ROMA şehri, antik
çağlarda Tiber nehrinin sığ bir bölümündeki yerleşimlerin gelişmesiyle ortaya
çıkmıştır. Kadim Roma medeniyeti, bugünkü İtalya’da ortaya çıkmış ve büyük bir
coğrafyaya yayılmıştır.
İtalya’nın
bilinen ilk siyâsî oluşumunu, Anadolu’dan göç ettikleri bilinen Etrüskler
gerçekleştirmişlerdir. Roma şehrini kuranlar, Etrüsklerden sonra bölgeye gelen
kavimler içinde yer alan ve Roma medeniyetini oluşturan Lâtinlerdir.
“Roma İmparatorluğu”na gelince… Avrupa’nın Romalıların egemenliği altında kalan
kısmı için kullanılan isimdir. Roma İmparatorluğu’nun, sınırlarının en geniş
olduğu dönemde yüzölçümü, yaklaşık 5 milyon 900 bin metrekareydi.
Roma mitolojisinin şekillendiği Antik Roma, Milât öncesi 9’uncu yüzyılda İtalya
yarımadasında kurulan Roma şehir devletinden doğarak tüm Akdeniz’i çevreleyen
medeniyettir. Krallık, Cumhuriyet ve İmparatorluk gibi üç dönem geçirmiş Roma,
bir dönem “Dünyanın Anası” unvanını da almıştır.
Medeniyetin mitolojisi, Antik Roma’da yaşayan insanların mitolojik inançlarının
bütününe verilen isimdir. Geniş çerçevede iki ana bölümden oluşur. İlk bölüm -ki
daha sonraları etkin olmuştur ve edebîdir- genellikle Etrüsklerin
mitolojisindeki öğelerin Romalılaştırılmış hâllerinden meydana gelir. İkinci
bölüm ise daha erken dönemlerde etkili olmuş ve daha çok kültik, farklı
uygulama ve inançlara sahip bir bölümdür.
İnanç bakımından ise Roma’nın eski dini, en azından tanrılar söz konusu
olduğunda yazılı anlatımlarla değil, tanrılar ve insanlar arasındaki karmaşık
ilişkilerle oluşturulmuştur. Yunan mitolojisinin aksine tanrılar cisimleşmiş
değil, “numina” adı verilen, muğlak bir şekilde tanımlanmış kutsal ruhlardır.
Romalılar aynı zamanda herkesin, her yerin veya her şeyin bir ruhu olduğuna
inanırlardı. Roma Cumhuriyeti döneminde din, senatörlük mevkiine gelmiş
kimselerin görev aldığı ruhban makamlarından oluşan sıkı bir sistemin altında
örgütlenmişti.
Yunanlarla temas arttıkça, Eski Roma tanrıları da giderek Yunan tanrılarıyla
ilişkilendirilmeye başlandı. Jüpiter-Zeus, Mars-Ares ve Neptün de Poseidon ile
aynı konuma geldi.
Roma tanrılarının antropomorfik nitelikler kazanması ve Yunan felsefesinin iyi
eğitimli Romalılar arasında yaygınlaşmasıyla eski dinî törenlere ilgi azaldı.
Roma dini giderek daha fazla imparatorluk sarayına temerküz etmeye başladı ve
bazı imparatorlar, ölümlerinin ardından tanrılaştırıldılar.
İmparatorluk döneminde Romalılar, ele geçirdikleri yerlerin mitolojilerini
benimsediler ve bunun sonucunda geleneksel İtalyan tanrı ve tanrıçalarının
tapınakları ve rahipleri, yabancı tanrılarla yan yana yer almaya başladı. Mısır’ın
İsis’i ve Perslerin Mitra’sı gibi birçok yabancı, popüler hâle geldi. İkinci
yüzyıldan itibaren Hıristiyanlık, başlangıçta karşılaştığı olumsuzluğa rağmen imparatorluk
içinde yayılmaya başladı.
İmparator Nero döneminden itibaren Roma’nın Hristiyanlığa karşı resmî tavrı
olumsuzdu. İnsanlar sırf Hıristiyan oldukları için ölümle cezalandırılabiliyorlardı.
İmparator Diokletian yönetiminde zulüm doruğa çıktı. Ancak Büyük Konstantin
döneminde Hıristiyanlık, Roma Devleti’nde resmî olarak desteklenen bir din hâline
geldi.
