1920’den 2020’ye ulaşan hâfıza ile 2020’den 2023’e uzanacak perspektif

Âdeta bağımsız bir devlet gibi davranan bu teşkilâtlanma ile Denizli, daha sonra TBMM’nin kurulması ve Millî Mücadele’nin Ankara merkezli olarak yürütülmesi üzerine Ankara’ya bağlı olarak mücadelesine devam etmiştir. Anadolu’da uyanan Kuvva rûhuna can veren ve Millî Mücadele’nin bir anlamda ilk teşkilâtlanan şehri olan Denizli, bu anlamda hareket tarzıyla bir model olmuştur.

MİLLÎ Mücadele yıllarında her beldede ayrı bir kahramanlık destanı, her cephede binlerce şehâdet hikâyesi yaşanmıştır. Bugüne ulaşan ve bilinenler olduğu gibi, hiç bilinmeyen ve duyulmayan, yaşandığı anda ve yaşayan kahramanın şahsında şehâdetiyle toprağa karışan ve göğe yükselen destanlar da vardır.

2020 takvim yılının, Denizli ilimizin plâka numarası olan 20’ye uyumlu olmasından hareketle, benim gibi belki birçoğumuzun aklından geçen bir öneriyi, Denizli Büyükşehir Belediye Meclisi bir karar alarak hayata geçirdi.

Bu konuda düşünce ve önerilerimi içeren bir taslak çalışmayı yetkili ağabeylerimiz ile paylaştım. Sonuç olarak, “2020 Denizli Yılı” ilân edildi. Hayırlı, bereketli ve başarılı bir yıl diliyoruz Denizli’mize ve Türkiye’mize!

2020’ye bakarken son yüzyılda neler yaşandığına değinmemiz önemli olacak. Meseleyi yüz yıl önceden alırsak, 1920’den buraya nasıl gelindiğini bilmeden yapacağımız her şey eksik olabilir…


1920 yılına; Müftü Ahmed Hulusi Efendi’nin, Denizli’de, 1915’te İzmir’in işgalinin daha ilk gününde cihat ilân ederek yerel direnişi örgütlemesi, 1919’da Heyet-i Millî’yi kurarak direnişi teşkilâtlı bir organizasyon hâline getirmesi ve sonra da Meclis ve Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde Millî Mücadele’ye destek vermesi nihâyet muvaffak olması sonucunda gelindi.

Denizli, pek bilinmese de kısa süreli bir “bağımsız devlet” gibi davranarak, Millî Mücadele’ye bir anlamda öncülük ve örneklik etmiştir. Devletine ve milletine bağlı vatansever Denizli insanı, ayrılıkçı olmayan bir anlayışla, devletine bağlı, “Devlet ebed müddet” anlayışı ile İstanbul’daki işgalin farkında olan bir düşünceyle kendi kararını vermiştir. Bu karar verme hâlini askerî bir terimle bakarsak, “durumdan vazîfe” çıkarmıştır.

Bu ifadeyi şöyle izah edebilirim: Küçük ya da büyük bir askerî birliğin komutanı, karargâh ile irtibat kuramadığı zaman savaşın ya da askerî operasyonun genel durumuna göre bir kavrayışla, içinde bulunduğu duruma göre amaca uygun en doğru kararı inisiyatif alarak uygular. Buna, “durumdan vazîfe çıkarmak” denir. Bu, son derece önemli bir liderlik, öngörü, cesaret ve strateji ile tüm savaşın gidişatını değiştirebilir.  

Meselâ hepimizin bildiği, Yarbay Mustafa Kemal’in Conkbayırı’ndaki emri örnek verilebilir:

Cephaneleri bittiği için geri çekilen ve düşman tarafından kovalanan bir gözetleme bölüğüne rastlayan Mustafa Kemal, “Nerede düşman?” diye sorunca, 261 rakımlı tepeyi gösterdiler ona. Gerçekten de düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış, serbestçe ilerliyordu. Bu durum tehlikeyi arttırıyordu. Mustafa Kemal bundan sonrasını şöyle anlatıyordu:

