1927 Solvay Konferansı’nın getirisi

Klasik görüş kuantum görüşe, kuantum görüş de klasik görüşe dikte edemez. Klasik görüşten hareketle, “Bir yaratıcıya gerek yoktur” gibi çıkarımlarsa bilimsel değil, bilim şemsiyesi altında ideolojik yaklaşımlardır.

ERNEST Solvay, 1911’den itibaren fizik ve kimya alanında bir periyodik konferanslar serisinin başlangıcına imza atar. Bu konferanslarda Nobel ödülü kazanmış veya kazanmaya namzet bilim insanları bir araya gelerek toplanırlar.

1927 yılında benzer bir konferans daha düzenlenir. Solvay Konferansı, işte bununla daha çok tanınır ve bilinir. Bu konferansa Marie Curie’den Albert Einstein’e, Max Planck’tan Erwin Schrödinger’e, Neils Bohr’dan Ehrenfest’e kadar çok sayıda bilim insanı iştirak eder.

Beşincisi düzenlenen Solvay Konferansı’nı diğerlerinden ayıran en önemli iki nedenden birincisi, 29 katılımcıdan 17 tanesinin Nobel ödülü kazanmış bilim insanlarının yer almasıdır. Diğeri ise, kuantum tartışmalarının başlangıç noktasını oluşturmasıdır.

Kuantum, 1900 yılında Max Planck’ın “Siyah Cisim Işıması” ile keşfedilse de bilimsel tartışma aşaması 1927 yılına denk gelir. Çünkü Max Planck’a bilimsel olarak destek sunan Albert Einstein, kuantum düşüncesinin safında yer almak istemez.

1932 yılına gelindiğinde, “Kuantum Fiziği” bir bilim dalı olarak genel kabul görür. Buna göre sebeplerin sonuçları doğurması, determinizm ve benzer konular yerle yeksan olmuştur. Böylece mikro ölçekte yeni bir bilim dalı ortaya çıkmış, makro ölçekte klasik görüş ise belli sınırlar ölçeğinde kalmıştır.

Makro ölçekte klasik fizik görüşü Sanayi Devrimi’nden itibaren genel kabul görürken, 1900 yılında keşfedilen kuantum, 1932’den itibaren “Kuantum Görüşü” olarak kabul edilmiştir. Bilim dünyasında “modern bilim” olarak görülen ve bu alanın tetikleyicisi olan kuantum giderek hayata sirayet ederken, Batı’da çok sayıda garip oluşum da peyda olmaktaydı. Bu durumların tamamı klasik görüş çerçevesinde kalıyordu.

Her ne kadar uzun yıllar öncesine dayansa da bu görüşler, Evrim Teorisi ve de sosyal fizik, Newton Fiziği klasik görüşün omurgasıdır. Evrim Teorisi de klasik görüşü destekleyen bir yolda ilerlemektedir. Günümüzde toplum bilim olarak ortaya çıkan makro ölçekteki “sosyoloji”nin bilinen bir bilim dalı olarak başlangıçta “sosyal fizik” olarak doğması manidardır.  

Klasik görüşü yansıtan Newtoncu görüş, Evrim Teorisi ve sosyoloji, makro ölçekte bilimsel çerçevede, özellikle akademide çalışılması normal ve anlaşılabilir bir durumdur. Modern fizik olarak öncü olan kuantum ise mikro ölçekte fen bilimi olarak yer edinmiştir. Günümüzde yeri hakkında şüphe götürmeyen bir bilim dalı olarak Kuantum Alan Teorisi, genel kabulün taçlanmış hâlidir.

Mikro ve makro ölçekte bilimler kendi sınırlarını belirlediklerinde, makro ölçekte sebeplerin sonuçlara göre şekil aldığı görülürken, mikro ölçekte sebeplerin sonuçları oluşturmak için vazgeçilmez olduklarından bahsedilemez. Olaylarda olasılık hâkim olduğundan, determinizm mikro ölçekte geçerli değildir.

Durum bu kadar açık ve netken, Einstein’in da kuantum ölçeğindeki keşfine rağmen klasik sınırlarında görüşü savunması üzerinde düşünülmesi gerekli.

İşin en ilginç olan yanı, toplumlara yön verip sosyal mühendislik yapılması yolunda adımların makro ve mikro ölçekteki olayların karıştırılmasıdır. Özellikle makro ölçekte klasik görüşün hâkim olduğu fizik görüşünün mikro ölçekte de geçerliymiş gibi lanse edilmesi, mikro ölçekteki olayların da makro ölçekteki olaylar için geçerliymiş gibi yorumlanmasına neden olmaktadır ki bu, büyük hatadır.

Bugün yapılan en büyük hatalar tam da burada makro-mikro ölçeğindeki bilimsel verilerin birbiri ile karıştırılmasından kaynaklanmaktadır. Bunun iki nedeni vardır: Birincisi, olaylara tek pencereden bakıldığı içindir. İkincisi ise, kasıtlı olarak klasik görüşün dünyada tek görüş olarak görülmesinin dayatılmasıdır.

Klasik görüşün tek görüş olarak dayatılması ideolojik görüşü de beslediğinden, formel olarak desteklenmektedir. Bu durum tamamen bilim dışı biçimde ortada durmaktadır. Klasik görüş olarak insanların kendi dünya görüşleri olabilir, ancak “Dünyada sadece klasik görüş vardır” şeklindeki bir dayatma asla bilimsel değildir!

Newtoncu görüş, sosyoloji ve Evrim Teorisi gibi tezler bilimsel bakış olabilir. Kuantum, eş-zamanlılık ve Morfik Rezonans gibi görüşler de vardırlar ve bilimseldirler. Her bir görüş, aslında kendi ölçeğindeki bilimsel verilere göre hayat bulur.

Ancak klasik görüş kuantum görüşe, kuantum görüş de klasik görüşe dikte edemez. Klasik görüşten hareketle, “Bir yaratıcıya gerek yoktur” gibi çıkarımlarsa bilimsel değil, bilim şemsiyesi altında ideolojik yaklaşımlardır.