2024 Antalya Diplomasi Forumu’nda

Antalya Diplomasi Forumu, ülkemize siyâsî arenada puan kazandırmakla kalmıyor, ticarî plânda da pek çok görüşmeye ev sahipliği yapıyor. Teşekkürler 2024 Antalya Diplomasi Forumu, teşekkürler emeği geçen ve dünya barışına hizmet eden ülkem, teşekkürler Dışişleri Bakanım Saygıdeğer Hakan Fidan.

BU yıl yine Antalya Diplomasi Forumu’na Dışişleri Bakanlığı’nın davetlisi olarak, gözlemlerimi aktarmak ve forum hakkında bilgi vermek üzere katılım sağladım.

Global dünyanın nereye evirildiğini gözlemlemek için bulunmaz bir atmosfer oluşturan Antalya Diplomasi Forumu’nda bu yıl da oldukça ilginç sohbetlere, ilginç sahnelere, küresel önemi yüksek çalışmalara şahit oldum. Zıt görüşlerin ve ters kutupların bir araya geldiğine, aralarında husumet bulunanların aynı masaya oturduğuna şahit oldum.

Krizler döneminde diplomasiyi öne çıkarmak

“Krizler Döneminde Diplomasiyi Öne Çıkarmak” başlığı ile bu yıl üçüncüsü düzenlenen Antalya Diplomasi Forumu, pek çok oturum, panel ve konferansa ev sahipliği yaptı. Küresel pek çok sorun konuşuldu; iklim değişikliği, yapay zekâ, İslâmofobi ve mülteci sorunu gibi pek çok başlık yer aldı. Forumun ana teması Gazze olduğu için, bu konuya münhasır sergi de büyük ilgi gördü.

2024 Antalya Diplomasi Forumu’nun açılışında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı dünya çapında bütün diplomat ve üst düzey yetkililer ayakta karşıladı.

Açılış konuşmasını ev sahibi, Saygıdeğer Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Saygıdeğer Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan yaptılar. 148 ülkeden 4 bin 700 kişinin katıldığı foruma gelen herkese “Hoş geldiniz” diyen ve geldikleri için teşekkür eden Cumhurbaşkanımız, Mevlâna’nın şu sözü ile konuşmasına giriş yaptı: “Ümitsizliğin ardında nice ümitler vardır, karanlığın ardında nice güneşler vardır.”

Cumhurbaşkanımız, Antalya Diplomasi Forumu hakkındaKüresel diplomasinin kalbinin attığı merkezlerden biri hâline geldi” diyerek forumun önemine dikkat çekti. “Kültürel ırkçılık, İslâm düşmanlığı ve yabancı karşıtlığı, dünyanın birçok bölgesinde, toplum içinde bir veba salgını gibi yayılıyor. Karşı karşıya olduğumuz gerçeklik şudur: Refah, huzur, barış ve özgürlük asrı olmasını umduğumuz 21’inci yüzyıl, beklentilerin tam aksine, giderek bir buhranlar çağına dönüşmektedir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Nest Kongre Merkezi’ndeki konuşmasına şöyle devam etti: “Türkiye’nin hiçbir hâdiseyi uzaktan seyretme veya görmezden gelme lüksü yoktur. Sorumluluk sahibi bir ülke olarak, doğru bildiklerimizi cesaretle söylemek hem kendi insanımıza, hem de tüm insanlığa karşı görevimizdir” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sıkılı yumruklarla musafaha yapılmaz” diyerek, Türkiye’nin gelecek dönemde de hakkı haykırmaya, adaleti savunmaya, tüm dünyada dostlarının sayısını arttırmaya devam edeceğini söyledi. Erdoğan, “Suriye, Yemen, Libya ve son olarak Ukrayna’daki çatışmalar bize mevcut küresel sistemin işlevini tamamen kaybettiğini göstermiştir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi başta olmak üzere uluslararası kurum ve kuruluşlar kanı, gözyaşını ve yıkımı durduracak adımları atamadılar. On binlerce insanın hayatını kurtaracak, yaşanan acının yıkımının önüne geçecek tarihi bir fırsat heba edildi. Ancak kural temelli uluslararası düzenin iflas bayrağını asıl çektiği yer Gazze olmuştur” dedi.

