DARBELER ve darbe girişimleri bana hep Millî Şairimiz Mehmed Akif’in şu sözünü hatırlatır: “Tükürün milleti alçakça vuran darbelere/ Tükürün onlara alkış tutan kahpelere/ Tükürün ehli salibin o hayâsız yüzüne/ Tükürün onların asla güvenilmez sözüne!”
İşte 15 Temmuz 2016 gecesi FETÖ tarafından bu büyük millete, bu büyük devlete yaşatılanlara necip milletimiz bu sözlerle cevap vermiş ve tükürmüştür alçaklara, kahpelere, hayâsızlara. Şanlı tarihinin sayfaları arasına büyük bir destan daha yazılmıştır.
Ne diyor yine Akif: “Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid’i/ Bedr’in arslanları ancak bu kadar şanlı idi…”
O karanlık geceyi aydınlığa çeviren şehitlerimiz, gazilerimiz ve kahramanlarımız için bu sözden ötesi var mı? Gece boyu canıyla kanıyla direnerek 2 bin 193 gazi ve 251 şehit veren milletimize o gece İlâhî bir lütuf olarak geleceği ifade eden açık bir gök, sabahında cesareti gösteren parlak bir güneş, sonrasında mükâfatı müjdeleyen bembeyaz bir ufuk armağan edilmiştir. Çünkü 15 Temmuz, tarihten aldığı güçle medeniyet ve gönül coğrafyamızın umudu olan, tüm Müslümanları kardeşlik hukukuyla gözetmeye çalışan, adalet duygusuyla dünya mazlumlarının hakkını arama gayreti gösteren, emperyalizme yüksek sesle itiraz eden ülkemize karşı Siyonist ve emperyalistlerin içerideki ırgatları ve mankurtlarıyla birlikte kalkıştıkları kanlı bir işgal girişimidir.
Bu haince plânlanmış kanlı kalkışmaya karşı milletimiz inancını imkân, vatanını namusu için miğfer ve özgürlüğünü vazgeçilmez meşale olarak görmüş, destansı direnişiyle darbecileri yerle yeksan etmiş ve ülkemiz topyekûn dirilişe geçmiştir. Tarih boyunca cesareti, direnişi ve istiklâle meftun duruşuyla örnek olup, tüm unsurlarıyla birliği ve kardeşliğiyle asla esaret altına alınamayan bu millet, istiklâl ve istikbâl ısrarını, ezanın aslında bir özgürlük çağrısı olduğu haykırışını, tarihten esen rüzgârlarla dalgalandırdığı bayrağını savunmaktan hiçbir surette çekinmeyeceğini geçmişten aldığı şuurla bir kez daha dosta düşmana göstermiştir.
Bu necip millet, toprakları yurt bellemenin bedelini şehit ve gazi olarak yine ödemiş, kutsal değerleri için kendini feda etmenin İlâhî mükâfatına her zaman iman etmiştir.
15 Temmuz, Malazgirt’ten Mohaç ve Çanakkale’ye kadar asla teslim alınamayan, köle edilemeyen özgür ruhun güncellenen canlı ve fiilî deklarasyonudur. Bu tarih, istiklâl ve istikbâlimizi muhafaza ederek ülke ve millet bütünlüğümüzü geleceğe taşıma iddiamızın zamanın hafızasına bir kez daha perçinlenmesidir.
15 Temmuz, vatan sevgisi ve bağımsızlıkla kaynaşmış imanı için yaşayan bu şanlı millete vurulmak istenen esaret kelepçesinin bir kez daha paramparça edildiği tarihtir. 15 Temmuz, şehit kanlarıyla İslâm vatanı yapılmış bu coğrafyanın işgal edilemeyeceğinin tescili, hür yaşamış ve hür yaşayacak milletimizin zaferle sonuçlanmış yeni kurtuluş mücadelesidir.
“Ben halkın gücünün üzerinde bir güç tanımadım.” İşte 15 Temmuz hain darbe gecesine damgasını vuran, bu sözdür. Bu halk, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu altın sözü ile meydanlara inerken, Akif’in “Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır” sözü ile bütünleşerek gücünü göstermiş ve altın harflerle yeni bir tarih yazmıştır.
15 Temmuz, kirli amaçları için dini bile istismar edecek düzeyde alçalan içerideki işbirlikçilerin akıl donduran hile ve hıyanetleri karşısında ferasetiyle diri ve uyanık kalan bir milletin alesta gücüdür. 15 Temmuz, kanlı bir darbe girişimiyle başlayan işgal denemesidir. İşgal girişiminin, devletin her kademesinde örgütlenmiş paralel yapısıyla kök salmış olması, karşı koyduğumuz tehlikenin derinlik ve büyüklüğünü anlamak için yeterlidir.
On yıllar boyu insanımızın maneviyat ve yardım duygularını istismar eden FETÖ, her türlü yolu kullanarak Devlet’in hücrelerine kadar sızmış, başta eğitim, yargı ve güvenlik olmak üzere bütün imkânlarını kendi hain plânları için kullanmıştır. Bu ihanet şebekesi, Siyonist emperyalistlere “hizmet” ederek millî varlığımızı yok etmeyi amaçlayan kalkışmada aktif rol üstlenmiştir. Küresel şeytanî odaklar, 15 Temmuz darbe girişimiyle Orta Doğu ve İslâm dünyasındaki hâkimiyetlerine engel olan Türkiye’yi FETÖ aracılığıyla ele geçirme, içine girilecek kaotik süreçte çıkaracakları iç savaşla ülkeyi bölme ve dış müdahaleye açık hâle getirme, varlığımızı bütünüyle tarihten silme plânıyla kanlı bir oyun sahneye koymuşlardır.