“Düşman bana askerlerimden daha yakın... Düşman bulunduğum yere gelse, kuvvetlerim pek kötü duruma düşecek. O zaman bir mantıkla mıdır, yoksa bir içgüdü ile mi, bilmiyorum, kaçan erlere, ‘Düşmandan kaçılmaz’ dedim. ‘Cephanemiz kalmadı’ dediler. ‘Cephanemiz yoksa süngümüz var’ dedim. ‘Süngü tak’ dedim. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı’na doğru ilerleyen Piyade Alayı ile Cebel Bataryası’nın erlerini marş marşla benim bulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki emir subayını geriye saldım... Erler yatınca, düşman da yere yattı… Kazandığımız an, bu andı.” (Nutuk, Mustafa Kemal Atatürk)

***

Denizli'de var olan millî damar ve vatansever ruhun diriliği, 15 Temmuz darbe ve işgal gecesinin daha ilk saatlerinde Denizli Belediyesi’ndeki tarihî sancağın çıkartılması ve Çınar Meydanı’nda toplanan tüm milletimizin o tarihî sancağın hakkını vereceğini ilân etmesi ile tekrar ispatlanmıştır.

Tarihten ilgi çekici anların anlatıldığı, bazı özel kişiler ve özel olaylara dair psikolojinin incelendiği Stefan Zweig’in “Yıldızın Parladığı Anlar” isimli kitabı, insanlık tarihine yön vermiş belirleyici anlar üstüne kısa denemelerden oluşuyor. Stefan Zweig bu kitapta, çevrelerindeki geçici koşulların dayattığı sınırları aşabilmiş Fatih Sultan Mehmed, Händel, Dostoyevski, Tolstoy ve Lenin gibi “yaratıcı bireylerin” o benzersiz “anlarını” kaleme almış.

Her ne kadar Batılı bir gözle de olsa İstanbul’un Fethi’ni anlatırken, sonrasında Fatih olarak anılacak olan Sultan İkinci Mehmed’in çelik gibi iradesi ve askerî dehâsına vurgu yapmaktan kendini alamamış Zweig, Haliç’e karadan getirilen gemilerin kuşatmanın seyrini nasıl değiştirdiğini, Bizans’ın nasıl teslim alındığını ve tarihin nasıl değiştiğini de anlatmış.

Aynı kitapta Zweig, Waterloo Savaşı’nda (1815) Napolyon’a her şeyini kaybettiren basiretsiz ve yeteneksiz bir komutanın karar almakta geç kalmasının hazin sonuçlarını da yer vermiş. Bir askerin kararsızlığını ve tüm Avrupa tarihini değiştiren Napolyon’u yok eden hatâsından bahsetmiş.

İşte bu örneklerdeki gibi, tarihe yön veren şahsiyetlerden biri de, bir Yunan işgali olacağını fark eden Denizli Müftüsü Ahmed Hulusi Efendi’dir.

***

Müftü Hulusi Efendi, daha işgal başlamadan Redd-i İlhak Cemiyeti’ne katılarak Millî Mücadale için örgütleme ve direnişe hazırlık çalışmalarını başlatmıştır. 15 Mart 1919 günü Yunan’ın İzmir’e ayak bastığından sadece dört saat on dakika sonra, Denizli Bayramyeri Meydanı’nda halkı toplayarak “Cihat Fetvâsı” vermesiyle işgale karşı milleti uyandırmış ve direnişi başlatmıştır.

Öyle ki, Erzurum Kongresi’nden yaklaşık kırk gün önce, 10 Haziran 1919’da faaliyet geçen ve Heyet-i Milliye adıyla kurulan teşkilât, “hiçbir dış emir ve yardıma bel bağlamaksızın girişilen bir vatan müdafaası” organizasyonuydu. Âdeta bağımsız bir devlet gibi davranan bu teşkilâtlanma ile Denizli, daha sonra TBMM’nin kurulması ve Millî Mücadele’nin Ankara merkezli olarak yürütülmesi üzerine Ankara’ya bağlı olarak mücadelesine devam etmiştir.

Anadolu’da uyanan Kuvva rûhuna can veren ve Millî Mücadele’nin bir anlamda ilk teşkilâtlanan şehri olan Denizli, bu anlamda hareket tarzıyla bir model olmuştur.