Cumhurbaşkanımız, “İsrail’in sivil yerleşim yerlerini hedef alan kasıtlı saldırıları sonucunda bugüne kadar çoğu çocuk ve kadın 30 bin Gazzeli şehit edildi. 70 binden fazla Filistinli yaralandı ve yaklaşık 2 milyon insan evlerinden göçe zorlandı. Burada bir hususu çok açık ve net ifade etmek isterim; Gazze’de sadece çocuklar, kadınlar ve siviller canice katledilmedi, aynı zamanda milyarca insanın uluslararası sisteme, adalete ve hukuka dair inancı da yok edildi. Söz konusu İsrail olunca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin, görevi küresel barışı temin olan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin, Avrupa Birliği’nin sürekli hak ve hukuktan bahseden kurumlarının tarafsızlıktan dem vuran uluslararası basın yayın organlarının, hasılı yıllardır bize örnek gösterilen, güvenmemiz, itibar etmemiz gerektiği söylenen yapıların ne kadar aciz ve işlevsiz olduğunu hep birlikte gördük. Gazze’de yaşananlar kesinlikle bir savaş değildir, bir soykırım girişimidir. Çünkü savaşın bile uyulması gereken bir ahlakı, adabı ve hukuku vardır. Ana kucağındaki yavruları açlığa ve susuzluğa mahkûm eden, hastaneleri, kiliseleri, camileri, okulları, üniversiteleri, mülteci kamplarını, ambulansları bombalayan dün olduğu gibi gıda yardımı almak için sırada bekleyen sivilleri kalleşçe, onursuzca hedef alan bir barbarlıktan bahsediyorum” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının ilk gününden itibaren Türkiye olarak ortaya koyduğumuz çabalara, bölgeye gönderilen 37 bin tona varan insanî yardımlara, küresel ölçekte yürütülen tüm diplomatik temaslara, refakatçileri dâhil 900’den fazla Gazzeli hastanın Türkiye’ye getirilmesine rağmen bunun mahcubiyetini iç dünyalarında yaşadıklarını söyledi.

Erdoğan yaptığı konuşmada, Uluslararası Adalet Divanı’nın İsrail’in soykırımı önlemesi yönünde aldığı ihtiyatî tedbir kararı ortada olmasına rağmen Netanyahu yönetiminin işgal, yıkım ve katliam politikalarını dün olduğu gibi pervasızca sürdürebildiğini anlattı ve ekledi: “Uluslararası toplumu Gazze’ye ve Filistin dâvâsına sahip çıkmaya davet ediyorum. Bu maksatla garantörlüğü de içerecek şekilde sorumluluk almaya Türkiye olarak hazırdır.”


Forumda neler konuşuldu?

Antalya Diplomasi Forumu’nda pek çok panel yapıldı ama bence en önemlisi “Gazze Temas Grubu” paneli idi. Türkiye Dışişleri Bakanı, Filistin Dışişleri Bakanı, Mısır Dışişleri Bakanı’nın katıldığı üçlü panelin moderatörlüğünü Türkiye Dışişleri Bakanı Saygıdeğer Hakan Fidan yaptı.  

İsrail’in vahşi soykırımı ve insanlığa sığmayan işgalcilerin yaptığı vahşeti hatırlatılarak, İsrail’in kadınları ve çocukları katletmesi masaya yatırıldı. Antalya Diplomasi Forumu’nda Filistin Dışişleri Bakanı Maliki’ye, “neden Filistin dâhilinde ortak bir duruş sergilemediklerini, Gazze’deki insanları neden yalnız bıraktıklarını” sordum. “Barış imzalanacak, ateşkes imzalanacak, merak etmeyin” diyerek sorumu geçiştirmeye çalıştı. Ben de İsrail’in hedefinin bütün Filistinlileri ortadan kaldırmak olduğunu, Dışişleri Bakanı olarak HAMAS’la el ele verip ortak çalışma yapmayı düşünüp düşünmediklerini, bu kadar vahşet olurken neden askerî birlik sağlamadıklarını, HAMAS’ı yalnız bıraktıklarını dile getirdim. Ancak yine İsrail’in yaptığı zulümden bahsederek soruma tam bir cevap vermek istemedi.


Rukiye Yıldız ve Filistin Dışişleri Bakanı Riad Maliki

2024 Antalya Diplomasi Forumu, özellikle İsrail’in katliam yapmasını Uluslararası Adalet Divanı’na taşıyan Güney Afrikalı diplomatları ağırlamakla ayrı bir mânâ kazandı. Ayrıca D-8 Genel Sekreteri Ishak Abdulkadir İmam, Kwaku Ampratwum-Sarpong (Gana Dışişleri ve Bölgesel Entegrasyon Bakan Yardımcısı), Raouf Mazou (BM Mültecilerden Sorumlu Yüksek Komiser Yardımcısı) ve Ömer Ali Touray’ın (Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu Komisyonu Başkanı) sık sık bir araya geldiklerini görerek sohbetlerine ortak oldum, kendilerine Rize çayı ikram ettim. Afrika’nın güneyi ve kuzeyinin bir araya gelip ortak kararlar almasına vesile olan Antalya Diplomasi Forumu’nun bu vesile ile önemine vurgu yapmak isterim.

