2023’e giderken

Bu projeler bende ufuk açıyor, ümitlerimin sağlamlığını artırıyor. Bundan 25, 50, 100 yıl sonrasını hedefleyen ve “Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır” ilânında yürüyen projeler Türkiye’nin vizyonunu ortaya koyuyor.

TÜRKİYE’nin AK Parti iktidarları dönemlerinde alıştığı bir düzen var.

2003 yılından bugüne Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti, iktidarları süresince ilerlemeye dayalı devamlılık arz eden projeler gerçekleştirdi. Ve bunu öyle uzun vadeye yaydı ki sürekli hizmet, artık alışılan ve hatta görmezden de gelinen gelişmeler şeklinde algılanır oldu.

Son genel seçimlerden önce AK Parti, örneğin yerli ve millî ulaşım araçlarının yanı sıra savunma sanayii ürünlerini öne çıkarmış, bunları 2023’te kullanılır hâle getireceğini vaat etmişti.

Bu vaatleri gerçekleştirmek üzere takvim saymaya başlayan AK Parti’nin icraat programında, tâ 2010 yılında bahsettiği ve bitmesi anlamında plânlarını da sunduğu Kanal İstanbul, nükleer santraller ve daha pek çok projenin yapımına başlandı. Sorun, bu projelerin bitirilmemesi sorunu değil. Çünkü ne dediyse takvimine göre arzını gerçekleştirmiş bir iktidar söz konusu. Ama sorun şu: Ya iktidar değişirse?

Vaktiyle patates-soğan üzerinden ders verdiğini düşünenlerin Türkiye’nin bağımsız enerji üretimini zerre-i miskal düşünmediklerini zannediyorum.

Ben bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak Akkuyu Nükleer Santrali’nin ürettiği enerjiyi kullanacağımız günü sabırsızlıkla bekliyorum.

Kanal İstanbul’dan geçen gemilerin nasıl Türkiye’nin tarifesine uymak zorunda kalacakları günü iple çekiyorum.

Millî Muharip Uçak ile göklerde yer alacağımız günü merakla gözlüyorum.

Bu projeler bende ufuk açıyor, ümitlerimin sağlamlığını artırıyor. Bundan 25, 50, 100 yıl sonrasını hedefleyen ve “Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır” ilânında yürüyen projeler Türkiye’nin vizyonunu ortaya koyuyor.

Halk bu projelerin gerçekleşeceğine o kadar inanıyor ki Erdoğan’ın ve ondan bile sonrasının yine aynı iktidar olacağını sanıyor. 

Bu son cümlem bir kinaye taşıyor.

Zira eğer böyle bir şey olmasa, patates-soğan üzerinden baktığı, döviz kuru üzerinden okuduğu siyaseti daha farklı bir basiretle okurdu. Yani demem o ki, halk, kazandığı alışkanlıkla yanlış okuma yapıyor ve kendi geleceğini düşünmüyor. 

Düşünseydi, üç yıldır “Aday belirleyeceğiz” diyen adamların konuşmalarını günlük gündem eylemezdi.