28 Mayıs’a nasıl gidiyoruz?

Onlar böyle küçücük algı çalışmalarının yanında, 14 Mayıs’tan bir gün önce Oğuzhan Uğur’un Açık Mikrofon programında “Deprem Özel” plânı yapmışlardı. Depremzedelere ettikleri hakaretlerin bir nedeni de o programın etkisi. Zira zannettiler ki, yaptıkları yayın birkaç saat içinde milyonlarca izlenince bütün depremzedeler Erdoğan karşıtı olacak.

14 Mayıs sonrası Sinan Oğan’ın ikinci tura kalamadığı ortamda, Oğan’a gelen oyların ikinci turda nereye yöneleceği sorusu bir görüşmeler silsilesi oluşturdu.

Şöyle:

CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Sinan Oğan ile görüştü.

Daha sonra Kılıçdaroğlu, Zafer Partisi’ni ziyarete gitti.

Bu sırada Zafer Partisi’nin Kılıçdaroğlu’na kendisinden habersiz Oğan’la görüşmesinden dolayı darıldığı söyleniyor.

Fakat Oğan sadece ZP’nin adayı değil, içinde Adalet Partisi’nin de bulunduğu Ata İttifakı’nın adayı idi.

Bu arada söz konusu dedikodular doğruydu ki AP, Ata İttifakı’nı dağıttığını ve ikinci turda Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceğini açıkladı.

Kılıçdaroğlu AP’yi ziyaret etmedi.

Bu tarafta bunlar olurken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CNN International televizyonuna konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ikinci tur öncesinde Sinan Oğan ile görüşeceğini bu söyleşiden öğrendik.

Fakat CNN, Oğan’ın Erdoğan karşısına bazı şartlarla çıkacağını, Erdoğan’ın, “Oğan’ın isteklerine boyun eğmeyeceğim” şeklinde bir ifade kullandığını ana akım ve de sosyal medyada servis etti.

Bu ifade çok kısa bir zamanda AK Partililer tarafından bile “Reis sağlam duracak” diye yorumlanarak sosyal medyada paylaşıldı.

Bu fakirse, İletişim Başkanlığı ve Dezenformasyonla Mücadele Dairesi’ne bu servis hakkında bir şikâyette bulundu.

Dedik ki, “Erdoğan böyle bir ifade kullanmadı”.

(Kendimizden de, Sayın Cumhurbaşkanı’ndan da o kadar eminiz yani.)

Birkaç arkadaş, “Hayır, söylemiş. Hem ne var bunda?” diye çıkıştı bize. CNN’in web sitesinde yer alan şu cümleyi gösterdiler:

“Meanwhile, Erdogan has told CNN that he won’t bend to Ogan’s wishes.”

Herhangi İngilizce dilbilgisine sahip biri, bu cümle yapısının bir yorum olduğunu bilir. Çünkü ifade Erdoğan’a değil, Meanwhile adındaki CNN spikerine ait. Meanwhile bir yorum yapıyor ve “Erdoğan, söylediğine göre Oğan’ın isteklerine boyun eğmeyecek” diyor.

Bu itirazımızı DMD de önemsemiş ki dört saat sonra şikâyetimiz yönünde bir açıklama yaptı “Böyle bir şey demedi” diye. Peki, bu durum neden önemliydi? Zira uğraşları, Erdoğan’ı Oğan’ın karşısında muhtaç göstermek içindi.

Oğan’ın Erdoğan’dan istediği şey neymiş, ne zaman istemiş, kiminle haber göndermiş?

Cevap yok!

Kaldı ki ne oldu? Sinan Oğan, Erdoğan tarafından Dolmabahçe'deki Cumhurbaşkanlığı Ofisinde kabul edildi.

Kaldı ki, Oğan ile Erdoğan hakkında hiç de öyle servis edildiği türden istek maddelerinin olmadığını, Oğan'ın Erdoğan'ı destekleyeceğini açıkladığı basın toplantısından cümle âlem öğrendi.

Evet, o servisle Oğan güçlü, Erdoğan ise karşısında zayıf gibi gösterilmişti. Ancak eminiz ya, Erdoğan böyle bir ifade kullanmaz, hatta siyâsî bir hata da olurdu.

Bir kısım AK Partili hesap, bu ifadenin yanlışlığını gözetmeden bu ifadeyi yayınladılar. Ancak bu da yanlıştı.

Zira Kılıçdaroğlu AP’yi dışlayarak ZP’ye ve Oğan’a gitmişken, Erdoğan’ın kabulü hürmeten ve lütfen idi.

Bu önemli bir fark! “Boyun eğmeyeceğim” nerede, kabul etmek nerede?

Onlar böyle küçücük algı çalışmalarının yanında, 14 Mayıs’tan bir gün önce Oğuzhan Uğur’un Açık Mikrofon programında “Deprem Özel” plânı yapmışlardı.

Depremzedelere ettikleri hakaretlerin bir nedeni de o programın etkisi. Zira zannettiler ki, yaptıkları yayın birkaç saat içinde milyonlarca izlenince bütün depremzedeler Erdoğan karşıtı olacak.

Zaten programın derdi depremzedelerin sorunlarını aktarmak değil, Erdoğan’a karşı onları kışkırtmaktı. Olmadı.

Şimdi de Kılıçdaroğlu’nu gençlere parlatmak için çalışıyor aynı ekip. Olağanda çıkan konuğa soru soranlar konuğun muhalifi olurken, “Kılıçdaroğlu Özel” plânına Millet İttifakı’nı destekleyenleri aldılar.

Yani kendi ilkelerini de çiğnediler. İlkeleri var mıydı, bilmiyoruz tabiî. “Atatürk ilkeleri var ya” diyen olabilir.

Biz de “Kasetçilik mi?” der, kaçarız.