Foruma dair notlar

Yemek için aşağıya indiğimde, Dünya Gıda Programı İcra Direktör Yardımcısı ve Operasyon Direktörü Carl Skau ile karşılaştım. Kendisine, “Filistin’de çocuklar açlıktan ölüyor, neden gerekli gıda yardımını yapmıyorsunuz?” diye sorduğumda, “Biz onlara gerekli gıda yardımını yapıyoruz hanımefendi” gibi, dünyanın gözü önünde açlıktan ölen Gazzeli çocukları görmezden gelen, dünyanın aklıyla dalga geçercesine komik bir cevapla geçiştirdi.

Forumda Kate Forbes’e (Uluslararası Kızılhaç Dernekleri Federasyonu Başkanı) Filistin için yaptıkları çalışmaların yetersiz olduğunu söyleyerek, Gazze için gerekli yardımları tam mânâsı ile yapma yolunda neden azimli olmadıklarını sordum. “Bütün dünya ele ele insanlık adına yardım etmeli, gıdaların vaktinde girmesine daha yüksek sesle müdâhil olmalı” telkininin yanında, “Bir sürü çocuk öldü, toplu mezarlar oluştu, bu konuda ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?” dedim. Forbes, büyük yaşına rağmen çocukça bir cevap vererek yeterli çalışmaları yaptıklarından bahsetti.

Forumun beni en çok umutlandıran kısmı, İslâmofobyanın masaya yatırıldığı oturumdu.

BM Medeniyetler İttifakı Yüksek Temsilcisi Miguel Angel Moratinos Cuyaubé, Batı’nın sömürge yaptığını kabullenerek, bunun haksız bir tutum ve davranış olduğunu, insanların ve çocukların öldürülmemesi gerektiğini söyledi. Temsilci şunu itiraf etti: “Evet, ben bir Batılıyım ama şunu da biliyorum: Batı, İslâm’dan korkuyor. Aslında İslâm onların korktuğu gibi bir din değil. İslâm oldukça barışçıl, oldukça insancıl bir din. İslâm’dan gereksiz korktukları için, onu kötü gösterip Müslümanları yok etmek istiyorlar. Haksız yere Müslümanlara tavır ve baskı yapılıyor, bu insancıl değil. Bundan rahatsızım. İslâmofobya gerçekten çok gereksiz ortaya atılmış, yanlış argümanlarla süslenmiş, altı boş korkular. Ve Müslümanlara gereksiz saldırılıyor. Bu, Müslümanları ve İslâm’ı farklı gösterme çabaları barındıran haksız bir tutum.”

Temsilcinin şu sözü ise çok önemliydi: “Batı, İslâm’dan korkuyor. İslâm’ın dünyaya hâkim olmasından, dünyaya yayılmasından korkuyor. Korktuğu için onu düşman ilân ediyor ve onu yok etmeye çalışıyor.”

İslâm hakkında bu kadar hakkaniyetli konuşmasından dolayı, konuşma esnasında onu başımı sallayarak tasdik ettim. BM Yüksek Temsilcisi, panel bittikten sonra platformdan inerek yanıma geldi, ben de ona kalbî teşekkürlerimi sundum. İslâmfobya zulmünün durdurulması için dünyaca el ele verip ivedilikle bir şeyler yapılması gerektiğini söyledim, bu konuda da mutabık kaldık. Beden dili ile çok müspet bir iletişimle İslâm dünyası adına doğru tespitleri için teşekkür ettiğimi vurguladım.

Bir diğer dikkatimi çeken konu, dünyanın her yerinden gelen diplomat ve üst düzey yöneticilere, bakan ve başbakanlara Antalya Diplomasi Forumu’nda verilen yemek oldu. Evet, üç gün boyunca menüde tavuklu sandviç ve ayran vardı. Diplomatlar, yüksek temsilciler, Birleşmiş Milletler sözcüleri, Dışişleri Bakanları dâhil herkese verilen menü sadece bunlardı. Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın yediği yoğurdu çok görenler, bir kap yoğurdu diline dolayanlar, “Ülkeyi yedi bitirdi” diyenler gelip görmeliydi. O 3 gün mide krampı geçirdim. Çünkü gerçekten menü çok komikti; sandviç ve ayran… Yanında isteyene meyve suyu da vardı.


