HER Milâdî takvim yılı
değişiminde, Ramazan ayında tekrarlanan “Sakız orucu bozar mı?” tadındaki şu
soruyla karşılaşırız: “Yeni yıldan bekletiniz nedir?”
Gaipten
haber vermeyi mantığına sığdıramadığını iddia eden modernizmin, Dünya’nın Güneş
etrafında bir tur atması olayından haber beklemesi ancak bu soruyla
anlatılabilirdi sanırım…
“2022’den
bekletiniz nedir?” diye de sorulacaktır bu yüzden. Ben cevabımı hazırladım. Bu
soruyu sorana derhâl, “2022’den beklentim, 2023” diyeceğim. Zaten 2023’ten
beklentim de 2024. Hatta 2024’ten beklentim, 2025…
Hep
daha fazlasında gözüm. Basiretli olmak bu bence(!)…
Lâtife
bir yana, 2022’den beklentim değilse de gerçekten bir an evvel 2023’e erişmek
gibi bir hevesim var.
Zira
Türkiye’nin 100’üncü yaşını, bu ülkenin düşmanlarının bir yıl daha kahroluşunu,
bir de 2023 Seçimlerinde alınacak güzel bir neticeyle “daha adil bir dünyanın
mümkün olduğunu” insanlığa haykırıldığını görmek istiyorum.
Tabiî
2022’nin bu bapta nasıl bir hacimle dolup nasıl bir yoğunlukla şekilleneceğini
bilmediğimiz gibi, kaderin gayrete âşık olduğu gerçeğiyle benim beklentim
milletimizden…
Son
virajda 1923’te iradesini ezdirmeyenlerin torunları olarak, 15 Temmuz işgalci
darbe girişimine meydan okuyup bu ülkenin düşmanlarına hâdlerini bildiren
iradenin, Türkiye’nin 100’üncü yaşına gireceği 2023 yılında da aynı şuur ve
sahiplenme, ayrıca aynı aşk ve hasretle vizyonuna sarılmasını bekliyorum ben.
Bunun için son maraton, 2022’de…
Önümüzdeki
aylarla ilgili olarak fevkalâde gelişmeler yaşanıyor. Anladığım şu ki, Sayın
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ısrarla tekrar ettiği “Birkaç aya kadar
ülkemiz hakkında çok farklı manzaralar konuşacağız” ifadesine yaşayarak tanık
olacak, hatta o gerçekliğin birer parçası olacağız.
Sayın
Cumhurbaşkanı’nın bu ifadesine rağmen, ne kadar enteresandır ki, döviz kuru
hakkında alınan tedbiri, ana muhalefet partisinin gaf prensi lideri şöyle
yorumluyor: “Hani faize karşıydın? Bu sistem de faiz. Milletin cebine göz
dikmişler. Bu sisteme girecek para milletin cebinden karşılanacak…”
Gafçı
sonunda bir noktayı yakalamış: Faiz, milletin cebinden eksiltir.
Recep
Tayyip Erdoğan niçin faize karşı savaşıyor? Milletin parası cebinde kalsın
diye!
Peki,
gafçı başta olmak üzere Erdoğan’a faizle mücadelesinde taş koyanlar ne
diyorlar? “Faizle inatlaşılmaz, yükselt, kurtul!”
E
bu ne? Perhiz…
Bu
ne? Lahana turşusu…
Lahana
turşusu perhizi bozar arkadaş, anlamıyor musun?
Geçtiğimiz
hafta yazdım, yine yazarım: Yattığı yerden sadece kâr elde etmek isteyenler
varsa, Erdoğan ne yapsın?
Bu
noktada Sayın Erdoğan’a söz konusu kur garantili vadeli mevduat sistemi için
sübvanse olacak kaynağın adresini göstermek de ayrıca önemli. O kaynak şu:
Siyâsî partilere aktarılan Hazine yardımları…
Şehit
Muhsin Yazıcıoğlu, Büyük Birlik Partisi’nin Genel Başkanı olduğu süreçte
sürekli dillendirirdi bu istemi. Hatta BBP’ye verilen desteği şehit ailelerine
aktarmış ve partinin kasasına girmesine müsaade etmemişti.
O
paralarla çok parti yöneticisinin ve organizasyon şirketinin zengin olduğunu
gördüm ama ahlâklı siyaset güttüklerine bir kez olsun şahit olmadım. Olmadık.
Ancak buğz etme hakkımızı elimizden alamazlar: Haram zıkkım olsun!
Neden
haram etme hakkımız var? Zira bizden toplananlar vergilerle alıyorlar bu
propaganda desteğini.
BBP
bugünlerde bu kampanyayı yeniden başlattı. Sonuna kadar destekliyorum!
CHP’nin,
HDP’nin PKK ve FETÖ’yle iş tuttuğunu düşüneceğim ve söz konusu yardıma lâf
etmeyeceğim, öyle mi?
Bu
yüzden diyorum ki Sayın Cumhurbaşkanımıza hitaben, “Siyâsî partiler zaten kendi
üyelerinden topladıkları aidat ve bağışlarla ihtiyaçları olan finansal yükü
karşılıyorlar. Öyleyse bu yardımları kaldıralım ve milletin canına kasteden
örgütlere milletimiz dolaylı yoldan destek olmasın!”.
2022’den
değil, 2022’li günlerde beklentim siyasettendir ve bu yardımların
kaldırılmasının yanında Seçim Kanunu’nda net değişikliklere gidilmesi
yönündedir.
Yeni
Milâdî yıl da kutlu olsun inşallah…