İmparator Julianos döneminde pagan inanışın başarısızlıkla sonuçlanan diriltme
çabalarından sonra Hıristiyanlık, imparatorluğun kalıcı dini hâline geldi. 391
yılında İmparator Birinci Theodosius’un fermanıyla Hıristiyanlık dışındaki tüm
dinler yasaklandı.
Roma
mitolojisinde Etrüsk etkisi
Etrüskler,
Roma’dan çok daha uzun asırlar önce İtalya’nın sakinleriydiler. Yunan tarihçi
Herodot’a göre Etrüskler, Anadolu’dan (Lidya) İtalya’ya göç etmişlerdir. Bunun
yanı sıra pek çok tarihçi de Etrüskler ile özellikle Truva başta olmak üzere
Anadolu uygarlıklarının âdetleri arasında bağ kurmaktadır. Bu sebeplerden
dolayı Etrüsklerin kökeninin Doğu uygarlıklarına dayandığını savunurlar. Eski
Yunan efsanelerinde de sıkça anlatıldığı gibi, bu durum Antik Çağ’da Anadolu’dan
İtalyan yarımadasına yapılan göçlerle açıklanmaktadır.
İtalya’nın Tiber ve Arno nehirleri arasında yer alan Etruria bölgesinde yaşamış
ve Milât öncesi 6’ncı yüzyıla dek varlığını sürdürmüş bir halk olup, Antik
Romalılar tarafından “Etrusci” veya “Tusci” adlarıyla tanımlanmışlardır. Bugünkü
İtalya’nın batısındaki denize adını veren Tirhen ise, Lidya’dan İzmir yoluyla
İtalya’ya göçen kralın oğlu Tyrrhenos’tur.
Kendilerine “Rasena” diyen Etrüsklerin bir kısmı ve kültürü, Roma İmparatorluğu
içinde erimiştir.
Etrüskler
İtalya’daki diğer kavimlerden daha ileri bir uygarlık düzeyindeydiler. Milât
öncesi 91 senesinde Roma lejyonlarının yanında yer alan Toscanlar, Lex Julia
ile şehir olma hakkını kazanırlar. Marius ile Sylla arasındaki iç savaşta ise
Etrüsk şehirleri, Marius’un tarafını tutarlar. Sylla’nın kazanması ile
Etrüskler şiddetli bir şekilde cezalandırılırlar.
Artık Etrüsk kültürü de silinmeye başlamıştır. Hıristiyanlığın ilk zamanlarında
bölgede Etrüsk dili, yerini tamamen Lâtinceye bırakmıştır. Ve böylece Etrüskler,
tarih sahnesinden çekilirler. Roma uygarlığının, mitolojisindeki ilâhlar ve
hukukundan yol yapım tekniklerine kadar kökünü hemen hemen tümüyle Etrüsk
uygarlığından almış olduğu, günümüzde saptanmış bir gerçektir. İtalyan
tarihçiler, “Romalıların siyâsî ve idarî kuruluş şekillerini, ordu teşkilâtını,
altın işleme sanatını Etrüsklerden öğrendiklerini” yazarlar. Bu sebeple de
Etrüskleri Lâtinlerden farklı bulurlar.
Ayrıca Romalılar, Etrüsklerin inançlarından “mundus” kavramını da almışlardır.
Mundus, öteki dünya ile bu dünya arasında geçişi sağlayan bir çukurdur. Ve Etrüsk
tanrıları da Roma inançlarına geçmiştir.
Etrüsklerin
ateş tanrısı, Sethlans idi. Bazı yerlerde Greklerin Hermes’ine benzer bir tanrı
olan Turms’a benzer bir tapımı vardır. Bir başka ateş tanrısı ise, Romalıların
Vulcanus’una benzeyen Velchans idi.
Greklerin Apollon ve Artemis’i, Etrüsk panteonunda “Aplu, Apulu, Aplum, Artemas
veya Aritimi” adlarıyla bulunmaktadır.
Ayrıca Roma ürünü olduğu sanılan “Romus ve Romulus Destanı”nı Etrüsklerin
oluşturduğu ve bu kavmin Türk olduğu düşünüldüğünde, bir Türk destanı olan
Bozkurt Destanı ile bu kadar benzerlik göstermesi hayli enteresandır.