İkinci gün yemeğimi Katarlı diplomatlarla yedim; yine tavuklu sandviç ve ayran… Gazze’de insanlar açlıktan ölürken bu menü çok harika mesajlar içeriyordu.

Antalya Diplomasi Forumu, zıt kutupları, aralarında çıkar çatışması olan ülkeleri, farklı grup ve temsilcileri bir araya getiren, uzlaşı ve anlaşma sağlanmasına vesile olan, oldukça müfid siyâsî bir forum. Dünya barışına hizmet eden, geniş kapsamlı ve farklı coğrafyalara hitap eden bir forum. Antalya Diplomasi Forumu bu anlamda uluslararası arenada ülkemizi başat bir aktör yapmıştır.

Özellikle bu yılki “Krizler Döneminde Diplomasiyi Öne Çıkarmak ve Gazze” başlığı manidardı. Sömürge tarihi yazan biri olarak, tarihin hiçbir döneminde bu kadar aleni toplu çocuk mezarları oluşturulmadığını ve bu fecaatin durdurulması gerektiğini pek çok görüşmede vurguladım. “Sadece burada konuşup, ‘Olay bitti, üstümüze düşeni yaptık’ demek yetmiyor” dedim.  

Sayın Hakan Fidan’la kısacık görüşmemizde de bunu vurgulayarak el ile düzeltme safhasına geçilmesi gerektiğini, bunun başka yollarının da olabileceğini düşündüğümü ifade ettim.


Bir başka noktada, Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı Resul Şanverdi, Oussama Kemal (Genel Sekreter, Müslüman Teşkilatlar Konseyi, ABD) ve Esam Salih Omeısh (Libya Amerika İttifakı Yönetim Kurulu Üyesi) ile kufiyelerimizi konuşup keyifli, müfid bir fikir teatisi yaptık. “Müminler ancak kardeştir” ayetini hatırlatıp ortak kararlar alınması gerektiğini söyledim; bu konuda hemfikirdik, buruk bir gülümseme ile bu güzel sohbeti fotoğrafladık.

Forumun sonuna gelirken

Kapanış konuşmasında, “Antalya Diplomasi Forumu’na bu yıl 148 ülkeden yaklaşık 4 bin 700 kişi katıldı” diyen Hakan Fidan, forumun basın yayın organları ve sosyal medya üzerinden de canlı yayınla geniş kitlelere ulaştığına vurgu yaparak, bu yıl 3’üncüsü düzenlenen forum hakkında değerlendirmesini yaptı. Fidan, 19 devlet ve hükümet başkanı, 2 özerk yönetim başkanı, 52’si Dışişleri Bakanı olmak üzere toplamda 64 bakan, bir meclis başkanı, 20 parlamenter, 20 yabancı bakan yardımcısının, 57 üst düzey uluslararası ve bölgesel kuruluş temsilcisinin katıldığını, bazı uluslararası aktörlerin farklı meselelerdeki çifte standartlı ve uluslararası hukuku hiçe sayan yaklaşımları forum esnasında panelistlerce adeta ifşa edildiğini belirtti.

Hakan Fidan, Filistin halkına yönelik şiddete ivedilikle son verilmesine ilişkin diplomatik girişimlerin ele alındığı fikirlerin “Gazze Temas Grubu” panelinde vurgulandığını söyledi. Fidan, ADF’de 32 mevkidaşıyla ikili görüşme yapma imkânı bulduğunu ve Afrikalı mevkidaşlarıyla da bir araya geldiğini söyledi.

Antalya Diplomasi Forumu, farklı kuşakları, farklı ırkları, farklı ülkeleri, farklı dinleri bir araya getirip konuşturan, görüştüren, uzlaştıran önemli bir forum. Türkiye’nin dünya çapında söz söyleyen önemli aktör olduğu belirten bir forum. Antalya Diplomasi Forumu, siyâsî arenada Türkiye’nin çatı olabileceğini, çatışan ülkeler arasında garantör olabileceğini, uzlaşmacı görevler yapabildiğini tüm dünyaya gösteren önemli bir forum. Bu forumda sadece siyâsî görüşmeler değil, dünya çapında iktisadî ve ticarî anlaşmalar ve görüşmeler de gerçekleşiyor.

Antalya Diplomasi Forumu, ülkemize siyâsî arenada puan kazandırmakla kalmıyor, ticarî plânda da pek çok görüşmeye ev sahipliği yapıyor.

Teşekkürler 2024 Antalya Diplomasi Forumu, teşekkürler emeği geçen ve dünya barışına hizmet eden ülkem, teşekkürler Dışişleri Bakanım Saygıdeğer Hakan Fidan.