Milletimiz, derin basireti ve hikmetiyle tehlikeyi anında görmüş, vatanın söz konusu olduğu bir durumda yaşamayı bile teferruat bilerek uçak ve helikopterlerle havadan bombalanan, zırhlı araçlar ve tanklarla tutulmuş sokaklara çıkmış, bendini yıkıp taşan sel gibi cadde ve alanlara akmış, adeta tek yumruk olup işgalci darbecilerin tepesine inmiştir. Üstten bomba ve roket atan uçak, tank ve makineli tüfeklere karşı İstiklâl Harbi ve Çanakkale Savaşı’ndaki ruhla çıkmış ve o karanlık geceyi zalimlere cehennem etmiştir.
15 Temmuz, Asım’ın neslinin ayağa kalkışıdır. Bu büyük millet, istiklâl ve istikbâlimizin açık bir saldırıya uğradığı o gece hiç tereddüt etmeden, sağına soluna bakmadan, bahane ve gerekçe üretmeden, başka hiçbir hesap yapmadan alanlara indi. O gece hepimiz karanlığın ve tankların karşısına çıktık. O gece ülkemizin baştan sona direniş hattı olan her karış ve her noktasında millete ve medeniyetimize bağlılığımızın samimî gereğini ve görevini yerine getirdik.
O gece koca bir millet ve gönülleri bizimle olan bütün ümmet, kalbindeki ışığın aydınlığıyla karanlığın üstüne yürüdü. Vurulanlarımızın kimi şehit, kimi gazi oldu. Onlar uhrevî hayatın kazançlarını menzil edindiğimiz bu yolda bizleri nesilden nesle aydınlatacak ölümsüz meşalelerimiz oldular.
Milletimiz, tankları durduran kararlılıkla tüm şehir meydanlarında kesintisiz bir ay, gece gündüz demokrasi ve kardeşlik nöbeti tutarak ülkemiz üzerinde operasyon yapmak isteyenlere kararlı ve açık bir mesaj vermiştir. Özgürlük ve vatan sevgisi bizde gelip geçici bir duygu değil, kalıcı, sürekli bir değerdir. Bizce dize getirilmek istenen Türkiye, tarihî direnişini gerçek bir dirilişe dönüştürerek Yeni Türkiye’nin geri dönmez yolculuğuna başlamıştır.
Millet olarak yeni ufuklara yönelen yeni kutlu yolun ve yürüyüşün ilk gerçek çıkışı, mayalanan bu yeni ruhla olmuştur. Türkiye kendisi için kurgulanan karanlık dünyadan aydınlık bir gelecek yontmayı bilmiştir. İhanet ve cehalete geçit vermediğimiz her durumda ufkumuz, olanca aydınlığıyla daha da genişleyecektir.
15 Temmuz, şahsî veya aktüel etkilerden yalıtılarak tarihimizin bir hesaplaşma noktası olarak görülmelidir. 15 Temmuz, dış bağlantıları ile yüz yıl süren vesayet rejimine karşı milletimizin kazanımıdır. Kazanımların akim kalmaması için dirilişe evrilen 15 Temmuz ruhunun canlı ve sürekli kılınması gerekir.
15 Temmuz’da kendini büyük bir direnç, karşı konulmaz bir cesaret ve muhkem bir sadakat olarak gösteren bu ruh, tarihte bir anı olarak kalmamalı, bir ruh olarak tüm ülkeyi sarmalı, bir bilinç olarak her fertte yaşatılmalıdır. 15 Temmuz’u hazırlayan veya 15 Temmuz’a getiren sebepler iyi anlaşılmalı, sosyal ve siyâsî yönleriyle iyi analiz edilmelidir. FETÖ ihanet şebekesinin örgütlenmesinin ana zeminini eğitim, yargı, polis ve askerin imkânlarını kullanarak yapmış olmasından ders çıkarmak, son derece hayatî bir öneme sahiptir.
Vatan sevgisi, millî duygular ve insanî değerler noktasında örnek insan yetiştirmesi gereken eğitim sistemimiz, güdümüne girdiği odaklardan aldığı emirle göz kırpmadan vatan ve milletine ihanet edebilen tiplerin çıkmasına müsait olabiliyorsa, sistemin zaaflarının tespit ve tadil edilmesine, vakit geçirilmeden de tahkim edilmesine büyük ihtiyaç vardır.
15 Temmuz, bütün bir milletin ortak sınavı ve başarısı olmuştur. Tarih ve irfan köklerinden beslenen yüksek bir ruhun, özgür iradenin, derin bir bilincin şahlanışı, özgürlük ve istiklâl aşkıyla engellenemez atılımıdır 15 Temmuz ve hepimizin değeri, ana istikameti, yönü, hür yaşamış ve hür yaşayacak milletin yenilenen ruhu ve heyecanıdır.
15 Temmuz ruhunun kıssadan hissesi şudur: “Asım’ın nesli diyorum ya, nesilmiş gerek/ İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek...”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan o gece nasıl haykırmıştı: “Ben halkın gücünün üzerinde bir güç tanımadım.” İşte 15 Temmuz hain darbe gecesine damgasını vuran, bu sözdür. Bu halk, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu altın sözü ile meydanlara inerken, Akif’in “Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır” sözü ile bütünleşerek gücünü göstermiş ve altın harflerle yeni bir tarih yazmıştır.
Bu bilinç ve duygularla tüm milletimizin 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü’nü tebrik ediyorum.