12’li tanrı paganlığının resmiyeti: Roma mitolojisi

Romalılar aynı zamanda herkesin, her yerin veya her şeyin bir ruhu olduğuna inanırlardı. Roma Cumhuriyeti döneminde din, senatörlük mevkiine gelmiş kimselerin görev aldığı ruhban makamlarından oluşan sıkı bir sistemin altında örgütlenmişti.

ROMA şehri, antik çağlarda Tiber nehrinin sığ bir bölümündeki yerleşimlerin gelişmesiyle ortaya çıkmıştır. Kadim Roma medeniyeti, bugünkü İtalya’da ortaya çıkmış ve büyük bir coğrafyaya yayılmıştır.

İtalya’nın bilinen ilk siyâsî oluşumunu, Anadolu’dan göç ettikleri bilinen Etrüskler gerçekleştirmişlerdir. Roma şehrini kuranlar, Etrüsklerden sonra bölgeye gelen kavimler içinde yer alan ve Roma medeniyetini oluşturan Lâtinlerdir.
“Roma İmparatorluğu”na gelince… Avrupa’nın Romalıların egemenliği altında kalan kısmı için kullanılan isimdir. Roma İmparatorluğu’nun, sınırlarının en geniş olduğu dönemde yüzölçümü, yaklaşık 5 milyon 900 bin metrekareydi. 
Roma mitolojisinin şekillendiği Antik Roma, Milât öncesi 9’uncu yüzyılda İtalya yarımadasında kurulan Roma şehir devletinden doğarak tüm Akdeniz’i çevreleyen medeniyettir. Krallık, Cumhuriyet ve İmparatorluk gibi üç dönem geçirmiş Roma, bir dönem “Dünyanın Anası” unvanını da almıştır. 
Medeniyetin mitolojisi, Antik Roma’da yaşayan insanların mitolojik inançlarının bütününe verilen isimdir. Geniş çerçevede iki ana bölümden oluşur. İlk bölüm -ki daha sonraları etkin olmuştur ve edebîdir- genellikle Etrüsklerin mitolojisindeki öğelerin Romalılaştırılmış hâllerinden meydana gelir. İkinci bölüm ise daha erken dönemlerde etkili olmuş ve daha çok kültik, farklı uygulama ve inançlara sahip bir bölümdür.
İnanç bakımından ise Roma’nın eski dini, en azından tanrılar söz konusu olduğunda yazılı anlatımlarla değil, tanrılar ve insanlar arasındaki karmaşık ilişkilerle oluşturulmuştur. Yunan mitolojisinin aksine tanrılar cisimleşmiş değil, “numina” adı verilen, muğlak bir şekilde tanımlanmış kutsal ruhlardır.
Romalılar aynı zamanda herkesin, her yerin veya her şeyin bir ruhu olduğuna inanırlardı. Roma Cumhuriyeti döneminde din, senatörlük mevkiine gelmiş kimselerin görev aldığı ruhban makamlarından oluşan sıkı bir sistemin altında örgütlenmişti.
Yunanlarla temas arttıkça, Eski Roma tanrıları da giderek Yunan tanrılarıyla ilişkilendirilmeye başlandı. Jüpiter-Zeus, Mars-Ares ve Neptün de Poseidon ile aynı konuma geldi.
Roma tanrılarının antropomorfik nitelikler kazanması ve Yunan felsefesinin iyi eğitimli Romalılar arasında yaygınlaşmasıyla eski dinî törenlere ilgi azaldı. Roma dini giderek daha fazla imparatorluk sarayına temerküz etmeye başladı ve bazı imparatorlar, ölümlerinin ardından tanrılaştırıldılar.
İmparatorluk döneminde Romalılar, ele geçirdikleri yerlerin mitolojilerini benimsediler ve bunun sonucunda geleneksel İtalyan tanrı ve tanrıçalarının tapınakları ve rahipleri, yabancı tanrılarla yan yana yer almaya başladı. Mısır’ın İsis’i ve Perslerin Mitra’sı gibi birçok yabancı, popüler hâle geldi. İkinci yüzyıldan itibaren Hıristiyanlık, başlangıçta karşılaştığı olumsuzluğa rağmen imparatorluk içinde yayılmaya başladı. 
İmparator Nero döneminden itibaren Roma’nın Hristiyanlığa karşı resmî tavrı olumsuzdu. İnsanlar sırf Hıristiyan oldukları için ölümle cezalandırılabiliyorlardı. İmparator Diokletian yönetiminde zulüm doruğa çıktı. Ancak Büyük Konstantin döneminde Hıristiyanlık, Roma Devleti’nde resmî olarak desteklenen bir din hâline geldi.
İmparator Julianos döneminde pagan inanışın başarısızlıkla sonuçlanan diriltme çabalarından sonra Hıristiyanlık, imparatorluğun kalıcı dini hâline geldi. 391 yılında İmparator Birinci Theodosius’un fermanıyla Hıristiyanlık dışındaki tüm dinler yasaklandı.