Müftü Ahmed Hulusi Efendi’nin liderlik ettiği Denizli Heyet-i Milliyesi, Yunan işgaline karşı koymuş ve hiçbir şekilde ayrılıkçı bir tavra bürünmemiştir. Aksine, harekette yer alan vatansever insanların motivasyonunun kaynağı “vatan sevgisi, güçlü iman ve ‘Devlet ebed müddet’ yeminlerine olan bağlılıkları” olmuştur.

***

Bugün 2020 yılından ileriye bakarken, Denizli’nin ilkleri başaran ve gerektiğinde durumdan vazîfe çıkaran vizyoner yönünü tüm Denizlilere anlatmakla başlayabiliriz.

Denizli’de var olan millî damar ve vatansever ruhun diriliği, 15 Temmuz darbe ve işgal gecesinin daha ilk saatlerinde Denizli Belediyesi’ndeki tarihî sancağın çıkartılması ve Çınar Meydanı’nda toplanan tüm milletimizin o tarihî sancağın hakkını vereceğini ilân etmesi ile tekrar ispatlanmıştır.

Bugün vereceğimiz mücadelenin konu başlıkları ve yöntemleri elbette 1915 işgal durumuna göre daha farklı olacaktır. Bugün fizikî değilse de zihinsel anlamda küresel ve kültürel işgale karşı Anadolu ve Denizli rûhu ile yerel değerlerimizi nasıl koruyacağımızı konuşabiliriz. Kendi kültürümüzü, değerlerimizi ve inançlarımızı unutmadan, bilim, sanat, ticaret, üretim, teknoloji, turizm gibi her dalda 2020’nin bir farkındalık yılı olduğunu değerlendirebiliriz.

Kurmay bir akılla, durumdan vazîfe çıkararak, milletimizin, Devletimizin ve Denizli’mizin hangi alanlarda ihtiyacı varsa o alanlarda güçlendirilmiş bir bilince sahip olunması için yoğunlaşmalıyız.

2020 Denizli Yılı ile yapılacak tüm aktivitelerin merkezinde, öncelikle kim olduğumuz ve 1920’den bugüne nasıl geldiğimizi hatırlatacak bir hâfıza çalışması üzerinde “2023 ve 2071’e nasıl yön verebiliriz?” düşüncesine hizmet etmeliyiz.

2020 Denizli Yılı’nın hedeflerinden birinin, “Müftü Ahmed Hulusi Efendi’nin tanınması ve anlaşılması” olarak belirlenebileceğine ve bunun gibi tematik konuların çalışılabileceğine inanıyorum.

Denizli’nin yetiştirdiği tüm tarihî şahsiyetlerin ulusal ve uluslararası anlamda hak ettiği bilinirliğe kavuşması dileğiyle, 2020’nin başarı dolu bir yıl olmasını umuyorum.


Denizli’ye 25’inci resmî ziyaretini gerçekleştiren Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a, 105 yıl önce Müftü Ahmed Hulusi Efendi’nin Millî Mücadele’yi başlattığı sırada taşıdığı sancak hediye edildi. Üzerinde Osmanlıca “Yaşasın Vatan” yazan sancağın Denizli için mânevi değeri çok yüksek. 15 Mayıs 1919’da Müftü Hulusi Efendi’nin Milli Mücadele’yi başlattığı yürüyüşte taşıdığı ve bugün 109 yıllık olan Denizli Sancağı, Denizli Etnografya Müzesi’nde koruma altında tutuluyor. Üzerinde “Yaşasın Vatan” yazılı sancağın alt kısmında, “Denizli çarşısında Un Pazarı Baş Cami-i Şerifi 67’nci Alay 2’nci Tabur 24’üncü Kur’âsının yadigârıdır” ibaresi bulunuyor. Usta Çerkez Yusuf Ziya tarafından Rûmî 1327, Milâdî 1911 tarihinde hazırlanan sancağın arka yüzünde de, “Bismillahirrahmanirahim. Lâ İlâhe illâ-Allah, Muhammedü’r-Resûlullah. İnnâ fetâhne-leke fethun mübîna-nasrun minallahi ve fethun garîyb ve beşşiri’l-mü’minîn Ya Muhammed” yazılıdır.


Kaynaklar

Son Bozgun II, Vehbi Vakkasoğlu, Timaş Yayınları

Nutuk, Mustafa Kemal Atatürk

Yıldızın Parladığı Anlar, Stefan Zweig, İş Bankası Yayınları