Bu nedenle muhalefetin ne yaptığıyla çok ilgilenmiyor. Kararını doğrudan Cumhur İttifakı’nın ortaya koyduğu politikalara göre belirliyor. Cumhur İttifakı’ndan beklentilerini karşılayamadığında ise ya kendine yakın gördüğü mahallenin komşu partilerine yöneliyor ya da sandığa gitmemeyi tercih ediyor.

Partiler sandığa gitmeyen seçmeni neden ikna edemedi?

Cumhur İttifakı’nın, özellikle de AK Parti’nin sandığa gitmeyen seçmeni neden ikna edemediği sorusunun cevabı, bakış açılarına göre farklılık gösteriyor. Bu konu kamuoyunda fazlasıyla ele alındı ve farklı sonuçlar ortaya konuldu. Ben de meselenin bir yönüne değineceğim.

Kanımca, sandığa gitmeyen seçmen ile duygudaşlık kurulamadı. Özellikle emekliler ve ekonomik göstergelerden en fazla etkilenenler ile yeterince sağlıklı diyaloglar geliştirilemedi. Onları teskin edebilecek bir dil ve söylem bulunamadı. Ayrıca ekonomik sıkıntı içerisindeki bu kesimlere ulaşan teşkilat mensuplarının lüks araçlarla seçim çalışmalarına katılmaları, emekliler ve ekonomik göstergelerden etkilenenlerin uğrak yerleri olan mekânlara hiç uğramamaları ya da ayaküstü uğramaları, buna mukabil salonlarda çok fazla zaman geçirmeleri, seçmen ile duygudaşlık kurulmasının önüne geçti.

Daha doğru bir ifadeyle, salonlarda geçirilen zaman sahada geçirilen zamandan katbekat fazla olunca duygudaşlık oluşturulamadı ve sahada kan kaybı kaçınılmaz oldu. Ayrıca tüm bunlar, geliştirilen söylemin etkisinin kırılmasına da sebebiyet verdi. Hâlbuki teşkilat mensupları, emeklilerin ve sade vatandaşların en büyük uğrak yerleri olan mahalle mekânları, kahvehaneler gibi yerlerde yani sahada daha fazla zaman geçirseydi, üstelik bunu parti kimlikleriyle değil de sade bir vatandaş olarak yapsaydı, buralardaki insanlar ile daha derin diyaloglar geliştirebilseydi, buralardaki insanların dertlerini anladıklarını gösteren bir dil ve söylem geliştirebilseydi, bu insanlarla çok rahat duygudaşlık kurulabilirlerdi.

Ama teşkilatlar, bunlardan ziyade lüks ve şatafatı andıran görüntüler ortaya koydular. Gençlik teşkilatının yirmili yaşların başındaki mensupları, lüks arabalar ve göz alıcı giysilerle kitlelerin önüne çıktılar. Bu nedenlerden dolayı ekonomik darboğazdaki seçmen, teşkilat mensupları ile özdeşlik kuramadı. Bu nedenle kendi hâlini bile arz etme ihtiyacı hissetmeyen seçmenler bile oldu.

Zayıf süreç yönetimi ve ulaşılamazlık negatif durumları tolere etmeyi engelledi

Bir başka husus da teşkilat mensuplarına ulaşmanın güçleşmesi. Öyle ki, çok sayıda vatandaş, teşkilatlarda küçük görevlerde bulunanlara bile ulaşamadığını söyleyip, günlük hayatta ve sosyal medyada bunu defaatle dile getirdi. Ulaşılabilenler de ya kendilerine ulaştırılan sorunlara çözüm üretme noktasında yavan kaldılar ya da çözüm üretmek için yeterli bir çaba içerisine girmediler. Yahut da çözüm üretmek için gösterdikleri gayret ve süreci ilgililere aktaramadılar.

Duygudaşlık kurma noktasında, çözümden ziyade çözüm için gösterilen gayret, daha fazla etkilidir. Fakat teşkilatlar, kendilerine sorunları iletenler ile süreci paylaşma eğilimine girmediler. Sorunların çözümü konusunda süreçlerin işletilmemesi ya da işletilen süreçlerin sorunları iletenlere aktarılmaması, teşkilatların vatandaşın sorunları ile ilgilenmediği duygusunu doğurdu.

Cumhur İttifakı’na yakın olan ama teşkilatlarda tanıdığı olmayan vatandaşlar, teşkilat mensuplarına yakın olanların sorunlarının çözüldüğünü ya da en azından gayret sarf edildiğini gördükçe kendilerini öteki gibi görmeye başladılar. Hâlbuki teşkilat mensupları, sorunlara daha derinden eğildiklerini vatandaşa hissettirebilselerdi, süreç hakkında vatandaşa geri dönütler yapabilselerdi, vatandaşlar kendi problemleri ile ilgilenildiği hissiyatıyla negatif durumları tolere etme noktasında daha gönüllü davranabilirlerdi.

Muhalefet sandığa gitmeyen seçmeni ikna edebildi mi?

Cumhur İttifakı teşkilat mensupları, vatandaş ile duygudaşlık kuramadığı için ittifak da irtifa kaybetti. Ama bu, CHP teşkilatlarının vatandaş ile derin bir duygudaşlık kurduğu anlamına gelmiyor. Çünkü 2023 Seçimlerine göre yaklaşık 6 milyon seçmen, genel toplamda ise 15 milyon kişi sandığa iradesini yansıtmamış. Önceki seçimlere göre geçersiz oy kullanımı da çok fazla artmış. Bu da bazı seçmenlerin sandığa gidip bilerek geçersiz oy kullandığını gösteriyor.

Yapılan değerlendirmelerde bu sayının 1 milyonun üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Yani ortada iradesini sandığa yansıtmayan milyonlarca seçmen var. Bu seçmenlerin önemli bir kısmının Cumhur İttifakı seçmeni olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. CHP’nin artan oy sayısında İyi Parti ve DEM seçmeninin büyük payı var. Ayrıca CHP, Cumhurbaşkanlığı Seçimleri sonrası yönetimini yenileyerek kendi seçmenini sandığa götürmeyi başardı. 

Sonuç itibariyle CHP seçimden birinci parti olarak çıktı ve oy oranını artırdı. Ama özellikle sandığa gitmeyen seçmen kesimiyle bir duygudaşlık kurup onları sandığa götürerek kendi lehine tercihte bulunmasını sağlayamadı. Üstelik bütün şartlar lehine olduğu hâlde…

Hiç şüphesiz seçmen, CHP’ye bir kredi verdi. Cumhur İttifakı’na ise etkili bir uyarıda bulundu. Kim seçmenin verdiği mesajı doğru okur ve bundan sonrası için seçmenle kim daha yakından duygudaşlık kurarsa, başarılı olur. Aksi takdirde başarısızlık kaçınılmaz olur. Bu seçimler, özellikle de CHP için konjonktürel bir başarıdan öteye gitmez.