Roma mitolojisinde Etrüsk etkisi
Etrüskler, Roma’dan çok daha uzun asırlar önce İtalya’nın sakinleriydiler. Yunan tarihçi Herodot’a göre Etrüskler, Anadolu’dan (Lidya) İtalya’ya göç etmişlerdir. Bunun yanı sıra pek çok tarihçi de Etrüskler ile özellikle Truva başta olmak üzere Anadolu uygarlıklarının âdetleri arasında bağ kurmaktadır. Bu sebeplerden dolayı Etrüsklerin kökeninin Doğu uygarlıklarına dayandığını savunurlar. Eski Yunan efsanelerinde de sıkça anlatıldığı gibi, bu durum Antik Çağ’da Anadolu’dan İtalyan yarımadasına yapılan göçlerle açıklanmaktadır. 
İtalya’nın Tiber ve Arno nehirleri arasında yer alan Etruria bölgesinde yaşamış ve Milât öncesi 6’ncı yüzyıla dek varlığını sürdürmüş bir halk olup, Antik Romalılar tarafından “Etrusci” veya “Tusci” adlarıyla tanımlanmışlardır. Bugünkü İtalya’nın batısındaki denize adını veren Tirhen ise, Lidya’dan İzmir yoluyla İtalya’ya göçen kralın oğlu Tyrrhenos’tur.
Kendilerine “Rasena” diyen Etrüsklerin bir kısmı ve kültürü, Roma İmparatorluğu içinde erimiştir.

Etrüskler İtalya’daki diğer kavimlerden daha ileri bir uygarlık düzeyindeydiler. Milât öncesi 91 senesinde Roma lejyonlarının yanında yer alan Toscanlar, Lex Julia ile şehir olma hakkını kazanırlar. Marius ile Sylla arasındaki iç savaşta ise Etrüsk şehirleri, Marius’un tarafını tutarlar. Sylla’nın kazanması ile Etrüskler şiddetli bir şekilde cezalandırılırlar.
Artık Etrüsk kültürü de silinmeye başlamıştır. Hıristiyanlığın ilk zamanlarında bölgede Etrüsk dili, yerini tamamen Lâtinceye bırakmıştır. Ve böylece Etrüskler, tarih sahnesinden çekilirler. Roma uygarlığının, mitolojisindeki ilâhlar ve hukukundan yol yapım tekniklerine kadar kökünü hemen hemen tümüyle Etrüsk uygarlığından almış olduğu, günümüzde saptanmış bir gerçektir. İtalyan tarihçiler, “Romalıların siyâsî ve idarî kuruluş şekillerini, ordu teşkilâtını, altın işleme sanatını Etrüsklerden öğrendiklerini” yazarlar. Bu sebeple de Etrüskleri Lâtinlerden farklı bulurlar.
Ayrıca Romalılar, Etrüsklerin inançlarından “mundus” kavramını da almışlardır. Mundus, öteki dünya ile bu dünya arasında geçişi sağlayan bir çukurdur. Ve Etrüsk tanrıları da Roma inançlarına geçmiştir.

Etrüsklerin ateş tanrısı, Sethlans idi. Bazı yerlerde Greklerin Hermes’ine benzer bir tanrı olan Turms’a benzer bir tapımı vardır. Bir başka ateş tanrısı ise, Romalıların Vulcanus’una benzeyen Velchans idi. 
Greklerin Apollon ve Artemis’i, Etrüsk panteonunda “Aplu, Apulu, Aplum, Artemas veya Aritimi” adlarıyla bulunmaktadır. 
Ayrıca Roma ürünü olduğu sanılan “Romus ve Romulus Destanı”nı Etrüsklerin oluşturduğu ve bu kavmin Türk olduğu düşünüldüğünde, bir Türk destanı olan Bozkurt Destanı ile bu kadar benzerlik göstermesi hayli enteresandır.